|
Eh, bizim de senelerdir yaptığımız şey, üreticilerin gelip ürünlerini doğru dürüst, ispatıyla, belgesiyle anlatmalarını sağlamaya çalışmak oldu. Bunu samimi ve tatmin edici bir şekilde anlatabilen çok az. Özellikle ülke içinde icat edildiği söylenenlerin durumu fecaat. Ya içeriğini açıklamazlar, ya da olmadık misyonlar yükleyip bunları iddia ederler. Mkrobiyal bir üründe, içerikteki bakteriye önce "A" deyip sonradan öyle değilmiş "B" imiş diyen bile var.
Vatandaş, pazarlama laflarından etkileniyor. Biraz abartayım. Bayrak direğini yeşertti diye bir laf çıksa inanmaya hazır. Kötü olan, bu ürünler muhakkak emek, bilgi ve deneyime, bazen tesadüflere dayananıyor. Çok iyi fikirler ve geleceği çok parlak ürünler de olabilir. Ancak, benim alaturkalık diye adlandırdığım yaklaşımlar malesef gerçekten çok kıymetli olabilecek ürünleri de batırıyor.
Bir fikir çok iyi ve farklı olabilir. Fakat, onun ürüne dönüşebilmesi zahmetli, uzun, çoğu zaman pahalı bir süreç gerektirir.
Yeni bir tasarımda, özellikle de süreç tasarımında, işin straight-forward denen, baştan sona hiç bir aksaklık olmayacak şekilde akışının tasarımı toplam zaman ve maliyetin %10'unu alır. %90'ı ise "exception-handling" denen, olası aksaklıkların neler olabileceği ve bunların nasıl yönetileceği ya da ürüne yansıtılacağını tasarlamak için harcanır. Bu anlamda genel bir kuraldır. Bu yüzden, her yeni tasarımın, her yeni ürünün olabildiğince basite indirgenmesi, mümkün olan en basit şekliyle yapılması arzu edilir ki, excetion-handling de basitleşsin, bu gerçekten zordur.
Ülkemizdeki alaturkalığın yarısı sermaye eksikliğinden geliyorsa, yarısı da bu konulardaki bilgi eksikliğinden ve vatandaşın da alaturka olması sebebiyle tölerans göstereceğine duyulan güvenden geliyor.
|