Vakit Gazetesi 14 Kasım 2009 tarihli gazetenin 4. sayfasından alıntıdır:
Atilla Özdür - Bayram Değil Seyran Değil İken...
aozdur@vakit.com.tr
Kuluçka döneminde en kısa süresinin bir nesil sürebileceği sölenen şu karakteri bozulmuş gıda maddelerinin tüketimiyle bağlantılı insan davranışı ve de metabolik hastalıklarla ilgili tartışmalar, birdenbire gündemi sarıverdi...
Acaba eniştemiz, hasretle ve de şehvetle bizleri niye öpmeye kalkıştı... Gıda maddelerindeki ırza tecavüz bugünün hadisesi miydi..
Yanılmıyor isem, Efendimiz Rasulullah'ın şöyle bir düzenleyici hareketini okuduğumu sanıyorum....Efendimiz, çarşı pazarı teftişe çıkarlar. Aynı malın üç beş yerde birbiriyle pek cüzi farklarla hemen hemen aynı fiyata satılmasına rağmen, bir esnafın bunları diğerlerinin yarı fiyatına yakın sattığını gördüklerinde, sebebini sorarlar.
Aldıkları cevapta sebep, yesin millet formatında halka hizmettir.
Zararına satışla yapılan halka hizmetin geri planında bir şeylerin saklanabileceğini bilen Efendimiz, buna itiraz ederler...Damping silahıyla rakiplerini silip süpürdükten sonra tek kalarak istediği fiyat oyununu oynayabilme ihtimalinden giderek, Hayat Önderimiz, dampingin kaldırılmasını isterler.
Gıda maddelerinin doğal ırzına geçerek halka hizmetin perde gerisi amacı, Efendimizin piyasa denetimindeki keşfettikleri esnafın damping yoluyla halka hizmetindeki sezinlediği amaca tam oturmaktadır...
Karakterini bozdukları tohumları düşük fiyatla ihraç ettikleri ülkelerin kendi yerli, yerli olduğu kadar da ırzına ellenmemiş kız oğlan kız tohumlarını ortalıktan kaldırtmak...
Yirmi yıllık bir zaman bu amacın gerçekleşmesine yetti bile... Akil adamlar bu kalleşliği yıllardır dile getirmekte idiler. Ama Filistinlilerin zamanında para sevdasıyla topraklarını Yahudilere satıp şimdi dövünmeleri gibi, bizim köylümüz de, yabancı tohumun verimliliğini görünce, safiyeti tertemiz tohumlarından vazgeçip elin oruspusuna yanaştı...
Tarımdaki metastas gerçeği, ateşin bacayı sardığında görüldü. Atı alan Üsküdar'ı geçmişti.. Şimdi tedbirler alınıyor kanunlar düzenleniyor ve yönetmelikler yürürlüğe sokuluyor...
Ortalık allak bullak, eniştemiz bizleri niye öpüyor, bilenimiz yok...
*
Biz Türkiyeliler, silahta savunmada büyük ölçüde dışarıya muhtacız. Erbakan olmasaydı muhtaçlığımız daha da büyük olacaktı... Aselsan'ı planlayıp hayata geçiren kişi, her ağzını açıp konuşanın itin kıçına kakalamak istedikleri Erbakan'dan başkası değil..
Bizler ayrıca yumurtada, ette ve sütte de temel üretimi bakımından yabancıya muhtacız... Meralarımız imara açılırken, hayvan yemimizin ana girdisi Amerika'dan gelir.
Şekerde, muhallebide, çarşı pazar reçelinde ve helvasında, hazarda ve seferde ihtiyacımız olan karbonhidratları, vitaminleri ve cümle hayat verici eserlerde elin çiftçisine muhtaç olduğumuz gibi, yağlı tohumları limanlarımıza taşıyan Amerikan gemilerini de dört gözle bekleriz...
Ticarethaneler olarak ticaretimiz, imalathaneler olarak üretimimiz, bankalar olarak sermayemiz, kaza kırım zayiatında dayanağımız olarak sigortalarımız yabancıların kontrol, denetim ve mülkiyetine tescillenmiş. Kısacası Atatürk diliyle, tersanelerimiz işgal altında...
Amma Atatürkçü dil ne çare, bu koyu sisli bulutların ardından hala, irticayı sayıklıyor..
*
Bakanlık bir yönetmelik çıkarır, namusu kirletilmiş oruspu gıdaların içeriye girmesi, görünürde yasaklanır. Bu nesneleri yüklenmiş gemiler de giriş için limanda beklemeye alınır..
Şimdi etin, sütün ve yumurtanın, reçel helva ve baklavanın, mutfaklar ile birlikte mezecilerin de kullanageldikleri nesnelerin ana çekirdeğini teşkil eden hayvan yemini üreten sanayide yavaşlama görülür. Görülmese de, görüldüğü fısıltısı yayılır.
Yem çuvalları raftan indirilip de tezgah altına alındığında, seyreyle sen memleketteki birikim donanmasının, el oğuşturan süvarilerini...
Kara para, kolektif işbirliğini gerektiren bir sınıf hareketi ürünüdür...
*
Hayatı kalendermeşrepliğe vurarak adam sende diyenler için bir sözümüz yok. Amma 'Ne olacak bu memleketin hali' noktasından içinde yaşadığınız, yaşatıldığımız kepazelikler hususunda bilgi sahibi olmak isteyenler için, haddimizi aşan bir tavsiyemiz olacak.
Prof. Hasan Doğruyol'un 'Gıdalardaki Katkı Maddeleri ve Zararları' kitabının, hiç değilse beşli onlu arkadaş grupları olarak okunması...
İsteme merkezleri, 0 224 224 60 21, 0 212 587 02 17 ve 0 212 586 17 58