Avcılığın amacı ve avlanmanının son durağı
Evet avcılığın amacına ve avlanmanın son son durağına geldik, çattık.
Yani Avcılık ve öldürmek zorunda olmak...
Avcılık olayında hayvanı öldürmeyi kaçınılmaz kılan boyutuyla ilgili ahlak kuralları açısından derin bir incelemesini yapmak oldukca çetin bir konu olsa gerek.
Avcılığın küçük ama önemli bir an' ını oluşturan hayvanın öldürülmesi olayı ahlak konusuna geldiğinde içinden çıkılmaz olmakta, avlanmanın bütününü içine alır yok eder görünmektedir.
Günümüz insan topluluklarının başında bir sürü bela varken, avcılıkta ahlak konusu bir çok bilim adamı tarafından ele alınması incelenmesine cesaret gösterilmemiştir; benim de hiç harcım değildir.
Ancak insanla hayvan arasındaki farkı inceden inceye belirlemek için Descartes'in kendini herşeyden önce hayvanını minerallerden oluşan bir yapısı _ yani bir makina _ olduğuna inandırması gerekmekteydi.
Platon' un devlet adlı eserinde adaleti tanımlamaya çalışırken, kullandığı bazı pasajlarda kendisinin de avlanmış olduğunun gerçek kanıtlarına rağmen_ ki sık sık av peşinde ormanlara gitmiş biri o satırları tutkuyla yazamazdı_ idealist felsefede mükemmellik araması boşuna çaba olmuştur.
Avcılıkta öldürmek zorunda olmanın önündeki zorluklar nasıl anlatılır, anlaşılır ki...
Bu öylesine bir zorluk ki ölümle bağlantılı ahlak değerinin, insanını karşılaştığı en güç ve en az anlaşılabilir kavram olmasıdır. Avcılık ahlakında ölümün gizemi hayvanın gizemiyle katlanarak çok büyük boyutlara ulaşmaktadır.
Sonra bir başka olasılık konunu içinde saklıdır. Ölüm hastalık, yaşlılık, ya da güçten düşme gibi kendiliğinden oluştuğunda bile yeterince gizemlidir.
İşte burada ölümün kendiliğinden değil, bir diğer canlı eliyle geldiğinde gizemi daha da artar, içinden çıkılmaz hal alır.
Katletmek evrendeki en şaşırtıcı eylem, katil ise hala, belki hiç bir zaman anlayamadığımız bir kişidir. Onun bu kanlı eylemi her zaman korkunç kefaretlerin ödenmesini zorunlu kılmış ve kendiside toplumun dışına itilmiştir.
Aynen ilk katil ve tüm katillerin atası olan Kabil gibi. O suçlu bulunmuştur. Adem' in Tanrısı, suçluyu dışlayan kavim töresinin yerine getirilmesini ister. ' Ne yaptın? Kardeşinin kanının sesi topraktan bana bağırıyor'. ( Telvin 4:10)
Kabil geleceğin acımasızlığını görür. Kavminin korunmasından uzak, başı boş dolaşmaktadır. Tanrı'ya haykırır; ' Yeryüzünde kaçak ve serseri olacağım; ve vaki olacak ki, her kim beni bulursa, beni öldürecektir'. (Tekvin 4:14)
İşte avcılığı ahlak yönünden baktığımızda merhamet duygusunun dışında çok garip gerçekler ortaya çıkmaktadır ve hatta başka bir gerçek daha vardır ki hiç dikkatimizi çekmemiştir.
Kan:
Ve hiç bir şey onun gibi lekeleyemez...
|