TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi'nin hazırladığı
3.Köprü Projesi Değerlendirme Raporu'nun sonuç bölümü:
SONUÇ:
İstanbul Boğazı’nın kö
prülerle geçilen yarım asırlık tarihi, çevresel sürdürülebilirliğin, toplumun sosyal ve adil yaşam düzenindeki dengenin, kentin fiziksel gelişimini belirleyen sağlıklı planları uygulamanın ve en çok da yakalar arasındaki erişim ve ulaşım sorunlarının karayolu kö
prüleri yaparak çözülemeyeceğini savunan akademik çevrelerin, yerel insiyatiflerin, sivil toplum örgütlerinin ve meslek odalarının iktidar-sermaye-rant ortaklığına karşı yaptığı kö
prü mücadeleleriyle geçmiştir. Bu mücadelenin haklılığı, geçmiş kö
prü tartışmalarında olduğu gibi bugün de geçerli ve bilimsel yollarla apaçık savunulabilir durumdadır.
Sorun, ekonomik getirisi nedeniyle kamu yararı geri plana itilen petrole dayalı ve karayolu öncelikli ulaşım politikaları ile çevresel ve kentsel gelişimin birbirini dengelediği sürdürülebilir bir ulaşım sistemi arasındaki tercih meselesidir. İstanbul’un geleceği dikkate alındığında tek seçenek sürdürülebilir ve dengeli bir ulaşım sistemi ve bu sistemin gerektirdiği boğaz geçiş çözümleri iken, yaşanan süreç bilime aykırı bir tercihi savunmaktadır. Bu tercihin, sadece ekonomik bir arka plan üzerinden açıklanabilir olduğunu ve asıl senaryonun kö
prülerle ulaşım sorunlarına çözüm geliştirmek olmadığını raporun ilgili tüm bölümleri kendi içinde ortaya koymaktadır.
Bu bölümde üzerinde durulacak asıl nokta, İstanbul’un geleceğini derinden etkileyecek asıl senaryonun birden çok yeni kö
prü yapımını içeriyor olması durumudur. Başta ulaşım konusundaki bilim insanları olmak üzere, kentsel politikalarda köklü birikimleri olan ilgili meslek odaları, STK’lar ve konuya duyarlı diğer kesimler, 3. kö
prü ile ilgili ilk açıklanan ve daha sonra vazgeçilen Tarabya-Beykoz güzergahı ile yapımına karar verilen Garipçe-Poyrazköy güzergahlarının birbirini tamamlayacak ardıl kö
prü projeleri olduklarını savunmaktadırlar. Garipçe-Poyrazköy güzergahının açıklanmasıyla birlikte, Tarabya-Beykoz arasındaki 4. kö
prünün ilk adımı da böylece atılmış olmaktadır. Geçmiş kö
prü tecrübelerine ve bilimsel değerlendirmelere dayalı bu öngörüye göre asıl tartışılan ve hükümetin tercih ettiği proje (Garipçe-Poyrazköy güzergahı) 3. Kö
prü Projesi olmaktan çok, mevcut kö
prülerin kuzeyinde (Tarabya-Beykoz güzergahında) 3. kö
prüye altyapı hazırlayan ve kısa bir süre sonra bu projeyi bir ihtiyaç olarak gündeme taşıyacak olan “4. Kö
prü Projesi”dir (Harita 23).
Hem geçmiş kö
prü projelerinde yaşanan ve tekerrürden ibaret ders alınmayan yanlışlıklar, hem de bu raporda 3. Kö
prü Projesi (artık 4. Kö
prü Projesi de denilebilir) ile ilgili yapılan kapsamlı değerlendirmeler, 1993’ten bu yana yapılan tüm karşıt mücadelelerin haklılığını yeniden ortaya koymakta ve ihtiyaç duyulan çözümün bütüncül bir ulaşım sistemi-kentsel planlama uyumu ile yeni kö
prüler gerektirmeden çözülebileceğini açıkça ortaya koymaktadır.
Günümüzde, basit bir dere taşkını ile onlarca yerleşim alanının sular altında kaldığı, kurak bir yaz mevsimi ile tüm yaşayanların susuz kalma riski taşıdığı, olası bir deprem senaryosunda onbinlerce insanın yaşam savaşı vereceği, tarihi ve doğal dokusunun yerini günden güne yeni ve daha büyük tüketim mekanlarının, yapılarının aldığı, varlıklılar ve yoksunlar şeklinde kutuplaşan bir sosyal dokunun giderek benimsendiği, dışlanan kesimlerin kent çeperlerine mahkum edildiği, sağlıklı plan kararlarının uygulanmadığı, kentsel dönüşümle kazanılması gereken kent kimliğinin yerine soylulaşan prestij alanları yaratmanın tercih edildiği ve bütün bu olumsuzlukları daimi kılan karayolu öncelikli ulaşım politikaları ve yeni kö
prü projeleriyle şekillenmeye devam eden bir İstanbul ile karşı karşıyayız. Kentin bir çırpıda sayılabilecek ve geleceğini etkileyebilecek bunca temel sorun alanı varken, 6 milyar dolarlık maliyetiyle yapımı düşünülen 3. Boğaz Kö
prüsü İstanbul’un geleceği için hangi temel sorun alanına çözüm üretebilir veya yarar sağlayabilir?
TMMOB ŞPO İstanbul Şubesi olarak bu sorunun yanıtını, bu raporu ilk kez ve özümseyerek okuyacak herkes gibi “hiçbir temel soruna çözüm olmayacak” şeklinde verebiliyoruz. Yukarıda sıralanan temel sorun alanlarını kapsayıcı kentsel politikaların ulaşım çözümlerini de kendi içinde barındırmasının, toplu ulaşım odaklı ve kentin ekolojik/doğal bütünlüğü ile yerleşim alanları arasında sürdürülebilir bir dengeyi gözetecek şekilde çözümler geliştirilmesini daha doğru buluyoruz. Bu çerçeveden bakıldığında İstanbul’un iki yakası arasındaki ulaşım sorununun (bir önceki bölümde de yinelendiği gibi) raylı sistemler üzerinden, yeni bir kö
prü yapılmadan sağlanmasını; kentsel planlama anlamında yakalar arasındaki istihdam-nüfus dengesini düzeltecek politikaların ulaşım ayağıyla birlikte uygulanmasını gerekli görüyor ve öneriyoruz.
Umuyoruz ki bu rapor ve sonrasında sürdüreceğimiz karşı mücadele ile sadece hükümet, yerel yönetim, bazı ekonomik örgütlenmeler ve büyük sermaye gruplarınca örtülü veya açık bir şekilde savunulan bu projenin, başta güzergah boyunca etkilenecek yerleşik halk olmak üzere, tüm İstanbul halkı, basın ve kamuoyu tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlayarak, kitlesel bir farkındalık ve çözüme yönelik daha sağlıklı bir bilinç oluşması sürecine katkıda bulunabiliriz.
Rapor:
http://www.spoist.org/dokuman/Raporl...koprurapor.pdf