View Single Post
Eski 25-07-2010, 01:01   #42
balbay
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Birlikte yaşayabilme şartlarına kesinlikle uyulmasından yanayım. Şehirde ki evinin balkonunda arı beslemek tabi ki yapılamayacak bir davranış.

Ama diğer yandan o arı doğal ortamında zaten ben çıplak elle kovanını açsam bana da dokunmuyor.

Ben bu konu da kişisel bir savaşımı anlatmak istiyorum. Hani konumuz eder/zarar/tedbir/kanun/tölere ye dönmüşken sanırım biraz daha yeterli gelecektir.

Alaçatı bildiğiniz gibi günümüzün en popüler tatil beldesi. Ben de bura da yaşıyorum. Yaşadığımız evin yerini seçerken bir kaç kıstası kendimizce değerlendirdik ve ona göre bir arazi seçtik.

Seçtiğimiz arazi imar sınırında ki izni olan son parsel. Yani bir yanımız imarlı komşu parsellere bakıyor, diğer yanımız ise '' Tarımsal Niteliği Korunacak Alan '' olarak imara kapalı.

Böyle olunca evimizin önüne parke taş kaplı yolumuzdan gelip, diğer taraftan da direk tarım toprağına bakabiliyoruz.

2 yıldır bir mücadele veriyorum. Büyük ve küçükbaş hayvan besleyen bazı yetiştiriciler, hayvanlarını taze bahar otları ile beslemek amacıyla evlerin bulunduğu alanlarda otlatmaya çalışıyorlar.

Dolayısı ile de o hayvanlar dışkılıyor ve hem koku hem de sinek, kene, bit gibi istenmeyen sonuçlar ile yaratıkları evlerimize taşıyorlar.

Bu kanuni olarak yasak. Kaymakamlığa baş vursam o hayvanlar toplanır, mezbahaya sevk edilir, satış bedelleri sahibine cezadan sona verilir.

Ben buna da razı gelmediğim için kendi evime en az 500 metre, 1000 metre uzakta da olsa bu hayvanlara hep kanuni şatlarla müdahale ediyorum.

Bana asla zaraları yok. Ama komşularımı rahatsız ediyor ve kanuna karşı çıkıyorlar.

Buna kaşı çıkıp, o hayvan sahiplerine, bana bitişik tarımsal niteliği korunacak alana taşımalarını söylüyorum.

Bu durum da onlar kanuna aykırı hareket etmemeyi ve başkalarına zarar vermemeyi öğeniyorlar.

Ama bu sefer de bana çok yakına gelerek tüm saydığım olumsuzlukları bana yaşatıyorlar.

Şimdi sen delimisin be adam mı diyeceksiniz bana, yoksa, kanuni olarak hayvan yayabilecekleri alana yönlendirmekten dolayı tebik mi edeceksiniz?

Netice de bu şekilde yaşamayı, orada bulunmayı ben seçtim. Seçimimin karşılığında tahammül etmem gereken şatları da peşinen kabul ettim.

Ne kazandım? Doğa ile bir yanımın iç içe olması zevkini, huzurunu, yabani bitki ve hayvan topluluğunu yaşayabilme hakkı kazandım.

Akşamları kirpiler, tosbağalar çimlerimi yemeye geliyorlar. Zira ben ilaç ve gübre kullanmıyorum.

Yazın başında ahlaksız tatilcilerin çocuklarını eğlendirmek için aldıkları yavru kedi ve köpeklerin, yaz sonunda İzmir de ki evlerine götürülememesinden kaynaklanan terk edilmişliklerine sahip çıkarak düzenli şekilde su bulunduruyor, elimden geldiğince gıda tedarik ediyorum.

Bir çok saksağanla yetiştirdiğim meyve ve sebzeyi, diğer kanatlılarla da tahıl, yem paylaşabiliyorum.

En önemlisi o hayvan sahipleri hayvanlarını yanı başımda sağıp, ülkenin en taze sütünü kapıma bırakıyorlar.

Ne mi kaybediyorum?

Sinek oluyor, koku oluyor, istenmeyen hayvan haşerat oluyor. Oluyor ama kısa süre ve tölere edilebilir şekilde oluyor.

Yaşadığım keyif ile maruz kaldığım sorunları kıyaslayınca ne kadar kazançlı ve özel olduğumu görüyorum.

7 yıldır bir gram hayvansal, kimyasal gübre kullanmadan, asla ve asla ilaç, koruyucu malzeme kullanmadan sebze meyva ve doğal yemler ile, otlar ile beslediğim hayvanlarım var.

Elde ettiğim ürün miktarı tabi ki olması gerekenden çok daha az.

Ama elime geçen bana yetip arttığı gibi, asıl kazancım olan ''doğaya zarar vemeden onun içinde yaşayabilme '' imkanını kazanmış oluyorum.

Ne çevreme, içinde yaşadığım topluma, ne de diğer bilikte yaşamak zorunda olduğum hayvan ve bitki topluluğuna zarar vermeden, ya da en az zararlarla ömür denilen süreci tamamlamaya çalışıyorum.

Mesele benim açımdan bundan ibaret.


Düzenleyen balbay : 25-07-2010 saat 07:38
balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön