Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Halil Önen
Sevgili Hassoman, neden siz ve avcı dostlarımız avcılığı anlamakta zorlanıyor anlayamıyorum.
|
İnsanlık tarihi kadar eski avlanma tarihine birazcık dalınca, başıma işler mi açtım ne...?
İnsanın avcı olmayanını anlarım da, avcının karşısındaki aynı zamanda avcıysa bunun altından nasıl kalkılır bilemedim.
Bazı avcı dostlarım alınmışlardır.
Avlanmayı anlatırken, '' kendilerini hayvanlar dünyasına katmış '' olmamdan ve avlanmanını getirdiği zevki, hayvan olayı açısından değil, insan açısından bakmam gerektiği'' şeklinde eleştiriler olmuş.
Değerli dostlarım, avlanma olayını anlatırken, kendimizi hayvanlar dünyasına katmadan avlanma olgusunu açıklayamayız ve anlayamayız.
Zira avcılığın yarattığı bütün yücelik ve mutluluk duygusu bu haliyle avlanma olayında saklı durmaktadır.
Günümüz modern insanı hayvanlardan, bitkilerden, dağlardan, taşlardan özellikle yaban yaşamından ister istemez uzaklaşmak eğilimindedir. Onun yaşamının tamamını sarıp sarmalamaya başlayan, omuzlarına ağır yükümlülükler getiren zorunlu uğraşları buna sebeb olmaktadır.
Kontrol edemediği dünyanın yapmakta zorunda olduğu uğraşlarla örülü yaşamından sızma çabasıyla, mutluluk duyacağı istekli uğraşlarını kovalama çabası bundandır.
İnsanın avcı olmayanı evlerinin balkonlarında, önlerindeki küçük toprak parçasında, hobi bahçelerinde, doğanın küçüçük bir yerine sığındığı yerde mutluluk aramasının altında bu yatıyor olsa gerek.
Bu aslında onun öz'e yapay bir dönüş çabasıdır.Doğa'ya dönüşü sağlayan tek uğraş olarak bunu görmektedir.
İnsanın avcı olanı ise, farklı bir yol seçmiştir. Kendini insan olma özelliğinden saptırmayı ve uzaklaştırmayı ancak avcılık yoluyla başarabilmektedir. Bu söz bize ağır gelebilir, ama başka türlü anlatmak mümkün olmamaktadır.
Her ikisininde yaptığı yani doğaya tekrar dönüşü; onun en temel ve köklü değişikliğidir.
Yaşarken henüz yapılmamış bir şeyi yapmak durumunda olmak. Yaşam 'burada ve şimdi olmak', şimdi yapmamız gerekeni yapmak; yaşam bir görev ve ucu sonuna kadar açık problemler yumağı... fırtınalı denizlerin göbeğinde ağır hasarlı gemi gibi bir o yana bir bu yana yalpalayıp durmakta...
Ona geçmişteki bir yaşam, daha iyi görünmektedir. Yaşadığı dönemin büyük karmaşalığına gömülmüştür. Bu nedenle geçmişe doğal olarak nostalji duymaktadır. Her zaman boğazına kadar suda yaşamıştır. Onun geçmişe özlem duymadığı hiç bir dönem olmamıştır.
Yaşam onun için bir oyun olabilirdi. Tabii bir mucize olup da eski yaşamına dönebilseydi. Ancak onu da kendisi için yetersiz olduğunu görecektir. O mutluğu kendi döneminin yaşam biçiminde bulamazsa öz'de mutluluğa hiç erişememeye mahkumdur.
İnsanın avcı olanı bugünün getirdiği zorluklardan, teneke uygarlığından, çağımızın adamı olmaktan usandığından, zorunlu uğraşların kıskacından bıktığından; kapıyor tüfeğini, yanına köpeğini alıyor vuruyor kendini yaban hayatının kollarına atıyor, başka bir şeye gerek kalmadan, böylece mutlu üç beş saat ya da bir kaç gün için '' Paleolitik '' olmanın keyfini sürüyor.
Sürekli olan tek şey doğadır; Doğal insan; değişken tarihsel insanın içinde her zaman gizlice yaşamaktadır. Ona bir az seslenirseniz 'o' çıkar gelir; bir az uykuludur, biraz uyuşuktur, biraz baskılanmıştır, içgüdüsel avcılık yeteneğini yitirmiştir ama hala her şeye rağmen canlıdır. İsterseniz bir çağırmaya görün; aklında hiç avlanma yok iken yaşına başına bakmaz; bak neler yapar.
Onun içindeki insan; 'Doğal' insan, avcı olan ilk tarih öncesi insandır. O dönemde avlanmak yaşamak demekti. Sonraları avlanan sayısız insan oldu; ancak bunların arasında hiç biri _yani yalnızca_ avcı değildi.
Sonradan gerçek kişiliğinden bir süre için sıyrılıp kendini yapay bir biçimde '' avcı '' olmaya adayanlar hala olmaktadır. Yapay olan ava çıkmadan öncesine aittir ve avlanma olayının dışında kalır.
İnsan avlanarak aslında bütün tarihsel evrimi ortadan kaldırmakta, kendini içinde buluduğu zaman diliminden ayırarak ilkel yapısına dönmektedir. Onun özünde yaptığı Paleolitik insanın yaptığının aynısıdır. Onun en büyük lüksü, ilk insandan miras olarak devraldığı avlanma olgusunu yaşatmasından başka bir şey değildir.
Doğanın içinde gerçek anlamda var olmak budur. Öyle kolay değildir onunla kuçaklaşmak.
Avlanmak yaban hayvanı ile girişilen ilişkinin adı ise; insan ancak doğadayken gerçek anlamda yaban yaşama dalmakta; Doğa'nın ta kendisine açılmaktadır.
Ve yalnızca içinde avlanılan bölge gerçek yabandır.
İnsan orada, insan olma durumundan uzaktır.
Rast gele