İlk yaşamda GDO ya, sonrası doğa kerim.
Sürekli değişen evren, onun bir noktası dünya ve dünyamızdaki yaşam başlangıçlarından beri türlü biçimlere girdi. Bundan sonra da her şey birbirlerini etkileyerek aynı yolda devam edecek. Dünyadaki yaşam, doğanın bir mahluku olan insanın da değişime katkılarıyla ve biz bozduk düşüncelerimizle rastlantısal yolculuğunda hala var ve güneş sönene dek olacak. Düzeni bozduğumuz üzüntümüz ise, değiştirdiğimiz koşullardan kendimizin de olumsuz etkilenmemizden kaynaklı. Canlı türlerinden bazılarının şimdiden soyu kurumuş, aslanların, gergedanların, fillerin sayısı 20 yıl önceki nüfuslarının şimdi yüzde biri kadarlar.
Fakat yaşam, gelecekte oluşturduğumuz koşullarda yepyeni formlara girecek türler ortaya çıkaracak. Yeni türler için de gelecekteki dünya, o koşulları ile yaşamın sevinç kaynağı olacak, ahırdan dışarı çıkarılınca zıplayan dana gibi, gelişmiş canlıların yavruları hoplayıp zıplayıp oynayacaklar. Bizden başka bilinçli canlılar oluşur da, işte bunda bir hikmet var derler mi bilmem.
Bir zamanlar tarıma başlanınca ormanlar kesilip Avrupa’nın Amerika’nın yaban yaşamı tarla, daha sonra şehir, yol, baraj olmaya başladı. İlkel yaşamını son yıllara kadar sürdüren insanlar da inek beslemeye başlayınca ineklerini keçilerini avlayan aslanları öldürmeye, onların yaşam alanlarına girip ekip biçmeye ve filleri kovalamaya başladılar. İnsanların daha önce uygarlaşmış olanları da, şimdi yaban yaşam elden gidiyor deyip Afrikalıya kızıyor. Ya da en azından atalarımızın daha önce yaptıklarını şimdi yapanlara biraz hak verse de, elden gidenler için üzülecek bilince eriştik. Ama buna üzülenler, yağmur ormanlarını maden aramak, tik ağaçlarından evimizin bahçesinde çim üzerinde oturmak için masa sandalye, denize dayanıklı yat kaplaması yapmak için talan edilmesine katkıda bulunduklarını düşünmüyorlar. Amazonun ortasında yapılan otoyolu protesto ederek maun mobilya kullanıyorlar.
Çelişkilerimiz içerisinde endüstriyel tarımın perişan ettiği tarım alanlarına, buralarda kullanılan yapay katkılara karşı çıkmak gibi kafamıza yerleşmiş düşüncelerimiz de var. Bunlar olmasa bu nüfus açlıktan ölür, aslında bu nüfusa ulaşamazdık. Gerçekte tüm bunların endişe verici olumsuzluklara yol açtığı doğru. Ve yetmiyor, canlılara yeni genler ekleyip daha fazla ürün elde etmek istiyoruz. İlk amacı kar, fakat sonuçta artan nüfusun besin ihtiyacı karşılanıyor. Şimdiye kadar yaptıklarımızdan ortaya çıkan olumsuzluklar nedeniyle GDO ya da şüphe ile bakmak doğal. Henüz insan sağlığına, çevreye olumsuz etkisi pek tespit edilemediğinden savunucuları da var ileride ne olacağı kuşkusuyla tamamen karşı çıkanlarımız da var.
Bakterilerden besin olarak kullandığımız canlılara eklenen genler böceklere ve yabani otlara karşı direnç kazandırmak içindi. Diğer amaç olan daha verimli ırklar elde etmek için çalışmalar ve deneyler sürüyor. Yakıt üretme amaçlı kullanılan bitkilerde yapılan gen değişimleri de nasıl olsa biz yemiyoruz düşüncesi ile kuşkulanmamız gereken konu değil. Roundup isimli süper bir zehirimiz var. Bitkileri öldürüyor. Üretim maliyeti düşük, topraktaki bakterilerce kısa sürede yok edildiği için çevreye zarar vermediği iddia edilen bir zehir bu. Ürettiğimiz bitkilere glikofosat ve fosfinotrisine direnç kazandırdığımız için toprağa verdiğimiz gübrelere yabani otlar ortak olamayacaklar, bizim bitkiler büyüyecek, verim artacak petrol yerine onlardan mazot yapacağız. Bizim GDO lu bitkilere zarar vermediğinden bu zehirlerin aşırı kullanıldığını, söylendiği hızla yok olmayıp yer altı sularına karıştığını iddia edenler var. Yaptıkları ölçümlerle bunu kanıtlamaya çalışıyorlar.
Böceklere direnç kazanmış ve bitki zehirlerinden etkilenmeyen yeni ürünler, süper bir gelişme. Fakat ya bunlar insanın tarlasında istemediği ilk formlarıyla melezleşir de onlar da bu özellikleri kazanırlarsa onları tarlalarımızdan nasıl yok edeceğiz? Çünkü rüzgar ve böcekler bizimkilerin polenlerini tarlamızdan çok uzaktaki yabani otlara mutlaka taşıyacaklardır. Onlar da bizim GDO lu canlıların genlerine kavuşup,bir sonraki nesillerinde insanın yaptığı zehirlerden etkilenmeyecekler. Tarımımıza zararlı böcekler bile DDT ye kendiliğinden uyum sağlamıştı. Hazır polen istemediğimiz bitkileri mutlaka değiştirecektir. GDO lu bitkilerimizin böceklere karşı ürettiği maddelerden etkilenmeyen böcekler de yine kendiliğinden oluşak. Yaşam çok güçlü yolunu bir bulur.
Evet doğa kerim de, insan da kerim değil mi? Bunun da çaresini bulur. Evrenin merkezi, her şey onun için yaratılmış, ye, iç, gül, oyna, üre, çoğal her yeri ele geçir. Sen en akıllı varlıksın. Bilincin desen, hiçbir canlıda yok. Eskiden 10-15 çocuk doğuran kadının 1-3 çocuğu yaşardı. Şimdi en küçük temizlik ve sağlık bilgisine sahip olunduğunda bu 10-15 çocuğun hepsi de yaşıyor. Sağlık bilgisi ile birlikte eskiden yaşayabilenlerin sayısı kadar doğum yapacak doğum kontrol bilgisi de verilseydi, ya da bunu öğrenenler Allah verdi demeyip uygulasa idi, sanırım bu kadar sorun olmazdı. Her ailenin çocuk sayısının fazla olmasını isteyenler, sonumuzun çabuk gelmesini desteklediklerinin bilincinde değiller.
maymunlar cehenneminizi 4 gözle bekleyen içinizdeki ajan

meymun