Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi meymun
Kömür tozuna üre katmak beni şaşırttı. Aslında hiç şaşırmamam gerek, memleket nere.
Bu uygulama üre nedeniyle bitkilerde olumlu fark ortaya çıkaracak ve alanı memnun edip; aldatılanın, sahtekarın reklamanı yapmasını da sağlayacak, katmerli dolandırıcılık.
Leonardit ve bundan üretilen birkaç organik asidin toprak üzerine olumlu etkilerinin, şu anki bilgilerimize göre bir öngörü kusuru yok. Çünkü denenmiştir. Ancak bu hipotez, ülkemizde duyulup öğrenildikten sonra para kazanmanın bir yolu olarak görülüp bu işe kalkışanların yapmaları ve uygulamaları gereken çok şeyler var. Sonuçta doğadan toplanan bir malzeme bu, ve asla homojen olamaz. Bu işe başlayan ülkelerdeki deneme ve uygulama sonuçları da öğrenilmeli, ürün için konulmuş şartnameler elde edilip aynı özellikleri sağlayacak ocaklar bulunmalı toplanan hammadde sürekli kontrol edilmelidir. Ürünün içermesi gereken maddeler, ve bunların oranları toleransları ile bilinmeli. Bizde elde edilenlerin farkının olup olmadığı kontrol edilmeli, farklı olanlar tarlalarda satış öncesi test edilmelidir. Aynı zamanda, iyi sonuç alınarak özellikleri belirlenmiş olanlara yakın olan hammadde ocakları aranmalıdır.
Bir zamanlar soba ve kaloriferlerde yaktığımız 2000 Kkalorilik, dehşet oranda kükürt içeren turbalar şehirlerimizi yaşanmaz duruma getirip ömürlerimizden seneler götürdü, belki yüz binlerce kişinin hastalanıp ölmesine neden oldu. Yasaklanması sonrası kısa çözüm kömür ithal edilmesi oldu. Doğalgaz fiyatlarının artışı sonrası ise ülkemizde de uygun rezervler bulundu fakat seneler kaybedip borçlarımıza bir ithal kalemi daha eklendi.
Biz tarım ülkesiydik, sözüm ona hala öyle. Ama topraklarımızın tarım için özelliği, yanlış bitkiler ekilmesi, yanlış gübreleme, sulama uygulamalarıyla yok oldu. 13 sene kadar önce Ankara’da bir otelde bıyıklı bir Japon’a rastlamıştım. Sabancı Adana’da meyve bahçeleri kurmak için bu adamı ve arkadaşlarından oluşan grubu buraya getirmiş. Adamcağız bu iş Türkiye’de çok zor. Adana topraklarının işe yaramaz olduğunu söyledik ve bize başka bölgeler gösterildi, Türkiye’de verimli tarım yapacak bölge bulamadık. Şimdi yine Adana'da devam ediyoruz fakat fidan dikmeyip toprağı canlandırmaya çalışıyoruz. 10 yılda öldürdüğünüz toprağı eski durumuna getirmek için uğraşıyoruz fakat en az 200 sene gerekli demişti.
Biz kulaktan duyma öğrendiğimiz leonarditi, satışa sunulanların özelliklerini bilmeden kısa yoldan; satanlar para kazanmak, kullananlar da ürün verimini arttırmak için zaten dengesini bozduğumuz topraklarımızı tamamen öldürebiliriz. Şimdi bizim topraklarımız Avrupa’nın tarıma en uygun topraklarıdır diyenler çıkacaktır. Haklılar böyle yerler küçük bahçeler halinde kaldı ama toplam tarım alanlarımızın acaba onda biri bu özellikte mi?
Önce leonarditte olması gereken özellikleri öğrenmeliyiz. İçermemesi gereken maddeleri de. Bizdekiler farklı ise 3 er beşer metrekarelik alanlarda her türlü tarım ürünü ile belki 10 sene denemeliyiz. Toprağın ilk ve kullanım sonrası durumunu, her yıl kullanılması gerekip gerekmediğini araştırarak öğrenmeliyiz. Dozaj denemeleri yapmalıyız. Belki bizde, bazı bölgelerimizde dünyanın en kaliteli leonarditi var. Ya da yüzeye yakınlığı nedeniyle elde edilmesi en ekonomik, ve dışarı satış şansına sahip olan madenler var. Ya da kaloriferlerde yaktığımız linyit diye satılanlar kadar zararlı maddeler içerenler var ve birkaç senede topraklarımızı tamamen öldürecek.
Bunların hiçbirini bildiğimizi sanmıyorum.
Hümik asit üretenlerde organik kimyacı olduğunu da sanmıyorum, var ise bu elemanların da işlerini bildiklerini. Yaptıkları ürünü kontrol edebilecek laboratuarı olan kaç firma var. Her partinin sürekli aynı özellikte olduğunu takip eden ve edebilen var mı? Ürettikleri ürünleri, ayrılmış küçük alanlarda kaç yıl, kaç bitki türü ile denediler,sonuçları gözlendiler? Gözlemlerde kusurlar var mı? Gözlemin de hataları olabilir. Öngörü kusuru olmayabilir fakat bırakın üreteni, yararlı olduğuna inanmış kullanıcılar dahi kişisel anekdotlar uydurabilir. Yansız ve bir bütünlük içinde değerlendiremeyebilirler. Önyargıları doğru gözlem yapabilmesini engeller. Aynı arazi üzerinde bu tür ürünlerin kullanılmadığı ve uygulandığı bölgeler ayrılıp kıyaslanmalıdır. Farklı dozaj uygulamaları da yapılıp sonuçlar gözlenmelidir.
Bu madde üretilirken prosesin güvenirliği kadar tekrarlanabilen bir sürekliliği de olmalıdır. Tarladan saksıya, seraya kadar her türlü ortam ve üründe, hava ve su koşulları dahi ölçülerek kaydedilmelidir ki sonuçları doğru değerlendirilebilsin.
Öyle sanıyorum ki bunların hiçbiri yapılmayacak fakat, bu işte para var diyerek yüzlerce üretici türeyecek. Onları ne devlet kontrol edecek, ne de onlar dürüstçe kendilerini. Tüm Avrupa ve Orta doğunun florasında en çok tür bulunan ülkemiz umarım bir de bu nedenle zarar görmez.
|
bilgi paylaşımınızdan dolayı ayrıca teşekkür ederim
geçen sene büyük bir ilimzde tarımsal araştırma ensütüsünden buğday tohumu aldım
aldımda ,,,,almaz olaydım tohum umduğum gibi çıkmadı
ben tarımsal arştırmaların ne iş yaptıklarını çok iyi bilimiyorum ama
orda hatrı sayılır tarım yazarlarımız dan birisi ile tanıştım
tanışamaya giderken kalbim yerinden çıkacak ne sorcaklarımı not ettim heycandan duramıyorum
hatrı sayılan tarım uzamanı abimiz benim sorularım araştırmacılığımı hayretle sorguladı
sonuçta benden bağzı bilgiler aldı ve araştırmalarmı onada bildirmemi istdei ben pes dedim
tarımsal araştırmanın çevresini şöyle bir göz attım araştırma seralarından yabani otlar fırlamış

içler acısı belkide yabani ot araştırıyorlar

neyse asıl konumuz bu deyil ama
ben ogün orda gördüğüm manzara TÜRKİYEDEKİ tarımsal araştırmaların ne işe yaradığını kısmen gördüm
dieyer araştırma ensütüleri hk yazarsanız sevinirim
sayın meymun yazınızın bir bölümünde denmelerden bahsetmişiniz
ben saksı veya arazi denemelrinie ağırlık verilmesini mekanın imkanı olan arkadaşlarımızdan rica ediyorum
en azından leonardit denemsi
bu işe maalesef bize kaldı
