View Single Post
Eski 17-01-2007, 11:25   #9
saka
Ağaç Dostu
 
saka's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-05-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 378
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi HUNTER07 Mesajı Göster
Sayın Saka inanın ilginize çok teşekkür ederim. Ancak bir maruzatim var. Her zaman bu siteye giremiyorum. Çalıştığım iş nedeni ile sürekli bilgisayar yanında duramama gibi sıkıntım var. Bu yüzden beklemeden cevap verme gibi şansım yok. Ama ilerde işlerim azalinca tekrar bu konuyu düşünelim. Sizinle ortak bir karar veririz. Teşekkür ederim.
Rica ederim, ben civarlarda olamasam bile agaclar.net size her türlü işbirliği için burada... Daha önce de belirttiğim gibi, vakit bulabildiğiniz ölçüde ülkemiz için hayati sayılacak bu konuda bizleri bilgilendirmek için her türlü imkanımızdan yararlanabilirsiniz.

Turçev'in çalışmalarını, fakirce de olsa takip ediyorum, ancak ben malesef metinler arasında bazen kendimi kaybolmuş olarak buluyorum.. Bazen daha pragmatik sohbetler, bizler için çok daha öğretici ve faydalı oluyor. Bu sebeple sizlerin tecrübeleri ve esasa dair yaşanmışlıkları pek çoklarına rehber teşkil edecektir diye düşünüyorum. Bunları yazıya dökmek, ülke için büyük hayır olur.

Benim bildiğim, arıtma suyunun tarımsal alanda veya hayvancılıkta geri kazanımı için "sulak alan bitkileri ile arıtma" kritik bir önem taşıyor. Zira, çok fazla azot, fosfor ve karbon'u sucul bitkilere kullandırarak (köklerinden geçen arıtma suyu tabii olarak arıtılarak) suyu yeniden kullanılabilir bir forma getiriyorsunuz. Bunun için bildik yöntemler aslında sayfalarca göz korkutan kriterler içermesine rağmen suyu doğal yolunda akarken geçireceğiniz havuzcuklarda veya kanaletlerde sulak alan bitkilerinin üzerinden geçirmek.

Bu esneda, havuzlara giren ve çıkan su ölçüldüğünde suyun gerçekten yeniden kullanıma uygunluğunun sağlanabildiği görülüyor. Veya en azından doğaya geri verilecek suyun, kirliliğin radikal bir şekilde azaltılabildiği görülüyor.

Peki, hiç bir şey vardan yok olmayacağına göre, doğa için aşırı toksik sayılacak bu azot, fosfor nereye gidiyor diye düşünülebilir; bunun içinde yanıt hasat edilecek sucul bitkilerle doğal döngüye yeniden dahil edilmesi ile sanırım ifade edilebilir. Aslında benzer süreçleri sucul bitki akvaryumlarımızda daha iyi gözlemliyoruz, belki mavi bayrak almak için yapılacak işlerde doğaya ne kadar dostça davranıldığını göstermek için en kirli denen sudan numune alıp, içinde sulak alan bitkileri olan kaplardan geçirip, suyu yeniden ölçmek sureti ile çarpıcı sonuçlar daha net ortaya konulabilir.

Aslında kıyılarda yüzmek için gireceğimiz suyun kirliliğini araştırmak güzel ancak insan bir taraftan şunu da düşünmeden edemiyor!...

Köylerimizde malumdur, kuyu suyuları halen dahi en yaygın su kaynağıdır. Buralarda, evsel atıklar (köy yerinin lağımı, giderleri vs.) bu kuyu sularının bazen öyle yakınından geçer ki bu sebeple, sudaki patojenler ve yüksek azot bileşikleri aslında ne AB Standardını karşılar ne de insanlık standardını. Oysa hiç olmazsa toplu yerleşimlerin olduğu köy yerlerinde şöyle ortada havuz/lar olsa, buralara sulak alan bitkileri atılsa (bunların çok arsızları vardır, hasat etmekle başedemezsiniz) köy kullanım suyu doğaya geri verilmeden bu havuzlardan geçirilerek verilse, köyün delikanlıları ayda bir kez havuzdaki bitkileri hasat etse, o köy kendi kuyularından daha temiz su içebilecektir. Yani yapılacak iyileştirme, içinde su tutma kapasitesi olan bir çukur kaz (daha iyisi drenajı ayarlanabilen çimentolu bir havuz yap) içinden köyün atık suyunu geçir ve doğaya öyle ver. Bu kadar. Lakin gel gör ki, köy yerlerinin çoğunda ne internet var, nede buralarda yazılıp çizilenleri okuyabiliyorlar.

Gerçi şu da söylenebilir, " köy yerinde çocukların yanakları al al, nur topu gibiler, ayakları yalın, başları açık ne hasta olurlar ne birşey.. Biz şehirde, RO veya temiz su içiyoruz da ne oluyor!?.. " O vakit, kitleniyoruz işte.

saygılarımla,

saka Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön