View Single Post
Eski 14-10-2010, 14:22   #235
acemi_caylak
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 29-11-2009
Şehir: İstanbul - Gaziantep
Mesajlar: 1,194
Bitki Besin Elementleri

Bitkilerin gereksinim duyduğu besinlerin oluşumu ve alınma biçimlerine ilişkin bir çok kaynaktan derlenmiş notlar. Killerin ve humusun rolüne bir kez daha dikkat.

Bitkiler için gerekli besinler toprakta her zaman alınabilir biçimde bulunmayabilir. Bu besinlerin alınabilir duruma gelmesi için toprakta yeterli por boşluklar sistemi, kil, humus, organik madde ve nem olmak zorundadır.

Bitkiler ancak toprak solüsyonunda çözünebilir besinleri alabilirler. Besinlerin çoğu toprak solüsyonunda çözünebilir halde bulunmaz. Daha çok mineral halde ve çözünmeyen organik materyal halde bulunurlar. Besinler ancak toprak solüsyonunda çözünebilir hale geldikleri zaman bitkiler için alınabilirler. Bu ise ancak mineral maddenin su, don vb. yoluyla veya mikroorganizmalar tarafından salgılanan enzimler tarafından çözünmesi yoluyla, organik maddenin ise daha küçük bileşenlere mikroorganizmalar tarafından ayrıştırılması yoluyla gerçekleşir. Mineral maddenin çözünmesi zamana yayılan yavaş bir prosestir. Bir yıl içerisinde çok küçük miktarlarda oluşur. Organik maddenin parçalanması ise daha hızlı bir süreçtir ve topraktaki biyolojik aktivite ile yakın ilişkilidir. Parçalanma ılık ve nemli ortamda hızlıca, kuru ve soğuk ortamda ise nerdeyse sıfır denecek kadar yavaş olur. Topraktaki organik maddenin ortalama %1-4 kısmı bir yıl içinde toprak solüsyonunda çözünebilir hale dönüşür.

Suda çözünebilir maddeler toprak solüsyonunda iyonik halde pozitif veya negatif değerlikli olarak bulunur. Pozitif iyonlar katyonlar, negatif iyonlar anyonlar olarak adladırılır. Kil ve organik partiküller negatif yüklü iyonlar gibi davranırlar ve potasyum, kalsiyum, magnezyum gibi pozitif yüklü iyonlara bağlanırlar. Kil ve humus yüzeyi çok geniş materyallerdir. Killerin yüzey alanları, kaolinit gibi genişleme göstermeyen killerde 50 m²/g kil düzeyinden, montmorillonit gibi üç katlı ve genişleyen yapıdaki killerde olduğu gibi 800 m²/g kil düzeyine kadar artış gösterebilir. Bu minerallerin üzerindeki yüklerin tamamı negatiftir. Bu nedenle toprak çözeltisindeki iyonların bir kısmı killerin negatif yüzeylerini doyuracak şekilde kil yüzeylerinde elektrostatik olarak tutulur. Bu olaya iyon adsorbsiyonu adı verilir. Bu şekilde toprak çözeltisindeki yaygınlığına (derişimine) ve iyon değerliğine bağlı olarak H+, Ca++, Mg++, K+, Na+ gibi katyonlar yüzeylerde değişebilir olarak tutulmaktadır. Bu iyonlar kolayca toprak solüsyonunda çözünürler ve kavanoz örneğimizi hatırlarsanız bitki kökleri ile arasında değişim olur. Yani kavanoz hiçbir zaman boş tutulamaz. Bu yönüyle kavanoza (diğer deyimiyle kil ve humus partiküllerine) katyon rezerv bankası diyebiliriz.

Name:  bitki_koku_organik_madde_ve_Kil_minerali.jpg
Views: 3167
Size:  24.8 KB

Name:  soil_rhizosphere_sytem.jpg
Views: 2870
Size:  35.1 KB


Toprakta bazı kil mineralleri varlığının toprak mikroorganizmalarının aktivitesini etkilediği gözlenmiştir. Düşük derişimlerde montmorillonit bulunduğu zaman laboratuvar kültürlerinde mantar florasının gelişmesine bağlı olarak "solunum oranının" zayıfladığı saptanmıştır. Buna karşılık kil miktarı yüksek veya düşük ortamlarda ise bakterilerin uyarıldığı gözlenmiştir. Gözlenen bu etki montmorillonit kil mineralinin fizikokimyasal niteliklerine bağlıdır. Genişleyebilir tabaka yapısına sahip olan bu kil minerali yüksek bir yüzey alanına sahiptir. Bundan dolayı katyon değiştirme kapasiteside yüksektir. Buna bağlı olarak mikrobiyal metabolizma sırasında üretilen hidrojen iyonları ile katyonların yer değişimi sonucu ortamın pH derecesini düzenler ve bakteriyel gelişmenin pH değişmesine karşı görebileceği zararlanmayı engeller.

Bu kil mineralinin mantar solunumu üzerine göstermiş olduğu olumsuz etki, montmorillonitin yüksek vizkozitesi nedeniyle oksijen difüzyonunun azalması ile ilgili bulunmaktadır.

Mineral parçacıkların çoğu toprak mikroorganizmalarının etkileri ile birbirine bağlanarak agregat adı verilen taneciklere dönüşürler. Aggregatlar arasında ise por dediğimiz boşluklar oluşur. Por boşluklar sistemi toprak su tutma kapasitesi açısından çok önemlidir. Yüksek yoğunluklu yağışlarla birlikte, bir toprağın tüm gözenekleri suyla dolar. Daha sonra toprağın su tutma kapasitesine bağlı olarak bir kısmı yer çekimi (gravitasyon) etkisi altında topraktan drene olmaya başlar. Özellikle büyük porlarda boşalan suyun yerine tekrar hava dolar. Drenajı takiben toprakta yer çekimi kuvvetleri ile toprak matriks kuvvetleri arasında oluşan denge sonucu toprak nemi daha stabil bir düzeye ulaşır. Gerek bitki ve gerekse mikroorganizmaların ideal nem koşullarını gösteren bu denge düzeyine "TARLA KAPASİTESİ" adı verilmektedir.

Toprak kurudukça organizmaların topraktan suyu almaları güçleşmekte ve sonuçta toprak su düzeyi bitki ve pekçok mikroorganizmanın yararlanamayacağı bir düzeye kadar azalmaktadır. Bu düzey toprak bilimciler tarafından "DAİMİ SOLMA NOKTASI" olarak tanımlanır. Topraklar solma noktası ile tarla kapasitesi arasında organizmalara yarayışlı büyük miktarda su bulundurmaktadır. Ancak bazı mikroorganizmaların çok kurak şartlardaki toprak suyundan yararlanma yeteneğinde olduğu da belirtilmelidir. Mikrobiyal hücrelerin pek çoğu toprağın kuruması sırasında ölmektedir. Sadece çevre koşullarına dirençli olan türler uzun süre kuraklığa dayanabilmektedir.

Agregatların oluşumunda bakteriler ürettikleri polisakkaritler ile mantar ve aktinomisetler de, miselleri yolu ile mineral parçacıklar üzerine bağlayıcı etki yaparlar. Böylelikle aggregatlar üzerinde yaşayan mikroorganizmaların bikti için alınabilir besin maddelerinin oluşmasında büyük katkısı vardır.

Bitkiler temelde 13 tane besine gereksinim duyarlar. Bitkiler bu besinleri hali hazırda toprakta var olanlardan, gübrelerden ve bitki kalıntılarından alırlar. Bitkiler tarafından gereksinim duyulan besin maddelerinin alınabilir biçimlerinin listesi aşağıdadır. Bitkiler ayrıca bu listede belirtilmeyen Karbon, Hidrojen ve Oksijene gereksinim duyarlar ki bunları havadan ve sudan alabilirler.

Listedeki her elementin kendine özel bir görevi vardır. Örneğin azot elementi, klorofil, amino asit, protein, DNA ve bir çok bitkisel hormon için gereklidir. Ancak molibden sadece birkaç enzimin yapısında bulunur ve bitki tarafından daha az gereksinim duyulur. Ancak az gereksinim duyulması kesinlikle gereksiz anlamına gelmez. Örneğin Molibden eksikliğinde baklagiller ve onlarla simbiyoz (ortak) halinde yaşayan Rhizobium mantarları gelişiminde azalma görülür.

Adı Kimyasal Sembolü Toprak Solüsyonunda Çözünmüş İyon Çözünme Şekli
Birinci Derecede Gerekli Besinler
Azot N NH4+, NO3-,NO2- yüksek
Fosfor P HPO4--, H2PO4- çok düşük
Potasyum K K+ düşük
Orta Derecede Gerekli Besinler  
Kükürt S SO4-- yüksek
Kalsiyum Ca Ca++ düşük
Magnezyum Mg Mg++ düşük
Mikro Besinler (iz elementler)  
Çinko Zn Zn++ çok düşük
Demir Fe Fe++, Fe+++ çok düşük
Bakır Cu Cu++, Cu+ çok düşük
Manganez Mn Mn++, Mn++++ çok düşük
Bor B H3BO3 orta
Molibden Mo MoO4-- düşük
Klor Cl Cl-yüksek

Bu besinlerin hemen hepside mikroorganizmaların aktivitesi sonucu bitki tarafından alınabilir hale gelirler.

Örneğin ;

Organik Azot: Topraktaki en temel besindir. Proteinlerin, ligninlerin, amino asitlerin yapısında ve humus içerisinde bulunur. Ancak bu haldeki azot bitki için alınabilir biçimde değildir. Bitki tarafından alınabilmesi için mikroororganizmalar tarafından amonyuma dönüştürülmesi gerekir. (Daha önce azot döngüsü konusunda değinilmişti.)

Amonyum N (NH4+) : Toprak çözeltisinde çözülebilir. Bikti için kullanılabilir. Mikroorganizmalar tarafından nitrata dönüştürülür.

Nitrat N (NO3-): Toprak çözeltisinde çözülebilir. Bikti için kullanılabilir. Süzülme yoluyla topraktan kaybolur. Çok nemli topraklarda gaz haline dönüşür.

Havadaki N (N2): Atmosferin %80’ini oluşturur. Bitkiler tarafından kullanılamaz. Ancak Azot fikse eden bitkiler (baklagiller, akçaağaç, iğde vb. gibi türlerle birlikte yaşayan mikroorganizmaların simbiyozu sayesinde) tarafından kullanılabilir veya serbest yaşayan azot fikse eden bakteriler tarafından bitkinin alınabileceği biçime dönüştürülür.

Name:  azot_dongusu.jpg
Views: 10534
Size:  36.2 KB

Bu besinlerin hepside toprağa çeşitli doğal çevrimler sonucunda kendiliğinden sağlandığı gibi, toprağa organik atıklar yoluyla veya gübreler aracılığıyla da eklenebilir. Organik atıklar ile gübreler arasındaki farklar aşağıdaki gibidir.

Organik Gübre İşlenmiş Gübre
Kaynak Doğal materyaller, ufaltılmış veya ufaltılmamış Organik veya inorganik materyallerden çeşitli ve uzun proseslerden sonra elde edilir.
Örnek Hayvan gübresi, pamuk küspesi, fosforik kaya, balık emülsiyonu vb. Amonyum sülfat, üre, potasyum klorür
Kullanılabilir Besin Yavaşça çözünürler. Çözünmeleri Topraktaki biyokimyasal etkinlikler sonucu gerçekleşir. Bitkiler tarafından hemen kullanılabilir biçimdedirler
Besin konsantrasyonu Düşük konsantrasyon Genelde yüksek konsantrasyon

Not: Burada kimyasal gübreler için işlenmiş gübre terimi kullanıldıki organik kelimesinin yerleşik yanlış kullanımından kaynaklı bir düzeltme olarak görüyorum. Örneğin ürenin kendisi tamamen kimyasal yoldan elde edilse de üre organik yapılı bir bileşiktir. Yine organik tarım kavramı bence yanlış kullanılan bir terim. Bitki yetiştirmenin neresi inorganik ki organik diye bir ayrım olsun. Ols olsa yetiştirme yöntemleri farklı. Bu yanlışa zaman zaman bizlerde düşsekte bu ayrımı iyi yapmakta yarar var diye düşünüyorum.


Düzenleyen acemi_caylak : 15-10-2010 saat 04:26
acemi_caylak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön