View Single Post
Eski 04-11-2009, 22:00   #218
hassoman
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 19-04-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 1,457
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Halil Önen Mesajı Göster
Evet, fotoğrafla avlanmak incelik değil şekiciliktir ve aynı zamanda da avlanmanını özüne aykırıdır.
"..........."
Kusura bakma sevgili hassoman ama, fotoğrafla avlanmanın saçmalığı _ ki İngiliz buluşudur_ özünde hiçbir kayda değer nitelik olmadığından, buna iyi bir örnek oluşturmamaktadır.
".............."
Sevgili hassoman, şayet fotoğraf makinası güzel bir kızın_ yukarıdaki resimde olduğu gibi_ karla örülü bir yamacın, piza kulesinin ya da Einştein' in saçlarının resmini çekmek için kullanılıyorsa buna diyeceğimiz yoktur.
"............."
İngilizler silahı fotoğraf makinasıyla değiştirerek herhalde duyarlılığın en üst düzeyine ulaştıklarına inanmaktadırlar.
"..........."
Dolayısıyla biz avclılar, fotoğrafla avlanmaya karşı çıkmaz zorundayız, çünkü bu bir gelişme değil, aksine bir sapmadır ve erdemlik taslanan hiçte hoş olmayan bir ahlak tarzıdır.

Evet sevgili hassoman, gerçek anlamda incelik eşit olmayan iki canlı arasında bir çatışma dediğimiz avcılığın gerçeğini bir bütün olarak korunmalı_ hatta avcıları koruma altına almalı_ onun öz yapısına dokunulmamalıdır.

İnsanın özen göstermesi gereken gerçek husus av hayvanını kendisine eşit kılmak için çaba göstermek değil_ bu budalaca bir ütopyadır_ aksine üstünlüğünün fazlasını gidermeye çalışmak olmalıdır.

Avcılık alt konumdaki bir türün üstün bir türe karşı özgür müçadelesidir.
"................."
Evet kabul ediyorum, fotoğrafla avlanmak avlanmanın özüne aykırıdır.
Çünkü avlanmanın özü öldürmektir, fotoğrafın ise tarihe tanıklık etmektir.

Gelelim İngilizlerin silahı fotoğraf makinasıyla değiştirmiş olmalarına.
İlk kez Sevgili Halil ÖNEN'den duyduğum bu olay doğrusu üzerimde ne olumlu ne de olumsuz bir etki yaptı.
Olabilir; ama ne hikmetse av denilince aklıma İngiliz soyluların av boruları ve köpekleriyle tilki avı şölenleri aklıma gelir.
Sadece bununla kalsa iyi. Sömürge dönemlerinde Afrika'da, Hindistan'da yerlileri hamal ve av köpeği yerine kullanarak (sahi onlar sahip diyorlardı değil mi kırmızı ceketli asılzade avcılara) yaban hayatının av aşkıyla kökünün kazınması aklıma geliyor. O koca fillerin dişleri söküldükten sonra ölülerinin bırakıp gidilmesi, bengal kaplanlarının çaresizce fillerin üzerindeki avcılara saldırırken yedikleri kurşunlarla devrilmesi ve postlarının Londra'da bir malikanenin şöminesi önüne serilmiş, beş çayı içen İngiliz leydileri geliyor... Bu asilzadeler Afrikanın sadece elmaslarını, altınlarını söküp götürmediler; yaban hayatın da kökünü kazıdılar... Olsa olsa ondan sonra fotoğraf makinası akıllarına gelmiş olabilir. Çünkü günümüzde Afrika'nın artık park haline gelmiş olan savanalarında, çayırlarında sadece fotoğraf çekimine izin vardır. Avlanmak yasaktır...

Halil Önen avcılığı, "eşit olmayan iki canlı arasında bir çatışma" diye ne güzel tanımlamış. İnceliğin burada olduğunun da altını özellikle çizmiş. Yani fotoğraf çekiminde olmayan incelik. Bununla da kalmamış Halil Önen -anlaşılan bana ya çok kızmış, ya da çok içerlemiş- .İnsanın, av hayvanını kendisine eşit kılmak için çaba göstermesinin budalaca bir ütopya olduğunu söylemiş. Haklıdır. Çünkü tüm idealler budalacadır aslında, idealistler de birer budaladır

Her ne kadar, yanlışlıkla "Avcılık alt konumdaki bir türün üstün bir türe karşı özgür mücadelesidir... " demişse de aslında asıl muradının bir Nietzsche kimliğiyle Darwin'in "üstün ve güçlü olanın ayakta kalacağını zayıf olanın ise yeryüzünden silineceği" gerçeğini acımasızca anımsatmak olduğu anlaşılıyor.
Maalesef haklı...
Baksanıza, insanlar kontrolsuz bir şekilde çoğalırken avcılar yüzünden pek çok hayvan türü yok olmak üzere...( yok olanları da var)

Avcı avcıdır, av avdır değil mi?
İç Anadolu'nun bozkırında köpeklerinin kaldırdığı bıldırcanlara ateş eden de avcıydı, Amerika'nın çayırlarında zevk için Kızılderililer'i öldürmek için ateş eden de avcıydı.
Beyaz adam avladıı Kızılderili'nin kafatasını yüzüp ilgililere teslim ettiğinde vaadedilen parayı alıyordu...( Evet, kafatası yüzme olayı böyle başlamıştır ve ilk yüzen de bilinenin aksine beyaz adamdır...)
Elbette eşit olmayan iki canlıydı o eli tüfenkli Avrupa göçmeni ile elinde sadece ok ve balta olan kutsal toprakların yerlisi...

Afrika'da köle ticareti yapanlar da köle avcılarıyla işbirliği yapıyorlardı. Bu avcılık yine eşit olmayanlar arasında geçiyordu.
Hadi bunlara avcılıkla ilgisi yok diye itiraz edilebilir.

Benim yaşımda olanlar anımsayacaktır. 1970'li yıllarda İtalya'da bir turizm şirketi Afrika'ya insan avı için tur düzenliyordu.
Gelelim daha yakın tarihlere...
Rusya'dan kalkan özel gemiler, Somali'deki Cibuti'den Kenya'daki Mombasa'ya seyahat ederek zengin müşterilerini günde 5 bin 790 dolar karşılığında insan avına çıkarıyor. Ek ücret karşılığında roketatarlar ve Kaleşnikof silahlar edinen zenginler zevk için insan avlaması için Somali Korsanlarının gemilerini işgale gelmeleri için pusuya yatıyorlar...

Zaten insan avı batılı adamın (silahla avlanma yerine fotoğraf makinasıyla avlanmayı icat ederek eski köye yeni adet getiren keferenin) insan avı hayalleri beyaz perdeye bile yansıtılmıştır. ( Bknz: Yapımcı Quentin Tarantino'nun, yönetmenliğini Eli Roth'un yaptığı Hostel II - Rodrigo Plá'nın Yasak Bölge vs...)
Sonuçta kabul edersiniz, etmezsiniz; bıldırcın da bir avdır, insan da... Onları avlıyanlar da avcı...

Name:  Avcı 1.jpg
Views: 12432
Size:  44.8 KB


Hadi daha insaflı örnekler bulalım...
Bakın Antalya Akseki yaban keçisi av turizmi ihalesi sadece 32 yaban keçisi için 460 bin TL artı KDV fiyat veren bir tur şirketinde kaldı. Bu avlak sahaya dünyanın çeşitli yerlerinden özel uçaklarla birçok avcı kafilesi geliyor. Dendiğine göre bir turist günde ortalama 600-700 euro bırakırken bu avcılar günde 3.000 euro bırakıyormuş. İyi para ha... Buralarda keçi avlamak öyle bizim yalınayak avcılara göre değil... Bu avcılar vurduğu keçinin boynuz uzunluğuna göre ayrı bir ücret daha ödüyor. Öldürdüğü yaban keçisiyle fotoğraf çektirip boynuzlarını malikanesinin duvarlarındaki diğer keçi boynuzlarının ararsında yer alması için yanına alarak geldiği özel uçağına atlayıp gidiyor.

Yani diyeceğim, Halil Önen kardeşimin yaptığı avcılık felsefesi ne sömürge avcılarının, ne zengin Avrupa ve Rus avcılarının umurunda değildir...
Çünkü üsütün olan onlardır.
Sevgili Halil Önen alınmasın ama onun gibi avcılar kekliği anca düz ovada avlarlar... Ve avladıkları kekliğin o minicik yüreğindeki hayat denen kıvılcımı söndürdükleri için felsefeye sarılarak avcılığı aklamaya çalışırlar.
Ha, benim böyle bir derdim yok.
Av hayatında benim fotoğraf makinam masumdur.
Denklanşörün sesi, ateşli bir silahın çıkardığı sesin yanında hiç kalır, ama avı ibret-i alem için kalıcıdır...

hassoman Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön