View Single Post
Eski 29-10-2009, 16:14   #215
Mine Pakkaner
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe Mesajı Göster
...Özetin özeti, doğanın, çevrenin, çocuklarımızın ve geleceklerinin korunması için, dürüstçe, gerçek bilgiyi üreterek, bularak, her türlü kısa vadeli ve ticari kaygının dışında mevcut sınırları, anlayışları zorlayacak mıyız, yoksa ilgili sektörün neticede tamamen ticari düşünceyle oluşturduğu mekanizmanın içinde hapis mi kalacağız? Bilgi ve bulgularımızı "underground" denen yöntemlerle mi paylaşacağız? En azından kavramsal boyutta yönümüzü belirlemeliyiz.
Sayın Meyvelitepe, olayın bu boyuta gelmesini hiç istemezdik ancak süreç aynen sizin de teşhis ettiğiniz şekilde yaşandı. Ürün satıcısı rakipleri ile ürününüz mikrobiyal olarak tescilli değil bu suçtur diye polemik yaratırken kendisi tescili bile olamayan bir ürünü dağıttı, sattı ve üstelik bunların da ruhsatlandırma aşamasının parçası olduğunu yazdı. Hatta bazı üyelerimiz bu konuda ruhsat için ben bir deneme yaptığımızı düşünüyordum bile dedi.

Durumun vahameti sizin de söylediğiniz gibi ortada. Bu konuda tedbir almasaydık gelişmeleri de önleyemezdik. Aynı tarihlerde bu konu yüzünden uyarı almamız da süreci hızlandırdı.

Reçete yasası yeni çıktı malumunuz, devlet sistemi oturtmaya çalışıyor. Bakalım ne derece başarılı olacak. Aslında yine bu yasayla çiftçi ilk kez ciddi olarak korunuyor. Hatalı tavsiye edilmiş bir ilacın çiftçiye getireceği zarara karşı çok yüklü müeyyideler var. Bayilerin reçete yazdırmak için mühendislerle anlaşması da suç, tescilsiz ruhsatsız ürün satması da. Bunun için sık sık kontrolden geçiyorlar, ama yine de kaçak çok elbette.

Burada bize de görev düşüyor. Biz de vatandaş olarak bu durumu suistimal etmek, yerleştirmemek için elimizden geleni yapıyoruz. Reçetesiz ilaç almaya devam ediyoruz. İyi tarım uygulaması yapmıyoruz. İlaçların dozuna, yurt dışına gönderilecekse o ülkedeki kalıntı değerleri limitlerine ve hangi ilaçların kullanılabileceğine hiç dikkat etmiyoruz. Bir ilaç bizde ruhsatlı olsa da ürünün gittiği ülkede ruhsatlı olmayabilir. Kullanılan etkili madde, o ülkenin kalıntı limiti listelerinde yer almıyorsa, bulunan en ufak miktar çok riskli olarak kabul edilir ve ürün ülkeye sokulmaz. Bu durumda ihracatçı sözleşmeli üretim yapacak ve hangi ülkeye ürün satacaksa oradaki kalıntı listelerini düzenli, günlük takip edecek. Ya da sözleşmesiz üretim yapan bir çiftçiyse ürününü iyi tarım uygulamalarına göre üretecek ki sorun çıkmasın.

Bayiye gidip ilacı alıvermek, eş dost tavsiyesine göre atmak kolay geliyor. Bulgaristan' dan kaçak getirilmiş streptomisinlerle armut ağaçlarının ateş yanıklığına karşı ilaçlandığını, bu yüzden meyvelerde aşırı streptomisin biriktiğini, analizlerle kalıntının tavan yaptığını biliyoruz.

Şimdi kim suçlu? Bunu getirenler de çiftçiler üstelik, otobüste gelirken getiriyor veya getirtiyorlar. Nereden biliyorsun diye soruluyor, okudum, söylediler gibi cevaplar... Ona göre streptomisin tarım ilacı değil, antibiyotik. O meyveyi kendi evladı da yiyor ve antibiyotik direnci oluşturuyor. Bir yıldır armut yemiyorum, yedirmiyorum bu yüzden.

Kimyasal ilaç üreten dünya devlerinin biyolojik preparatların üretilmesini engelledikleri veya istemedikleri konusunda söylenenler de var.

Preparatların az sayıda ürüne ruhsatlı olması konusuna gelince, geçenlerde çok sayıda ilaç firması temsilcisi ile birlikteydik. Ruhsata tabi ürün azlığından söz ettik. Hepsi masraftan, ruhsatlandırma maliyetinin yüksekliğinden söz ediyorlar. Bürokrasiden şikayet eden de var ama ana konu maliyet. Firma ürününün nasıl olsa biliniyor ve kullanılıyor olmasına güveniyor. Haklı da çıkıyor, biz de alıp kullanıyoruz, onlar da rahat rahat para kazanıyor.

Bu başlıkta adı sık sık geçen Delfin’in sitesine bakın, iki ürüne ruhsat almış, dünyada kullanımı diye de başlık açıp çiftçiyi ruhsatsız kullanıma teşvik etmiş. Bunun yerine para zaman emek harcayıp diğerlerine de ruhsat alsa ya... Bir ürüne ruhsat alan diğerine de kolay alır, bağa ruhsat alan zeytin denemesini de kurdurur, etkili madde ilk kez ruhsat alacak değil ki.

Haydi gelin hep beraber Agrikem firmasını mesaj bombardımanına tutalım, Delfin WG' nin bağda salkım güvesi ve domateste yeşilkurttan daha fazla etmene ruhsatlanmasını isteyelim. Bu konuda baskı oluşturalım.

Bakanlığa, tarım il müdürlüklerine sık sık şu derdim var, ruhsatlı ilaç yok diye bilgi ve dilekçe verelim. Biyopreparatların kullanımı ve ruhsatlanması ile ilgili baskı unsuru olalım. Hastalık ve zararılarla savaşta biyolojik mücadele yöntemlerinin yaygınlaşmasını sağlayalım. Ama, duyduk duymadık her tavsiyeye itibar etmeyelim, araştıralım, soralım, öğrenelim, içeriği bile belli olmayan illegal ürünlerin kullanılmasını teşvik etmeyelim. Biyolojik savaş çok önemli ve etkili bir konu, gelecekte dünya savaşları da bu şekilde olacak. Ne olduğu ve yıllar sonra etkisinin ne yönde olacağı belirsiz mikroorganizmalara karşı tetikte olalım.

Yönetmeliklerde birçok aksak yön var. Hantallık var. Örneğin, bitki koruma ürünlerinin ruhsatlandırılması hakkında yönetmelikteki bir madde şöyle
Alıntı:
ğ) Türkiye'de ilk kez ruhsatlandırılacak aktif maddeli bitki koruma ürünleri mutlaka Avrupa Birliği veya G8 ülkelerinden birisinde ruhsatlı olmalı veya ilacın ruhsatlı olduğu ürünlerin üretiminin yapıldığı ülkenin Dünya’da en büyük ilk üç üretici ülkeden biri olması gerekir.
Çok sevgili bir meslektaşım bu madde ile ilgili bakanlıkta uğraşıp duruyor. Çünkü bu aktif madde daha önce hiç ruhsatlanmamış ve bir Türk buluşu. Ne olacak şimdi, işin peşini bırakacak mı arkadaşımız, hala çalışıyor, didiniyor. İşte bu yüzden herkes bu işlerin kolay olduğu Bulgaristan gibi Avrupa birliği üyesi ülkelere gidip çalışma yapma gayretinde hepsini biliyoruz.

Biyolojik savaşla uğraşan çok sevgili hocalarımız ateş yanıklığı hastalığı için bir biyopreparat elde ettiler (2004) Üretimi ve çiftçinin eline geçişi 2 seneyi bulur dendi, sonuç: ürün hala piyasada yok.

Hepimiz aynı taraftayız, hepimiz daha az kimyasal kullanılan, daha temiz bir dünya, temiz daha sağlıklı gıda, daha temiz bir çevre hayal ediyoruz.

Boşverin yasaları, yönetmelikleri takmayın, deyip devlet- çiftçi- mühendis, ilaç firması, bayi herkes bildiğini mi okusun ( ki zaten şu anda böyle değil desek gözümüz kapalı demektir), çiftçi canının istediğini uygulasın, ürünlerimiz yurt dışından dönsün de iç piyasaya sürülsün biz zehirlenmeye devam mı edelim, gübre diye topraklarımıza ne idüğü belirsiz mikroorganizmalar mı bulaşsın, ilaç firmaları oh nasıl olsa bir ruhsatım var diğerine para harcamayayım mı desin, bayi boşver reçeteyi ben sattığım ilaca bakarım, yazdırırım birine reçete mi desin vs. vs. Yoksa bu konuda tespitlerimizi belirleyelim, kamuoyuna mı duyuralım, konu ile ilgili çalışan meslek örgütleriyle mi görüşelim de sesimizi duyuralım? İnanın ben de bireysel olarak sıkıntı duyuyorum.

Şimdi söyleyin ne yapalım?

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön