Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi pria
Bu çok doğru bir tesbit..
Ben şahsen büyük çaplı üretim yapan üreticilere daha çok inanırım..Çünkü riskleri fazladır..Bu yüzden daha bilinçli yaparlar üretimlerini..
Oysa küçük köy çiftçisi genelde bilgisizdir,bilinçsizdir..İlaç kutusunda dekara 150 gram yazıyorsa o buna pek inanmaz..İki misli ilaç koyar..Yanlış ilaç atar..İlaç kutusunun üstünde ''hasattan önceki son ilaç tarihi'' falan önemli değildir onun için..
Ben bu yüzden küçük köylü üreticinin ürünlerine şüpheyle bakarım..
Attıkları suni gübre miktarlarına falan dikkat ettiklerine de inanmam pek..
Hele ilaçtan hiç korkmazlar..''Bize bişey olmaz'' mantığı geçerlidir..Bugüne kadar en tehlikeli ilaçları bile atarken maske kullanan bir küçük çiftçi görmedim.
Kendisini düşünmeyen tüketiciyi hiç düşünmez..
Buğday,çeltik ilaçlaması yapıldığı günlerde gidin ovalara;etraf boş atık ilaç şişeleriyle doludur.Bizim çiftçimiz işi bitince şu boş ilaç kutularını bir poşete koyup ücra bir köşeye gömeyim falan diye düşünmez..
Ben tanık oluyorum..Özellikle pirinç ekilen tarlalara öylesine yoğun ot,haşere ilacı atıyorlar ki,gözünüzle görseniz inanın pilav yemekten vazgeçersiniz..
Ülkemizde en az denetlenen işler bunlardır.
Bu yüzden İstanbul'da semt pazarına gelen civar köylülerden bişey almam..Giderim organik pazara..
|
Sn. pria,
''
küçük çaplı'' ya da''
küçük köy çiftcisi''ni toptan
infaz etmişsiniz.
Halbuki pirinç üretimi yapan _ boş ilaç kaplarını uluorta atan_ onlar değildir.
Semt pazarlarında pirinç üretip satan '' küçük çaplı'' ya da ''küçük köy çiftcisi'' göremezsiniz.
Bu gruba giren üreticilerin büyük bölümü, topraklarında kimyasal gübre kullanmazlar. Bu onlar için külfettir. İnek, keçi, koyun,tavuk gübresi ellerinin altındadır ve ucuzdur hatta para bile ödemezler.
Aynı şekilde _
büyük bölümü_ kimyasal ilaç kullanmazlar. Genelde kullandıkları ve her zaman ellrinin altıda olan
odun külüne karıştırılmış kükürtür.
Sizin benzetmenizdeki '' küçük çaplı '' üretim yapan ya da ''küçük köy çiftcisi'' ikiye ayrılır.
1. grup; Haftalık pazar masrafını karşılamak için üretim fazlalığını satanlar.
Bu grup, en iyi bildiği ürünleri üretir. Genelde üç, beş çeşit üretir. Domates, biber, patlıcan salatalık
vb. gibi... ( Bir kısmını kendi tüketir bir kısmını kışlık yapar.)
Yanına kendi yaptığı zeytinini, peynirini koyar satar.
Böylece ''o hafta'' ihtiyacı olan 'şey' leri bu parayla karşılar. Ortalama sattığı ürün değeri 50 tl. yi bile bulmaz. Düşünseniz bir kasa domates 4tl dir.
2. grup,
tüm geçimini ürettiği ile sağlar. Onun yaptığı
zengin olmak değil, idare etmaktir.
Onun tezgahında da kendi ürettiği 3, 5 kalem malı vardır. Diğerlerini, pazar yerine gelen toptancıdan almıştır.
Burada size katılıyorum. Örneğin 2 dönüm domates, yarım dönüm birer, patlıcan, salatalık yetiştirir.
En ucuz kimyasal gübre ve kimyasal ilaç kullanır. (Kolayına gelir)
Kullandığı kimyasallar genelde dozlarının üzerindedir. Kimyasal ilaçlarının etkisinin azaltılmasına bağlar bunu...
''
Kendi sağlığını düşünmeyen, başkasının sağlığını düşünmez'' sözünüz doğrudur ve saygı duyulacak bir durum da değildir.
Küçük üreticinin
bilinçlenmesinden çok
bilgilendirilmesi gerekir. Aynı şekilde tüketicinin de...
Birinci guruba giren üretici _ genelde _organik değil doğal üretir. Çünkü en masrafsız odur.
İkinci grup, bitkisi hastalandığında ilaç koşturur. Piyasa zehirli kimsallarla örülüdür. Devlette bunun organizasyonunu yapar. Alternatif sunmaz. Sunduğu ''
kontrollü üretim''dir.
Yani kimyasal kullanacaksın ama kalıntı bırakmıyacak. Ve bununla övüneceksin.
Bu ''
zorunluluğun'' içinden
sızmak her babayiğindin harcı değildir.