View Single Post
Eski 24-07-2010, 17:22   #11
balbay
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Sevgili huyhuyhuy,

Dile getirdiğiniz '' yerel '' '' oralı olmak '', '' yaşam hakkı '' , '' anı '', '' hatıra '', gibi görüşlerinize katılıyorum.

Orada bir köy var uzakta gitmesek de, görmeksek de diye öğretilmiş bir toplumun fertleri olarak bir çoğumuz yerel şartları bilmiyor olabiliriz. Kendi namıma ise ülkenin her yerini karış karış gezmiş birisi olarak söyleme hakkım olduğunu düşünüyorum.

Tabi bir de tarım ve hayvancılık yapıyor, Alaçatı da 2 katlı lüks bir evde oturuyor, yurtiçi ve yurtdışı lüks otellerde konaklıyor, 3. köprünün yapılmasının da tıpkı nükleer enerji konusunda olduğu gibi bir mecburiyet olduğunu savunuyor olmam da yine bana bu konuda fikirlerimi paylaşabilme ve görüş bildirme hakkı veriyor.

Hani diyorsunuz ya sizin saydığınız yerel şartlarda ki toprağını işleyen, hayvanını otlatan, gezdiği patikanın taşını, gölgesinden istifade ettiği ağacın esintili huzurunu bilmeden fikir yürütülüyor diye, işte ben o açıdan da '' fakındalık '' anlamında hak sahibi oluyorum.


Tekirdağ Bıyıkali, Osmanlı köyleri ortak merası bitişiğinde özel arazimiz de büyük ve küçük baş besicilik yaptık, halende yapılıyor.

Arazinin büyük kısmında ıhlamur ağaçları,palamutmeşesi,çınar,kavak, güvem, erik, elma, kayası ( kayısı denmesini protesto ediyorum ) ağaçları var.

Benim de dolayısıyla bizzat keçi ve koyun yaydığım merada da o 1500-2000 ağaçlık koruluk da da taşa takılmışlığım, yenilebilecek ot topladığım, çiçeğini kokladığım, gölgesinde uyuyakaldığım, kokusuna bayılıp rüyalara daldığım, balını yediğim, sütünü içtiğim, peynirini ekmeğime katık yaptığım hatıralarım var.

Bir de bana komşu olup hayvan yayacağım diye bu koruluğa giren, ıhlamur ve meyva toplayacağım diye işin kolayına kaçıp dalını kıran, hayvanlarına iyi bakamadığı için çokça ilaç kullanıp o hayvananın etini, sütünü zehirleyen, meralara bitişik tarlalarında anız yakıp doğal döngüyü öldüren, tapulu tarlalarını genişletmek için '' bozuk baltalık alan '' , '' gelişmekte olan genç orman '' statüsünde ki varolmaya çalışan ağaçları kesen köylüler var.

Ama onları zaman zaman sohbet ortamlarına girerek ya da toplantı düzenleyerek bir çok konuda biliçlendirmeye çalışan ben ve benim gibi şehirli köylü çobanlar da var.

Bir de kendiliğinden duyarlı, aldığı eğitimden, içinde bulunduğu halden ari davranan, düşünen, yaşayan insan gibi insan köylü dostlar var.

Şehirler de köylülere göre çok daha lüks imkanlara sahip, yediği önünde yemediği adında, özel arabası altında, karnını doyurma telaşesinin dışında keyifle yaşayan insanlar da var.

Ayın sonunu getirmeye çalışan, karnı yarı aç yarı tok, sağlığını çok da önemseyebilecek durumda olmayan, toplu taşıma araçların da canı çıkan, bırakın lüks otel ve tatil köylerini görmeyi, alabildiği kısa süreli tatilinde ek işlerde çalışmak zorunda olan insanlar var.

Dolayısı ile biz tüm bu olumlu ve olumsuz örneklere '' beşeriyet '' diyoruz.

İnsanın olduğu her yer, her iş dalı, her konu da, çeşitlilik de otomatik olarak oluyor.

Yani insan davranışları yaşadıkları, bulundukları, tükettikleri ya da onları tüketen yere göe değişmekten çok, insanlık çeşitliliği ile ilintili oluyor.

Bu durum da illa o köyde, o ağaç gölgesin de olmak, hatıralaralara sahip olmakla o ağaçların hak sahibi olmayı gerektirmiyor.

2 katlı evinin merdivenleri masif ağaç kaplı, tüm mobilyaları, araç gereçleri için için de toplam 4 metreküp ağaç kullanmış birisi olarak ( ki 4 kişilik bir aileyiz ) sırf bundan dolayı da değil, tükettiği su, kullandığı kimyasal, bıraktığı kişisel atık, arabasının benzini, evinin çöpü, tatil yaptığı oteller dolayısı ile he yıl, her aile fedi için en az 50 fidan dikmeye çalışan birisiyim.

Size siz bunları yapıyormusunuz da köylünün, çobanın, keçinin hakkını savunuyorsunuz diye sormuyorum, sakın yanlış anlaşılmasın.


Sadece verdiğiniz örneklerin ışığın da keçi denen hayvanın, bilimsel olarak yapılmış çalışmalar dolayısı ile doğaya verdiği zararların, kanuni olarka da zaptırat altına alınmış olmasını ve bunun gerekliliğini ifade etmeye çalışıyorum.

Keçi de olacak, çobanda olacak, ama herkes mutlaka birlikte ve birarada yaşama ve yaşayabilme şatlarına uyacak.

İnsanın kalitesini yine insanın kişisel davranışları belirler. Çoban olmuş, üniversite de alim olmuş hiç bir fark yok.

Her konuda olduğu gibi, keçi konusunda da tek kural işlemelidir.

'' Sen bir konudan faydalanacaksın diye, hepimize ait olana zarar veremezsin. ''

Birlikte ve birbirimizin haklarını çiğnemeden, yaşadığımız çevreye zarar vermeden yaşayabilmek zaten mecburiyetimizdir.


Düzenleyen balbay : 25-07-2010 saat 07:32
balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön