Bir yaz gecesi... Sapanca - 2009
Sapanca’dayım. Sırtımda hırkam, serin bir yaz gecesinde verandada yıldızlara bakıyorum. Dostlarım yanımda, sohbet var, yemek var yanında. Mutluyum ve huzurluyum. Bir yandan sohbet ederken bir yandan da CD-player’ımızdan müzik seçiyoruz. Nedense bu eve, bu sohbete hep Müzeyyen Hanım yakışıyor. Sapanca, Müzeyyen Hanım benim bir yaz klasiğim, Allah ömür verdikçe. Burası benim alaturka yanım sanki diye düşünüyorum. Batu karşımda eski yazılarımı inceliyor arşivden. Okuttuğu yazıyı az sonra sizinle paylaşacağım.
***
Sapanca, Haziran 2005
Verandadaki yemek masasının üzerinde duran boş yeşil şişeyi inceliyorum uzunca... Akşam inince serin oluyor buralar. Omzumdaki hırkaya sarınıyorum. Arkadaşımın musluğun altına tuttuğu tabakların çıkardığı seslerin üzerine düşüyor eşinin CD player’a yerleştirdiği albümün melodileri...
Arsız bir hanımelinin tırmandığı ahşap sütuna astığı fenerin içindeki mumun alevi titriyor şarkı bahçeye yayılınca...
Birden kendi içimde de böyle ışığı cılız bir mum yandığını düşünüyorum.
Hiç sönmeyen ama bazen sönecekmiş gibi titreyen bir mum...
Bekçinin yavru köpekleri kuyruk sallayıp koştura koştura geçip gidiyor... Havuz başındaki beyaz ışık sönüyor sonra. Ağaçların arasından ay parlıyor..
Geceyi Fikret Kızılok’un şarkıları dolduruyor. Sakin, sessiz, yıllar öncesinden kalma o şarkılar...
Hiçbir şeyin henüz yola koyulmadığı, hatta yoldan bile habersiz yaşadığım yıllar... Dünyayı kocaman sandığım zamanlar...
Arkadaşım hafta sonu 12 gül fidesi dikmiş bahçesine... Margaritalar, fesleğenler...
“Sana da alacağız bu güllerden” diyor mis gibi kokan kahveyi önüme koyarken...
Kahveden bir yudum alırken hırkamın bir omzu düşüyor...
***
Kaynak:
http://haber.gazetevatan.com/haberde...oryid=4&wid=10