View Single Post
Eski 08-10-2010, 08:34   #13
meymun
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 04-05-2010
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 80
Sayın gece

Umarım gelecek, iyimser görüş gibi olur. Ama sadece dilemekle olmuyor. Zararın neresinden dönülse kardır deyip yaşamımızı değiştirmek gerek. Fakat 180 derece değiştirsek de geç kaldık ve değişimi destekleyenlerin sayısı şimdilik bir avuç. Geç kalınması geri dönülmezlik sınırını aşmamızdan. Eriyen tundralardan ve buzullardan atmosfere karışan metan için yapacak bir şeyimiz yok, kelin tepesi gibi açılmaya başlayan kuzey kutbunda ışığı yansıtacak buzullar yerine soğurup ısınmayı arttıracak derin okyanus açığa çıkmakta. Aynı şekilde karasal buzullar yerine ısınan kayalar ortaya çıkıyor. Yeni yağmış kar beyazı üzerine düşen ışığın %75 ini yansıtır. Buzullar daha azını karalar ve deniz çok daha az oranda yansıtarak ısınır.
Yaşam biçimimizin değiştirilme yandaşları da alıştıkları rahat yaşamlarıyla bunu pek beceremiyor. Kyoto kararlarına uymak da yetersiz. Tüm insanlar taş devrini yaşamaya başlasa da elimizden gelen bir şey yok artık. Ki taş devrini yaşamaya başlasak hem yok ettiğimiz doğa nedeniyle toplayacak avlanacak besin kalmadı ve bunca sayıdaki insanı beslemek için makineli tarım ve ileri teknoloji hayvancılık gerekir. Herkesin hint fakiri gibi yaşaması dahi bundan böyle çözüm değil.
İnsanın ortama uyum sağlayan canlı olması çok doğru. Bütün canlılar ortama uyum sağlayarak var oldular diyen çıkabilir, burada insanın uyumu farklı sizin ve benim söylediğimiz, kuzey kutbundan çöllere her yerde yaşamaya insanın uyum sağlaması. İzlanda volkanından çok daha büyük Sumatra’daki mega volkan Toba 74.000 yıl önce patladığında on yıldan fazla volkanın tozlarını taşıyan atmosferin koşullarında da insanın sayısı çok azaldı ama soyu kurumadı. Bunu jeologlardan önce genetikçiler bulmuştu. 70.000 yıl önce var olan 2.000 insanın torunlarıyız demişlerdi.Toba mega volkanı keşfedilince genetikçilere hak verildi.
Benim burada yazdıklarım konuyla ilgili bilim adamlarının gelecek için kestirimleri. Ne yazık ki benim uydurduğum bir öngörü değil. Ayrıca konu bir türe ait bireylerin zamanı geldiğinde ölümü olmayıp türlerin yok oluşu veya türün içerisinde mutasyon geçirenlerin ya da farklı özelliği olduğu için değişen koşullara ayak uyduran bireylerden farklı türlerin oluşması.

Susuz tarımdan söz etmişsiniz. Bunlar olumlu ve zorunlu uğraşlar. Doğal olandan yana olmaktan da bahsediyorsunuz. Şu anki insan sayısı, ve azalan tarım alanları nedeniyle verimli ve ileri teknoloji kullanarak tarım ve hayvancılık şart. Bunu ise doğal koşullarda yerine getirmek şimdilik olanaksız. Zaten doğal olmayan organik tarım da bunca insanı besleyemez, besinler için daha fazla para verebilecek azınlığı besler. Bu nüfusu besleyebilmek için GDO lu ürünlere, azot bileşiklerine vs muhtacız. GDO deyince yapılanların neler olduğu bilinmediği için akla olumsuz ürünler geliyor. Ancak yapılan gen değişimleri genellikle tarım ilacı kullanmamak, bu masraftan kurtulmak ve dünyayı zehirlerle bulamamak için. Örneğin bir bakteriden alınan gen mısırın DNA sına eklenerek, ona zarar veren kelebek yumurtalarını bırakıp tırtıllar oluştuğunda mısırın savunma mekanizması bu tırtıllara karşı kendini koruyan zehir üretmekte. Böylece ilaçlamadan kurtulundu. Şimdi bütün mısırlar bu özellikte. Bu mısırlar doğal mı, hayır. Bu işlemden geçmemiş mısırlar da doğal değildi zaten, Aztek’lerin kültüre almalarıyla değişmişlerdi, Colomb sonrası ise tüm dünyada değişimlerine devam ettiler. Balıklar dışında doğal besinimiz zaten kalmadı. Onlar da ağır metalleri ve diğer zehirlerimizi vücutlarında taşıyor.
Önce kültüre alarak, 10.000 yıldır değiştirip durduk her şeyi. 19. Yüzyılda hayvansal gübrelemenin yararını keşfettik, daha sonra yaptığımız minerallerle gübrelemeye uyum sağlayanları sağ bıraktık. Birçok besinimizin de orijinali, yok ettiğimiz doğal yaşamla yok oldu. Geri dönüşleri yok. Aradaki sürede oluşturduklarımızı da daha verimli ırkları oluşturunca bıraktık, insansız var olamadıklarından yok olup gittiler. Bunları elde edebilsek de düşük verimleri nedeniyle rekabet edemezler. Ancak yüksek fiyatları nedeniyle azınlık tüketebilir. Sadece çeşitliliği arttırırlar.


Karamsarlık pekiştirmesi olarak bir şey daha. Sürekli değişen koşullarda sözünü ettiğim değişimlerin yanında iki büyük olasılık daha var. Birisi asteroit düşmesi, diğeri mega volkan patlamaları. Bunlar için perhiz yapamayız elimizde değil. 1908 Tunguzkaya asteroitinden çok daha büyükleri dünyaya düştü. Dinozorları yok edenin de böyle bir olay olabileceği varsayımı da var. 1883 te patlayan Krakotoa mega volkan olmadığı halde 12.000 yıldan beri ısınma periyoduna girmiş dünyanın ısınmasını atmosfere gönderdiği külleriyle 10 yıldan fazla durdurdu. Bunlar hep ölçülmüş değerlerdir.
Benim anlattığım tahminler, her şey yolunda giderse ne yazık ki gerçekleşebilecek olanlar. Sizin, benim ve benzer düşüncedekilerin alacağını sandığı önlemlerin yarar sağlayacağı dönemi aştık. Bu sadece tedavisine başlanan ölümcül hastanın biraz ömrünü uzatmak.

Ne kadar uzun yazmışım yine. özür dilerim.
Ensar bana burayı önerdiği için ikibin kere pişman olmuş.

Saygılarımla
İyimser olmayı isteyen karamsar maymun

meymun Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön