"Çarsamba günü, Parlamento'nun 488 oyla, (48 red oyu ve 57 cekimser) kabul ettigi kararda, bu kesin yasagın "su kaynaklarimizi ve eko sistemimizi siyanür zehirlenmesine karsi korumanin" tek yolu oldugunu öne sürüyor. Madencilikte daha güvenli, siyanürsüz yöntemlerin geliştirilmesi isteniyor."
Dikkatle bakılırsa, başka teknoloji geliştirilmesi isteniyor. Bu güne kadar bilinen başka yol da yok. Avrupa'da altın saflaştırıldığını bilmiyorum. Cevheri oraya getirip saflaştırdıklarını pek sanmıyorum. Onları dolaylı olarak ilgilendiriyordur durum. Buna karşılık son derece tehlikeli nükleer santralleri var, çevre için çok daha büyük bir tehdit, bu konuda hiç bir karar almamış olmalarıyla bu konuyu bağdaştırıp düşünmek gerekir. Karar Türkiye'yi doğrudan etkiler altın bakımndan. Kendi ülkelerinde altın madeni olmayanları da hiç etkilemez. Türkiye altın ithal etmeye devam eder. Onlar da bize ihraç etmeye.
Burada bizim bakımızdan önemli olan altını nasıl saflaştırıldığı konusuna takılmak değildir. Oradaki güvenlik önlemlerinin ne olduğunu düşünmektir. Nükleer santralde nasıl "koruyor" avrupalılar çevreyi? Bu konuda neden karar çıkartmıyorlar düşünmek gerekir.
Bütün madenler çevreye belirli ölçülerde kirlilik yaratıyor. En önemlisi kömür. İşte Yatağan. Kanser ve Astım kentteki en önemli ölüm nedenleri. Devlet vatandaşın sağlığını hiçe sayıyor ve buna karşı çıkılmıyor.
Burada sorun siyanürden çok Türkiye'nin her sene ithal ettiği altını kırk ton olmasıdır. Dünyanın altın işleme sanayisi en hızlı gelişen ülkesi, altın işleme konusunda da üçüncü ülkesiyiz. Dışa bağımlı olduğumuz sürece parayı hep başkaları kazanır.
Yoksa bor madeni çıkarılınca da çevreye kirlilik oluşturacak. Petrol de ciddi bir kirlilik yaratıyor çıkarılırken. İnsan sağlığı üzerinde sigaranın etkisi ise apaçık ortadayken devlet sigara üretiyor. Üstelik bunun telafisi de yok.
Ben bir çevre platformu toplantısına katıldım. Kavacık'da altın çıkarılıyor. Oradaki aktivistler maden için baraj porjesinin iptal edildiğini söyüyorlar.
Baraj kurulursa bütün köyler bütün ağaçlar bütün tarımsal alanlar ne olacak, diye sordum. Beni kimse duymak istemedi. Malum baraj havzasında ne yerleşim ne tarım mümkün değil. Bir şey karşı çıkılırken önce bilgilenmek gerekir. Beş kadar köyün üzüm bağlarının ortadan kalkması gerekiyor baraj kurulursa.
Sözgelimi siyanürün yer altı sularına sızması nasıl mümkün olur önce bunu bilmek gerekir. Yani fabrika da bir siyanür sızıntısı olursa, ilk önce yeraltı suları değil işçiler etkilenir, hemen ölürler, sonra değil, bir kaç dakika içinde ölürler. Siyanürle temas ani ölüm demektir.
Bunun gibi tehlikeli ürünlerin kullanıldığı tek sanayi kolu ise sadece altın sektörü de değildir.
Buradaki can alıcı eksen Ülkemizin altın işleme sanayisinin çok hızlı gelişiyor olmasıdır.
Çevreye zarar vermeden çalışan maden nasıl olur bu konuşulmalıdır. Tafikteki arabaların yaydığı zehir konusu da aynı anda gündemde olmalıdır.
|