View Single Post
Eski 13-05-2010, 12:32   #1034
Dogasever
Ağaç Dostu
 
Dogasever's Avatar
 
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
2007 yılında bu siteye üye oldum ve çok uzun bir süre bu başlığa hiç girmedim çünkü tarımda ve çevrede yapılacak çok şey olduğuna inanıyordum. Asıl görevim bu alanlarda bildiklerimi paylaşarak topluma yararlı olmak diye düşündüm. Ancak, yukardaki bazı mesajları okuyunca, Türkçe alanında da yapılması gereken çok şey olduğu açıkça belli oluyor. Burada yorum yazan bazı kişilerin yanlış bir yolda yürüdüklerini düşünüyorum. Ancak, bu tabii ki kendi suçları değil. 12 Eylül darbesinden sonra, her alanda olduğu gibi, eğitim öğretim alanında da toplumu yontma ve istedikleri gibi şekillendirme kampanyası başladı. Tüm Cumhuriyet tarihimiz boyunca açılan İmam Hatip Lisesi'nden daha fazla sayıda İmam Hatip Lisesi açıldı. Amaç büyük çapta sola darbe vurmaktı. Beyin takımı generaller, solu önlemenin (belki sadece sol demek de doğru olmayabilir, buna aşırılıklar da diyebiliriz) en doğru yolunun dini teşvik etmek olduğunu düşündüler. (Uçaklarla din içerikli bildiriler attırdılar). Ayrıca, bu Batı'nın da işine geliyordu. Sovyetler Birliği etrafındaki yeşil kuşağı desteklemiş oluyorlardı. Bunun doğal olarak Türk toplumunda etkisi olacaktı. Bu etki, 2000'li yıllarda kendini iyice gösterdi. Ak Parti iktidarı, cübbeli hocaların onbinlerce mürid toplaması, cemaatlerin güçlenmesi, İslami televizyon kanallarının ortaya çıkması, TV kanallarında ve Internet’te din içerikli yayınların artması, genelde Araplara ve Arapça, Osmanlıca, Farsça'ya ilginin artması vb... İlginç olanı ise, tüm bunların Atatürkçülük adına yapılan bir darbe ile başlamış olması. Bence 12 Eylül generalleri büyük bir aymazlık içindeydiler. Tarih onları yargılayacaktır. Bu ayrı bir konu.

Gelelim, dil konusuna. 30 yıldır profesyonel olarak İngilizce'den Türkçe'ye ve Türkçe'den İngilizce'ye çeviri yapmaktayım. Günde yaklaşık 2000 sözcükten hesaplarsanız, yaklaşık 20-25 milyon sözcük Türkçe yazı yazmışımdır. Bu da herhalde 20-30 cilt Brittanica Ansiklopedisi kadar yapar! Çeviri işiyle uğraşanlar bilirler. Dikkat edilmesi gereken bazı kurallar vardır. En önemlileri, çevirinin doğru olması, yazım hatası olmaması, seçilen sözcüklerin doğru olması vb. gibi. Bazen bizim çevirilerimizi müşterilerimiz bir başka çevirmene kontrol ettirirler. Son zamanlarda, çevirilerimi kontrol eden bazı çevirmenler aynı burada bazı kişilerin önerdiği gibi, doğa sözcüğü yerine tabiat, koşul yerine şart, sorun yerine mesele, örneğin yerine mesela, fikir alışverişi yerine fikir teatisi gibi değiştirmeler yapmaya başladılar! (Bu örnekleri çoğaltabilirim).

Dil durağan bir yapıya sahip değildir ve sürekli yaşar ve gelişir. Dilin gelişmesini sağlayan en önemli unsur, o dilin gelişmeye uygun olmasıdır. Türkçe (Orta Asya'da kullandığımız Türkçe'den bahsediyorum), ek yapısıyla gelişmeye son derece uygundur ve zaten eklemeli diller böyle olmalıdır. Burada gelişmeden kastım yabancı olmayan yeni sözcükler türetmedir. Örneğin, İngilizce bu konuda zayıftır. Yeni bir durumla karşılaşınca anlamlı yeni sözcükler üretmede zorlanır. O yüzden bunun yerine hep kısaltmalar kullanırlar. Örneğin, bir bilgisayar terimi olan RAM (Random Access Memory). RAM aynı zamanda İngilizce’de KOÇ anlamına da gelmektedir. "Tabiat" sözcüğünü kullanmamız doğru değil arkadaşlar nedeni de "Tabiat"ta tıkanır kalırsınız! Halbuki "Doğa"dan, Doğal, Doğaçlama, Doğan, Doğurgan, Yenidoğan (İngilizcesi "Newborn', Doğum, Doğu (bunlar ilk aklıma gelenler) gibi birçok sözcük türetilebilir ve bu sözcükler toplumda kolayca kabul görüp yerleşmiştir.

Anadolu'da kendi tohumlarımız vardı, değiştirildi!

Anadolu halkımızın "yerli malı haftası," bakkalları vardı! Yok edilerek, yerine Batı’nın süpermarketleri geçirildi! Yerli malı kullanmak bizim için bir övünç kaynağıydı, şimdi ev hanımları İtalyan mobilyalarıyla birbirlerine hava atmak için yarışıyorlar!

Anadolu’nun gelenekleri vardı, yozlaştırıldı!

Milliyetçiliği vardı, törpülenerek şekil değiştirilmeye çalışıldı!

Bir tek özdili kalmıştı, şimdi onu da elinden almaya çalışıyorlar.

Dilimiz bu Arapçalaştırma ve Farsçalaştırma çabalarına karşı direnecektir.

Bugün Doğa yerine Tabiat ya da Örneğin yerine Mesela kullanalım diyenler, yarın Bölen yerine Maksumünaleyn, Bölüm yerine Haric-i Kısmet, Çarpan yerine Mazrup, Çarpma yerine Zarb, Çıkarma yerine Tarh, Ondalık yerine Aşari de diyelim diyeceklerdir. Şimdi diyemezler çünkü büyük tepki alırlar! Hiç kuşkunuz olmasın. Önce Doğa yerine Tabiat ve Örneğin yerine Mesela'ya alışacaksınız. Bunlara alıştıktan sonra diğerleri gelecek! Benim çocukluğumda (çok eski değil sadece 35-40 yıl önce öz Türkçe kullanımı desteklenirdi. Şimdi tam tersi. Atatürk, Müselles yerine üç kenarlı genişleme anlamında "Üçgen" demiştir. Hangisi daha kolay akılda kalır, hangisi daha mantıklıdır? Sorarım size! Doğal olarak “-asyon” ekli uydurma sözcüklere karşıyız. Ama dilimize yerleşmiş ve dilimizin yapısına uyan Doğa ve Örneğin gibi sözcüklerle neden uğraşılıyor? Yaşamın her alanında bu geriye gitme özlemi neden? Bazıları istese de, Anadolu Halkı bunu yapmayacaktır.


Düzenleyen Dogasever : 13-05-2010 saat 13:50 Neden: düzeltme
Dogasever Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön