View Single Post
Eski 11-08-2009, 23:40   #8
karinca70
Ağaç Dostu
 
karinca70's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-04-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 3,235
7 - Tohum savaşını Türk çiftçisi kaybetti

Tohum savaşını Türk çiftçisi kaybetti


500 yıl önce bir lale soğanının bile yurt dışına çıkmasını yasaklayabilirken, şimdi topraklarımıza serpilen kara tohumu bile küresel tarım tekellerine kaptırdık


Türk çiftçisinin yüzyıllardır bu topraklarda ürettiği zengin bitki çeşitleri her geçen gün yerini uluslar arası şirketlerce geliştirilen melez ve transgenetik çeşitlere bırakıyor. 2006 yılının Kasım ayında yürürlüğe giren Tohumculuk Yasası ile Türk çiftçisi, ürettiği tohum üzerindeki hakkını kaybedip, çoğu ithal edilen `sertifikalı tohum` almaya zorlanıyor.


Türk çiftçisini `fişliyorlar`


Kendi kara tohumunu kullanmak isteyen Türk çiftçisi, sertifikalı tohum dayatmasında kendisini denetleyecek mahiyette olan Çiftçi Kayıt Sistemi`ne üye olmamaya çalışıyor. Ancak çoğu çiftçi, bu köşe kapmaca oyununda ÇKS tarafından sobelenmiş durumda!.. Zira hükümet, çiftçiye vereceği destekleri `ÇKS`ye kayıtlı olma` şartına bağlarken, TMO bile ÇKS`ye kayıtlı olmayan çiftçinin ürününü almıyor.


Çiftçilerin hakkını arayan örgütler, Avrupa Birliği tarafından hükümete dayatılan ve çiftçiyi `küresel güçlerin` oyuncağı haline getirebilme gücü olan ÇKS şartının kaldırılması için girişimlerde bulunuyorlar. Ancak şu ana kadar çiftçiler lehine bir sonuç alamadılar.


Çiftçinin `tohum hakkı` elinden alındı


Türkiye`de yetişen 13 bin çeşit bitkinin yaklaşık 3000`inin bu topraklara has olduğu biliniyor. Ancak bu bitkilerin tohumları, artık bu toprakların değil, küresel şirketlerin patenti altına alınıyor. Hem de genetikleriyle oynanma pahasına... Patentsiz tohum kullanmaya kalkan çiftçi cezalandırılmakta, çiftçiliğin temel şartlarından biri olan `tohumuna sahip olma hakkı`, çiftçinin elinden bu yasayla zorla alınmakta. Kendisine verilen `kısır tohumlar` yüzünden, her dönemde tohum satın almak zorunda kalan çiftçi, zaten yüksek olan girdi masraflarına artık `sertifikalı tohumu` da ekliyor.


Ayşe Kadın da tarihe mi karışıyor?


Marketlere gidip sebze, meyve almaya kalkan Türk tüketicisi, tanıdık ürünleri ve tatları bulmakta zorlanır oldu!.. Dışa bağımlı politikalar sonunda sebze tohumculuğumuzun yüzde 90`ı, çoğu İsrail, Hollanda ve İspanya kökenli yabancı şirketlerin eline geçerken, bir yılı aşkın süredir uygulanan Tohum Yasası ile de hububat başta olmak üzere adeta bütün tarımımız küresel güçlerin ellerine bırakıldı.


Kısa adı TİGEM olan Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü işletmeleri özelleştirilirken, Türk tohumculuğu Monsanto, Syngenta, Pioneer gibi çokuluslu tohum şirketlerinin `vicdanına!` terk edildi.


Tohumların güvenliği de yabancılara emanet!


Genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) ithalatını denetim altına alacak Biyogüvenlik Yasası çıkarılmadan Tohumculuk Yasası`nın 2006 yılının Kasım ayında yürürlüğe girmesi, toplum sağlığımızı da, tarımımızı da küresel tarım tekelleri karşısında savunmasız bıraktı. Oysa hükümet, henüz 2005 yılında, ilgili kurumlardan, hazırlanacak Biyo Güvenlik Yasası ile görüş istemişti. Kurumlar görüşlerini kısa zamanda Tarım Bakanlığı`na yolladı. Ancak aradan 3 yıl geçmesine rağmen, hükümetten bir daha bu konuda ses çıkmadı!.. Yasanın çıkmasını kim, niye engellemişti?.. Şayet teknik olarak altyapının yetersiz olduğu anlaşıldı ise, Tohum Kanunu niye 2006 yılının sonunda apar topar çıkartılmıştı?


GDO`lu ürünlerden kaçış yok


Genleriyle oynanmış bitkiler arasında mısır, soya, pamuk ve kolza ilk sıralarda yer almaktadır. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın bu konuda tüketicileri şöyle uyarıyor:


`Bunları milyonlarca dolar ödeyip, ithal ediyoruz. Bu ürünleri yem rasyonlarımıza katıyoruz, işlenmiş ürün haline dönüştürüyoruz ve tüketici sofrasına getiriyoruz. Örneğin mısır ve soyadan üretilen yağ, un, nişasta, glikoz şurubu, sakaroz, fruktoz içeren gıdalar, bisküvi, kraker, pudingler, bitkisel yağlar, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar, mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvanlardan elde edilen gıdalar, colanın içerisine giren nişasta bazlı şekerden tutun da hazır mamalardan, çorbalardan sıvı yağlara kadar 800 çeşit işlenmiş ürün maalesef sayabiliriz.`


Bir bombadan daha zararlılar


Yıllardır güvenlik adına herhangi bir tahlil yaptırmadan İsrail, İspanya, Fransa ve Hollanda gibi ülkelerden bitki tohumu ithal eden ülkemiz, bu tohumların güvenliği konusunda tamamen yabancıların beyanlarına itimat ediyor. Biyo Güvenlik Yasası olmadan tohum ithali tartışma konusu olurken, gümrüklerden kaçak sokulan tohumlar ise, belki de bir atom bombasından bile daha yaygın zararlı etkilere sahip...


İsrail`den GDO`lu domates tohumu!


Geçenlerde bir İsrailli`nin ülkesinden Türkiye`ye kaçak olarak sokmaya çalıştığı 3 kilo ağırlığındaki transgenetik domates tohumları `şans eseri` yakalandı. Peki ya yakalanmayanlar?.. Silahı, bombayı yakalayacak dedaktörler var ama GDO`lu tohumu yakalayacak dedaktörler henüz icat edilmedi!


Transgenetik de denen bu ürünlerin ticari yaşama girmesi son 12 yılla sınırlı. Ancak rakamları incelediğimizde, dünyaya yayılımları ürkütücü boyutta!..


Dünya genelinde transgenetik ürün tarımı 1996 yılında 1,7 milyon hektar alanda yapılırken, bu ürünler 2005 yılında 90 milyon hektar alana ekildi. Yani 10 yılda ekim alanlarında 53 katlık bir artış yaşandı. Uçuşan polenlerle yan komşu tarlalara da bulaştığı düşünülürse, tehlikenin boyutu daha iyi anlaşılabilir.


Uçan polenle yan tarlaya da bulaşıyorlar


1996 yılında GDO`lu tarım yapmaya izin veren ülke sayısı 6 idi. 10 yıl sonra bu rakam 21 ülkeye çıktı. 2005 itibarıyla 8,5 milyon çiftçi, artık GDO`lu tohum ekiyordu. Bu sayı günümüze kadar kuşkusuz katlanarak arttı. Eldeki verilere göre, dünya üzerindeki toplam soya ekim alanının %60`ında, pamuk ekim alanının %28`inde, kanola ekim alanının %18`inde, mısır ekim alanının %14`ünde transgenetik ürünler yetişiyor. Domates, patates gibi ürünlerde bu oranlar henüz açıklanmış değil. Dünya genelinde toplam 299 milyon hektar tarım alanının %30`unun transgenik ürünlere ayrıldığı iddia ediliyor.


Tohumlarımız Norveç`teki bir sığınakta!


Türkiye, dış güçlerin baskısıyla kendi yerli tohumlarını yok etmekle uğraşadursun, Norveç `kıyamet gününde lazım olur` bahanesiyle dünyadaki tüm türlerden topladığı 4,5 milyon farklı tohum örneğini bir sığınakta saklamaya başladı. Kıyamet günü dediği de, GDO`lu ürünlerin dünyayı tamamen istila edeceği dönem olsa gerek... Sığınaktaki tohumların muhafazası ve toplanması Küresel Tahıl Çeşitliliği adlı bir kuruluş tarafından yapılıyor.


Hangi ürünler daha zararlı?


Uzmanlar gittikçe artan kanser, Alzheimer, alerji, bebeklerde anemi ve hatta kısırlık vakalarını bile, tabağımıza gelen besinlere bağlıyorlar. Ancak hangi tip besinler, bu hastalıklara neden oluyor?... GDO`lu ürünler mi, hormonlu ürünler mi, katkı maddeli ürünler mi, zirai ilaçtan arınamayan ürünler mi, yoksa alüminyum veya plastik satıhlarla ambalajlanan ürünler mi? Tıp dünyası bu konudaki araştırmalarına halen devam ediyor ancak ne yazık ki bu çalışma sonuçları hakkıyla kamuoyuna açıklanıp, gerekli sıkı önlemler alınmıyor. Araştırmacıların çoğu, elde ettiği bilgileri ne yazık ki kamuoyunla paylaşmıyor. Paylaşmak isteyenlerin söyledikleri ise, küresel güçlerin denetimindeki bazı basın organları tarafından sansürleniyor.


Transgenetik ürünler hasta ediyor


Prof. Dr. Şeminur Topal:


Yıldız Teknik Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. R. Şeminur Topal, `Transgenetik ürünler ciddi hastalıklara neden oluyor` diyerek, herkesi bu konuda dikkatli olmaya çağırdı. `Transgenetik ürünlerin yansımaları zaman içinde ortaya çıkıyor` diyen Prof. Dr. Topal, bu tip ürünlerin insanlarda neden olabildiği hastalıkları şöyle sıraladı:


Alerji, enzim bozukluğu, Alzheimer, kanser


`Bu tip ürünlerin alerjiyi tetikledikleri, ayrıca enzim bozuklukları yaptıkları anlaşılmıştır. Enzim bozukluğunu, Deli Dana hastalığından bilirsiniz. Ayrıca transgenetik ürünlerle beslenen insanlarda, bazı antibiyotiklere karşı direnç durumu gözlenebilmektedir. Hastalandıklarında aldıkları antibiyotikler mikroplara karşı etkili olamamaktadır. Bu tip ürünlerin ayrıca vücuttaki vitamin sentezlemesini de olumsuz etkilediği bilinmektedir. Özellikle B vitaminleri, vücut tarafından sentezlenmesi gereken vitaminlerdendir. Bu tip besinlerle beslenen kişilerin vücudu, artık B vitaminini sentezleyemeyecek duruma gelebilir. Transgenetik ürünlerin tetiklediğine inanılan bir başka hastalık da, Alzheimer. Bu hastalık da, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde çok hızlı artış gösteriyor. Ayrıca bu ürünler, kanser hastalığı ile de ilişkilendiriliyor. Ne var ki, açıklanmış vaka sayısı, diğer saydıklarım kadar fazla değil.`


`Ciddi bir mücadele şart`


Türkiye`nin transgenetik ürünler açısından tam bir açık hedef olduğunu söyleyen Prof. Dr. Şeminur Topal, `Besin ürünlerinin Türkiye`ye girmesinde ithalatçı firmanın beyanı yeterli bulunuyor. Gümrükten girerken, bir ürünün transgenetik olup olmadığının denetlenme imkanı yok. Hatta, bazı şirketlerin eksin diye çiftçiye, yurtdışından getirilmiş transgenetik ürünlerini bedava dağıttığını duyuyoruz. Biyogüvenlik kanununun bir an önce çıkarılması ve transgenetik ürünlere karşı ciddi bir mücadele verilmesi gerek` uyarısında bulundu. Toplumu bilinçlendirmek adına önce 198 bilimsel kaynaktan yararlandığı `Biyogüvenlik ve Biyoteknoloji` adlı bir kitap yazan Şeminur Topal, geçtiğimiz ay da bilimkurgu denemesi olarak nitelendirdiği ancak transgenetik ürünlerin tüm zararlarını ortaya seren `Değiştirilen Gen mi? Sen mi? Evren mi?` adlı kitabını piyasaya çıkardı.


YARIN: Küresel toprak holdingleri


::.. Serpil ÖZKAYNAK..::

karinca70 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön