| Bir kayadan duman dumanOn yedi metre atlayan
 Dağ kokusuyla yüklü su.
 
 Boşluğa fırlayınca, saç
 Düştüğü yerde üç kulaç
 Mavi su, ak köpüklü su.
 
 Şi'rin elindesin bugün
 Eski masalların bütün
 Canlanacak birer birer.
 
 Akhalılar da bir zaman
 Şair, ilâhe, kahraman,
 Şi'rini burda içtiler.
 
 Hepsi tapardı rengine,
 Rastlamamıştı dengine,
 Hiçbiri, mor Tesalya'da.
 
 Öyle füsunludur bu yer
 Şi'rine borçludur Homer
 Çünkü senindir İlyada.
 
 Eski, uzun zamanların,
 Tığ gibi kahramanların
 Türküsüdür sesin henüz.
 
 Dağda hayat uyandıran
 Taşları duygulandıran
 Bir son ilâhesin henüz.
 
 Afrodit olmadan ilâh
 Dağdan inerdi hersabah
 Elde gümüş hamam tası.
 
 Burda çıkardı örtüden
 Kimseye gösterilmeyen
 Gerdanı, göğsü, kalçası.
 
 Altına mavi mermerin,
 Üstüne ak köpüklerin
 Kurt gibi saldırırdı hep.
 
 Kimseye belli etmeden,
 Hırsla kucakladıkça sen,
 Göğsünü kaldırırdı hep.
 
 
 Burda Moğol, Yunan, Mısır,
 Med, Roma, Türk, asır asır
 Taptı döküldüğün yere.
 
 Tanrıların konakları,
 Orduların otakları
 Burda ererdi göklere.
 
 Söylediğim masal değil;
 Atları, kahraman Aşil
 Burda sulardı bir zaman.
 
 Burda gezerdi Keykubat,
 Burda keserdi Mihridat,
 Burda içerdi Antuvan!
 
 Göğse nasıl batarsa diş
 Öyle derinden işlemiş
 Taşlara Hektor'un izi.
 
 Söyle, bugün niçin, neden
 Bunca ilâhlığınla sen
 Kulluğa almadın bizi?
 
 Halbuki bir Yunan kadar,
 Hüsnüne her tapan kadar
 Tapmayı biz de anlarız.
 
 Bizleri başka görme sen;
 Hüsnü, Huda kadar seven
 Gönlü temiz adamlarız.
 
 Hepsini at da bir yana,
 Bari o günlerin bana
 Şi'rini söyle tatlı su.
 
 Şi'rini, geldiğin yerin
 Şi'rini, eski günlerin
 Söyle, köpük kanatlı su!
 
 
 Mustafa Seyit SUTÜVEN
 
 |