Bir yanda üretip emeğinin karşılığını alamayan çaresiz çiftçi, bir yanda da onlarca para verip parasının karşılığını alamayan, aldığının ne olduğunu bilemeyen çaresiz tüketici.
Ben de çaresiz tüketici olarak fikrimi belirtmek istiyorum. Ne yediğimi, ne yedirdiğimi bilmek istiyorum. Organik sertifikası olmasa da aldığımın güvenilir olduğunu bana gösterir bir yol olmalı, belki de yukarıda tartışmasını yaptığınız güvenilir bir organizasyon olmalı. Çabalarınızı gönülden destekliyorum ve destekleyeceğim.
Üreticinin sattığı fiyatın kaç katını marketlere ödediğim halde hem istediğim kaliteyi bulamıyorum hem de içim rahat yiyemiyorum. Seneler önce, ailesi zeytin yetiştiren bir arkadaşım, zeytinin karartılma aşamalarında neler yapılabildiğini, bunu bilenlerin de bilmediği zeytini tüketmediğini söyleyene kadar yediğim zeytine hiç kuşkuyla bakmamıştım. Zamanla bunun zeytinle sınırlı kalmadığını, hemen hemen her şey için geçerli olduğunu
öğrendim. Yani, tüketici de
öğreniyor, çevremdeki çok kişide de bu alışkanlıkların değiştiğini gözlemliyorum. Senelerdir olan GDO gündeme gelince, somut bir iyileşme olmasa bile, haberi olmayan bir çok insan GDO'nun varlığını öğrendi ki bu da bence çok önemli. Kısaca "Uzak bahçelerin yakın işbirliği" üreticinin yanında tüketiciye de öğretmeli ya da öğreten bir iş organizasyonla paralel çalışmalı.
Sıradan bir tüketici olarak son beş yılda öğrendim ki, güvendiğim ürüne 1 yerine 2 TL vermeye razıyım, çok yiyemezsem az ama öz yerim ( dediğim halde arasam da kolay bulamıyorum

. Böyle düşünen tüketici sayısı da her geçen gün artıyor.