Sevgili Hhatice, teşekkür ederim.
Doğru, hanım eli değdiği belli, ama İstanbul'lu hanımın eli. Şimdi bu da ne demek diyeceksin?
Daha evvel sanıyorum Bitki Delileri başlığında yazmıştım.
Köyün haricindeki insanlar benim bahçemden bahsederlerken İstanbullu hanımın bahçesi diye konuşuyorlarmış.
Birgün yine bahçede çalışıyorum. Son olarak da sıra Glayöl soğanlarına geldi. Balkonun önündeki kısma o zamanlar Glayöl soğanları ekiyordum.
Ekilecek 200 den fazla soğan var, yerlerini açtım, soğanları ekip üzerlerini toprakla kapatıyorum.
Saat akşamın beşi olmuş, yorgunluktan canım çıkmış, hadi şunları da bitireyim diye uğraşıyorum.
Tam o sırada bahçe kapısının önünde bir araba durdu, baktım tanıdık bir araba değil. İçinden bir bey dört de hanım indiler. Bahçe kapısını açıp bana doğru geliyorlar.
Benim de üzerimde toprak içinde kalmış bir kıyafet, ellerimde eldiven, başımda şapka, iki büklüm olmuş çalışıyorum.
Belim iyice ağrımış, şöyle bir doğruldum baktım. Ama miyop olduğum için gelenleri de seçemiyorum. Neyse..
İyice yaklaştılar, baktım ki tanıdığım kimseler değil.
"Buyrun" dedim. Şişmanca olan bey " Ben Darıca köyünün okul müdürüyüm, arkadaşlar da Balıkesir'den gelen öğretmen arkadaşlar, duymuşlar ki bu köyde İstanbul'lu hanımın bahçesi çok güzelmiş, dolaşabilir miyiz"
Ben de buyrun dolaşın dedim. Hanım öğretmenlerden biri " Yok siz hanımefendiden müsade alın da biz öyle dolaşalım" demez mi, anladım ki bana hanımlığı yakıştıramadılar.
"Tamam kızım siz dolaşın, bakın benim işim var, yorgunum da sizinle gelemeyeceğim siz, yukarı bağa doğru gidin sonra da aşağı kapıdan çıkarsınız" dedim. Dedim ama kız halâ israrcı, " siz yine bir izin alsanız".
"Bak yavrum o İstanbul'lu hanım benim, şu an belki de hanım gibi görünmüyorum ama gördün kü çalışıyorum, istiyorsanız buyrun dolaşın"
Kızcağız, binbir özür diledi, mahçup oldu. Daha sonra da dolaşıp gittiler.
|