Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Halil Önen
Dün akşam UBYİ nin Trakya ayağı bizdeydi. Öyle bir baskın yaptılar ki, Ayhan Kaptanı, Müdür Hüseyin bey'i ve beni akşam karanlığında _ göz gözü görmediği zamanda_ tarlalarımızda bastılar.
|
Aslında Dikili'ye Cuma günü gidecektik. Ancak Ensar'ın acil bir işinden dolayı gelecek haftaya bırakmıştık. Nedense o gece Ensar uyuyamamış. Cumartesi yataktan kalkar kalkmaz Ensar'ın hadi gidiyoruz sözüyle yola düştük. Sanırım, rüyasında tarladan hazine çıktığını görmüştü
Söz hazine ve definecilerden açılmışken, kısa bir anekdot düşelim. Ensar'ın yıllar önce Kemerburgaz'daki tarlasına hazine arayıcıları dadanmış. Sürekli gelip yaşlı çınar ağacının altını kazıp duruyorlarmış. Ensarsa burayı sırf içindeki yaşlı ağaçlardan dolayı almış. En sonunda köklere verilen zarardan dolayı bakmış ağaçları kaybedecek. Muzipçe bir çözüm düşünmüş. Bir tane küp almış. Bunu kireçleyip ve kumlayarak eskitmiş ve küpü ağacın dibinde yeni açılmış bir çukurun içine kırarak atmış. Zavallı defineciler hazinenin bulunduğunu düşünerek bir daha ağacın dibine uğramamışlar.
İşte böyle ani bir kararla başlayan yolculuğumuz, hiç durmadan Dikili'ye kadar devam etti. Yol boyunca ulaşabildiğimiz bütün UBYİ üyelerini aradık. Kimisi tarlada fidan dikiyor, kimisi gübre atıyor, kimisi tavuklarına bakıyordu. Büyük bir tesadüf eseri Ayhan Kaptan'da Aliağa'da idi. Ancak gemi yanaşmadığı için sürekli tetikte bekliyordu ve bu yüzden Dikili'ye gelemedi. Sadece Muttalip müsait durumda idi. Oda İzmir'den atladı ve Dikili'ye geldi. Beraber Ensar'ın yeni aldığı araziyi gezdik.
Yol boyunca Ensar'ın yeğeniyle hiç bir şey yapamazsak taş ocağı yaparız diye moralimiz bozuk bir şekilde araziye ulaştık. Ancak bizi bir sürpriz karşıladı. Arazi çok güzel bir yerde. Daha çok taşlık bir arazi diye düşünürken, fazla da kötü olmayan ve içinden sıcak su akan bir araziyle karşılaştık. (Sudan Ensar'ında haberi yoktu. Üstelik hala da görmüş değil. Çünkü o arazideki çobanla konuşmakla meşguldü. Ben ve Muttalip araziyi gezerken farkettik. Muttalip suyun tadına da baktı. Söylediğine göre şifalıymış

) Üstelik en tepeden deniz bile görünüyor. Arazinin böyle güzel çıkması keyfimizi yerine getirdi ve Kaptan'ı arayıp, Aliağa'ya doğru yola düştük.
Gittiğimizde Kaptan bizi tulumuyla karşıladı. Artık gece başlamıştı. Yine de elde fener denetim işini yaptık

. Ayhan Kaptan ve Sevgili Eşi çok güzel bahçeler oluşturmuşlar. Ellerine sağlık. Müdür Bey ve Halil Bey'inde katkısını unutmayalım.
Sonra Ayhan Kaptan'ın bahçesinin başında Halil Bey arandı, müdür Bey ile yolda karşılaşılmıştı zaten oda traktörü bırakıp geldi ve gece karanlığında sımsıcak bir ortam oluştu. Hava da çok güzeldi, bahar kokuyordu.
Böyle bir mutluluğu enzimlerle kutlamadan geçiştiremezdik. İşte resmi.
Yemekte çok güzel şeyler paylaşıldı. Zeytinler, domatesler, nematodlar, mantarlar, enzimler, gübreler vs. Gittiğimiz mekan kapanmasaydı sohbet sabaha kadar sürerdi. Ancak son masa olarak biz ayrıldık ve biz otele, yerli arkadaşlar evlerine ayrıldılar.
Ertesi gün Muttalip'in kılavuzluğunda Foça'yı gezdik. Dönüşte Müdür Bey'in bahçesini gezdik. Sonrasında Müdür Bey ve Muttalip'i Aliağa'da bırakarak biz Kırklareli'ne doğru yola çıktık.
Kısacası hepimiz için çok keyifli bir hafta sonuydu. Halil Bey'e söz verdiğimiz için yüzü gözüken resimlerini eklemiyorum
Ensar'ın arazi ve Müdürün Bahçesinde çektiğimiz resimleri kendi konu başlıklarına ekleyeceğim.