View Single Post
Eski 30-10-2006, 19:35   #5
fmt79
Ağaç Dostu
 
fmt79's Avatar
 
Giriş Tarihi: 17-07-2006
Şehir: Hatay
Mesajlar: 342
Sayın olmez, verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.
Burada benim söylemek istediğim şey yanlış anlaşılmış olabilir. ****** bir pestisitin sadece LD 50 değerine bakarak zararını ortaya koyamayız. Ancak şu var ki, alanında uzman kişiler haricindeki kullanıcı kitlesi bu pestisitlerin kanserojen, mutajen, vb özelliklerini ortaya koyamazlar. Bundan dolayı kullanıcıların bakabilecekleri tek nokta LD 50 gibi görünmektedir. Nitekim Tarım Bakanlığı da ruhsat verdiği pestisitlerin üzerine LD 50 değerini yazmayı zorunlu kılmıştır.

Pestisit önermeden önce pekçok mücadele yöntemini gözden geçirir ve etkili olup olmayacağını düşünürüz. Varsa diğer mücadele yöntemlerini öneririz. Ama malesef pekçok durumda en etkili yöntem hala Kimyasal Mücadeledir. Kimyasal kullanılacaksa çevreye ve insana en az zararlı olanları seçeriz. Pestisit önerirken etkili maddenin LD 50 değeri, ürünler üzerindeki kalıntı limitleri, arılara ve doğal düşmanlara etkileri ve ilaçlama ile hasat arasındaki süre gibi pekçok konuyu göz önünde bulundururuz.

Ancak gözünü para hırsı bürümüş bazı meslektaşlarımız yüzünden pestisit sektörü de gereksiz suçlamalar ile karşı karşıya kalmaktadır. Örneğin, turunçgilde unlu bit ve kabuklu bitler için yazlık yağ gibi mucize bir insektisit dururken Chlorpyrifos ethyl önerenleri şahsen gördüm. **** erken dönemde Malathion ile geçiştirmek mümkün iken Parathion methy önerenler. ****** bu ürünlerin pek çoğu ya ilaçlama kurallarına uyulmaması **** ilaçlama ile hasat arasındaki süreye riayet edilmemesi sebebiyle pestisit kalıntısı sorunu ile karşı karşıya kalıp ihracattan dönmektedirler.

Bu gibi durumların önüne geçmek için pestisit kullanan kişilerin mutlaka bir uzmana danışması gerekmektedir. İkinci önemli nokta ise, nasıl ki hasta olunca bir ilaç önerisi almışsak doktordan, ve içerken prospektüsünü okuyorsak (ben mutlaka okurum, okumadan içmem) aynen öyle bitkilerimiz için kullandığımız pestisitlerin de etiketlerini mutlaka okuyalım.

İkinci ve bence en önemli nokta ise, pestisiti uygun dozda, uygun zamanda, uygun şekilde uygulayalım, ve ilaçlama ile hasat arasındaki süreye dikkat edelim. Uygun ilaçlama yapılır ve bekleme süresine riayet edilirse hiçbir pestisit insan sağlığına olumsuz etkide bulunmaz. Zaten bunun aksi olsaydı hiçbir pestisite dünyanın hiçbir yerinde ruhsat verilmezdi.

Tabi hep üzerine basa basa söylediğimiz ve her seferinde aaah ah diye iç çektiğimiz müzmin bir konu daha var. O da pestisitlerin reçete ile satılması. Reçetelerin de uzman kişilerce doldurulmuş olması. Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın bu hayallerimize ulaşacağız

Bizim tarım sisteminde köylü mehmet ağadan tutun da muhtar veliye kadar herkes pestisit önerebiliyor. Tarım ilacı bayisi de telefonla "ha o kırmızı böcükten mi var, tamam şu gönderdiğimi at sorun biter" diyebiliyor. Hatta garibim üretici pülverizatörün önüne geçip "Oooh valla bu ilaç hem yüzümü hem ciğerlerimi yaktı, acayip te kokuyor böcekleri kesin öldürü be" diyebiliyor. Bu olayı bizzat yaşadım, gülsem mi ağlasam mı karar veremedim

fmt79 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön