Bir evde en hoşa giden bölümler kişiden kişiye değişir elbette.
Ben mutfak bölümünden hoşlananlardanım. Yani evin diğer bölümlerine mutfaktan geçilir. Hani derler ya bir erkeğe giden yol midesinden geçer-miş diye... (Kim uydurmuşsa bu sözü. Biz erkeklere gelmek için yol aramaya gerek yoktur. Hele ülkemizde... "Gel... Kim olursan ol, kadın ol da nasıl gelirsen gel..." görüşünün geçer akçe olduğu bir toplumda bu söz mavradan öteye gitmiyor... Asıl kadınlara giden yol çok karmaşıktır. Çoğu çıkmaz sokaklara çıkar... Duvarlara toslayanlarımız çokcadır...)
Evet, evin diğer bölümlerine mutfaktan geçilir.
Hoş bir yemek yapmışsınız... Radyoda harika bir müzik çalıyor... Yemeği yedikten sonra mufağı bir güzel toplamışsınız... Artık evin diğer odalarına hoşnutluk içinde geçebilirsiniz. Artık bir kitap mı elinize alırsınız, yoksa bilgisayarınızın başına mı geçersiniz bilmem... Sonuçta mutfaktan sağlanan huzur evin içine yayılmıştır nasıl olsa...
Geçen gün gerçekten içimde beliriveren can sıkıntısını bir türlü kıramamıştım. Bazan işler istediğiniz gibi gitmez. Güzel bir güne hazırlamışken kendinizi,
bir bakmışsınız canınızı fena halde yakan şeylerle karşılaşıvermişsiniz. Üstelik o haliniz kimsenin umurunda değildir... Sonuçta herkesin kendi derdinde olduğu ön yargılı bir dünyada yaşıyoruz değil mi ama.
E, ne yapacaksınız o zaman?
Yaranızı kendiniz yalayacaksınız, kendiniz iyileştireceksiniz... Böyle durumlarda kendimi mutfağa atarım... İnsanın yaralı ruhuna bu kadar iyi gelen bir yer -bana göre yok- gibi... Kolları sıvadım. Ne yapabilirim diye arandım. Evde pek bir şey yok gibi... Baktım patates, soğan, kırmızı biber, süt, kaşar, kıyma vs var... İçimden klasik bir kıymalı patates yemeği yapmak da gelmedi.
Bilgisayarın başına oturdum "google teyze"nin yemek tariflerine baktım. (Sahi bir arkadaş google amca demişti değil mi?) Patates rulo tarifleri var. Aha, işte o zaman kafamda bir şimşek çaktı: İyi de adı ne olacaktı?
Patates rostosu, rosto patates, kıymalı rulo patates...?
Sanırım
kıymalı patates rosto daha uygun.
Her neyse kolları sıvadım. Küçük fırın tepsisine uygun şu tarif ortaya çıktı... Bu tarif benim yaptığım yemek sonucuna göre değişti ve şu hali aldı:
Rulo:
Bir adet büyük patates (Ben iki adet kullandım, kalın oldu)
bir bardak süt
bir yumurta
iki çorba kaşığı un
bir çay kaşığı kabartma tozu
bir su bardağı dolusu kaşar peyniri rende
1/4 ayçiçek yağı
ince kıyılmış biber (kırmızı ya da yeşil ya da her ikisi)
Tuz karabiber.
İçi:
1 iri soğan
1avuç kıyma (Başka ölçü birimi olabilirdi ama aklıma bu geldi)
1 kırmızı biber (yeşil biber)
Çok az salça
1 küçük domates (soyulmuş çekirdekleri çıkarılmış...) (Yaptığım sırada evde domates yoktu...)
Tuz karabiber
İçin hazırlanması:
Doğranmış soğanı ve biberleri tavada şöyle bir çevir + rengi değişince kıymayı ekle suyunu çekene kadar kavur + domatesleri ekle suyu kıvama gelinceye kadar ara ara karıştır. Tuzu, karabiberi ekle. Ocaktan indir...
Rulonun yapılışı:
Fırını 200 derecede ısınmaya bırakın.
Patatesi haşla. Kabuğunu soy ve rendele. Derince bir kaba koy + süt + yumurtanın sarısı (beyazını güzelce çalkalayıp köpürtün öyle ekleyin) + iki çorba kaşığı un + kabartma tozu + kaşar rende + çok ince kıyılmış biber + yağ +tuz+ karabiber hepsini karıştır.
Kare bir tepsiye fırın kağıdını serin ve üzerini yağlayın (yağlanmış folyo da olabilir). Rulo karışımı bir spatül yardımı ile kağıdın üzerine güzelce yayın.
Isıtılmış fırına sürün yarım saat kadar sonra (ara sıra bakın ama) katılaşıp rengi değişince çıkarın. Üzerine hazırladığınız içi yayın. Ve ellerinizi yakmadan fırın kağıdını kaldırarak içi rulo halinde kapatın... kağıdı üzerine sarın... Ve fırına verin tekrar. Bir on dakika sonra çıkarın. Bırakın dışarda biraz soluklansın, dinlensin yemeğiniz, terini atsın, yenecek kadar soğusun... Sonra servis...
Bakmayın siz anlatımımdaki karmaşıklığa... Gözünüzde büyütmeyin o kadar da zor değil... Yalnız malzeme miktarını kendinize göre değiştirmek kalıyor...