View Single Post
Eski 15-11-2009, 18:00   #17
Dogasever
Ağaç Dostu
 
Dogasever's Avatar
 
Giriş Tarihi: 05-04-2007
Şehir: Appleton-İngiltere
Mesajlar: 1,706
Sn Sarican,

Sizin ki kesinlikle ukalalık değil. Benimle aynı frekansta düşünmüş olmanız beni çok sevindirdi. Ayrıca, sizin de söylediğiniz gibi aklın yolu birdir.

Beni asıl rahatsız eden şey, bir insanın sorumlu bir makama geldikten sonra sorunları unutması, o makamın gerektirdiği yetkiyi aldığı halde sorumluluğu üzerine almak istememesidir. Eğer bu sorumluluğun bilincinde olsalar, daha çok iş yapabilirler. Neyse, şikayeti bir yana bırakacak ve devlet kuruluşlarına gelecek olursak, ben bu devlet kuruluşlarından ibirnde, şeker fabrikalarında büyüdüm. Doğduğumdan beri hemen hemen bütün ailem şeker fabrikalarında çalıştılar. 1970'ler ve hatta 1980'lerde de kar eden bu işletmelerin, yavaş yavaş nasıl karanlık bir kuyuya çekildiğini çok iyi biliyorum. En önemli şey partizanlık, daha sonra şirket içi eğitimin yetersizliği ve verimsizlik hepsi birarada bu işletmelerin kuyusunu kazdı. Halbuki bu işletmeler, birçok ilimizin kalkınmasında öncü rol oynamışlardı. İllerimize sadece ekonomik zenginlik getirmiyor, sağlık hizmetleri, sosyal ve sportif faaliyetleriylde, kültür ve eğitim merkezi de oluyorlardı. Çocukluğumda her hafta bir kaç film seyreder, ayda bir tiyatro konser izler, yazları her akşam havuz başlarındaki kafeteryalarda sohbet eder oyunlar oynardık. Çok mutlu bir ortamdı. Golf sahaları, yüz<me havuzları ve tenis kortları vardı. Bunlar kademeli olarak tek tek bırakılarak tüm fabrikalar köhne bir hale getirildi. Yılda sekiz ay olan fabrikaların üretim dönemleri, tedrici olarak köylünün pancar ekimi türlü oyunlarla engellenerek, bugünlerde bir iki aya kadar düşürüldü. Yapılan olumsuzuklar, aslında buna hükümetlerin beceriksizlikleri demek daha uygun olabilir, saya saya bitmez. Evet, Ata'mıza yaptıkları için minnettarız ama onun başlatıklarını bizler devam ettiremedik. O'nun yaptıklarını bizler birer birer bozduk! Bakın bugün yaşanılan küresel ekonomik krizden sonra, ABD bile Atatürk'ün uyguladığı karma ekonomiye dönme kararı aldı. Batı ülkeleri de aynı yolu izliyor.

Yapılan beyin fırtınaları ile insanların çok şey öğrendiği doğru, ancak ben Türk Milleti'ni sinmiş, suskun ve miskin olmakla suçluyorum. Nedir bu ölü toprağı üzerinizdeki? Orada fabrikalar denizleri, nehirleri, gölleri kirletiyor. Bakıyorsunuz, ya Green Peace gelmiş ya da sadece belirli sivil toplum kuruluşları önderliğinde, kilometrelerce öteden insanlar gelip protesto ediyor. Niçin, o gölün, denizin, kıyısında yaşayan Fatma Hanım, Ahmet Bey, Rıza Efendi sokaklara dökülmüyorlar. Bakın bugun yetkililer Körfezden çıkan balıkları yemeyin zehirli diyor. Yarın Karadenizden çıkan hamsiyi de yemeyin diyecekler! Öbür gün, hava kirli maske takın ya da aman domateslerı, patlıcanları da yemeyin diyecekler (Zaten GDO gelirse, ki bazı ürünlerde geldi bile, bunları yemeyin diyorlar da!). Peki biz ne yiyeceğiz? Ne içeceğiz? Nasıl yaşayacağız? Neden isyan etmiyoruz? Vatandaşların güvenliğini sağlamak sadece polisle olmaz! Toprağın, suyun, havanın, Körfez'in dibinin temiz tutulması da hükümetlerin görevidir. Hükümet görevini neden yapmıyor? Bildiklerimi ilgililerle her platformda paylaşıyotum. Ama ilgililer de benim bu yakarışımı biraz paylaşsalar nasıl olur? Sevgiler...


Düzenleyen Dogasever : 15-11-2009 saat 18:01 Neden: ekleme
Dogasever Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön