Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-06-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 104
|
Türkiye 'kansere' savaş açtı
Türkiye, taraf olduğu Stockholm Sözleşmesi çerçevesinde genetik bozukluk, kanser ve ölüme neden olduğu için 'kirli düzine' olarak bilinen 12 kalıcı organik kirleticiyi doğasından silecek.
Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, 12 kalıcı organik kirleticinin yeryüzünden silinmesini öngören Stockholm Sözleşmesi`ni yürürlüğe sokan Türkiye`nin bu kapsamdaki yükümlülüklerini üstlenmesi için geri sayım başladı.
Türkiye`de 30 Temmuzda yürürlüğe giren Stockholm Sözleşmesi çerçevesinde Dışişleri Bakanlığı`nca gerekli belgelerin sözleşme sekretaryasına iletilmesini izleyen 90. günde Türkiye sözleşmeye taraf olarak yükümlülüklerini üstlenecek.
Sözleşme, 12 kalıcı organik kirletici kimyasalın üretiminin yasaklanması, emisyonlarının ve atıklarının çevresel açıdan en iyi teknikler kullanılarak azaltılması ve bertarafı yolu ile üye ülkelerde 2025 yılı sonuna kadar yeryüzünden yok edilmesini öngörüyor. (Bu arada dioksini nasıl bertaraf edecekler merak ediyorum!)
Türkiye, hazırlanan taslak Ulusal Uygulama Planı ile söz konusu kimyasalların kullanımına son verecek, bu kapsamda gerçekleştireceği projeler için Küresel Çevre Fonu kaynaklarından yararlanacak.
Sözleşme tarafı diğer 165 ülkeyle birlikte Türkiye`nin de doğasından yok edeceği söz konusu kimyasallar tarım ve sanayi alanlarında kullanılarak doğaya karışıyor. Besin zinciriyle insanlara geçen ve nesiller boyunca etki gösteren bu kimyasallar, genetik bozukluk, kanser ve ölüme neden oluyor.
Kalıcı organik kirleticilerin yan etkileri arasında doğuştan sakatlık, bağışıklık sistemi işlevsizlikleri, kısırlık, zeka düzeyinde düşüş de bulunuyor.
Sözleşme kapsamına giren kalıcı organik kirleticiler şöyle:
-Ortadan kaldırılması söz konusu olan maddeler: Aldrin, chlordane, dieldrin, endrin, heptaklor, heksaklorbenzen, mireks ve toxaphene ile PCB`ler.
-Kullanımı yasaklanan madde: DDT,
-İstenmeksizin üretilen maddeler - Dioksin ve furan.
Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü yetkilileri, Türkiye`nin taslak Uygulama Planı`nın bazı üye ülkelerce de örnek alındığını da bildirdi.
Yıllardır bizi 'tarım' maskesiyle zehirlediler
Tarım ürünleri;özellikle toprakta ve doğada bozulmadan kalıcı olabilen aldrin,chlordane, DDT, dieldrin, endrin, heptachlor, hexachlorobenzene, mirex, toxaphene kullanılmaksızın yetiştirilmelidirler, çünkü bu kimyasallar kolaylıkla toz veya gaz hale geçerek yeraltı ve yerüstü sularının yanında, atmosfere de karışarak yüzlerce kilometrelik mesafeler katedebilmekteler.
Bu kimyasallar biyolojik sistemlerde ilk konsantrasyonlarının 70,000 katına kadar birikebilmekte, zararlı etkilerini yıllarca sürdürebilmektedirler.
Bu böcek ilaçları hedef gruplarından çok daha geniş ve insanları da içine alan bir grup canlı için tehlike arzetmekteler. İnsanlarda endokrin sistemi düzensizliklerine, kansere, bağışıklık sistemi hastalıklarına, sinir sistemi hastalıklarına, kısırlığa, sakat doğumlara yol açmaktadırlar. Bu sentetik maddeler kuşlara, balıklara ve doğadaki diğer canlılara da büyük zararlar vermekteler.
DDT nin tozlar vasıtasıyla ve Antartika karlarının erimesiyle sulara karışarak binlerce kilometre uzaklıklara yayılabildiği bilinmektedir. Gıda zincirinin çeşitli safhalarında tedricen birikerek sularda klorlu hidrokarbon izlerine rastlanmaktadır. Örneğin DDT balıklarda, etraflarındaki sulardan 10 bin kez daha fazla birikmektedir. Bu gruptaki pek çok pestisitin (örneğin eskiden zirai mücadelede geniş çapta kullanılan ve halen de hastalık kontrolünde zaman zaman kullanılan) deney hayvanlarında tümör yaptığı tespit edilmiştir. Sularda bulunma ihtimalleri de dikkate alınarak pestisitler için bazı rehber değerler ve hudutlar tespit olunmalıdır.
Bu değerler FAO / WHO Eksperler komitesinin yıllarca üzerinde çalışarak günlük olarak gıdalarla alınabilecek bu asgari sınırları tespit olunmuş ve sularda bulunması gerekli miktar, günlük olarak gıdalarla alınan miktarının % 1 inden daha az olması gerektiği bildirilmiştir. Ancak muhtemel kanserojen etkileri dikkate alındığında günlük alınacak miktarlarda da 160 binde bir de olsa, daha düşük değerler dahi önemlidir. Çünkü burada, pestisitin yarı ömrü, vücutta birikimi de dikkate alınmalıdır.
Tespit olunan değerler genel değerlerdir.
Bu değerler günlük gıdalarla alınan değerlerdir. Sularla alınanlar burada dikkate alınmamıştır. Bölgesel araştırmaların yapılması çok önemlidir. Çünkü bazı bölgelerde çok kullanılmakta bazılarında az kullanılmaktadır. Bu bakımdan sularda ayrıca asgari bir değerin tespiti gereklidir.
a) DDT (Toplam izomerleri)
DDT nin yapısında çok çeşitli izomerler bulunabilir. Ticari maksatla kullanılan daha çok p,p'-DDT dir. Bazı ülkelerde DDT nin kullanılması ya yasaklanmıştır veya bazı özel sınırlar konmuştur. Fakat bazı tropikal ülkelerde, gerek ziraatta gerekse vektör kontrolünde geniş çapta kullanılmaktadır. DDT etkin bir insektisit olup genel çevre şartlarında çok dayanıklıdır ve toprak mikroorganizmaları ile parçalanmaya da dirençlidir.
Genellikle hayvansal orijinli gıdalardan olmak üzere, gıdalar vasıtasıyla günlük alınan miktar 0,286 mg / şahıs kadar yüksek olabilir. Sindirim veya solunum yoluyla alındıktan sonra emilen miktarın hemen hepsi vücutta yağ dokusunda depolanır. Çeşitli ülkelerde genel nüfus taramasında şahısların kanlarında 0,01 ve 0,07 mg / lt ve kadınların sütlerinde 0,01 - 0,10 mg / lt gibi değerler tespit olunmuştur.
Sıçanlara yağ içinden verilmek suretiyle ortalama ölüm dozu 250 mg / kg dır. Bunlarda DDT nin başlıca etkisi merkezi ve periferik sinir sistemi üzerine olmaktadır. Esas etkilenen organ ise karaciğerdir. Uzun süre beslenen fare ve sıçanlarda karaciğerde hipertrofi (büyüme), margination ve etkilenen hücre bölgelerinde yağ nodülleri dikkati çekmiştir. Hayvanlarda herhangi bir anomali (teratogenic etki) ve bakteriyel test sistemlerinde mutagenic (başkalaşma) bir etki tespit olunamamıştır.
Keza insanlarda kanser yaptığı da ispatlanmamıştır.
(Not: Stockholm Sözleşmesi çerçevesinde genetik bozukluk, kanser ve ölüme neden olduğu varsayılmıştır.)
DDT (Total izomerleri) nin insanlar için günlük alınabilme sınırı 0,005 mg / kg, vücut ağırlığı miktarındadır. Bu değer 1969 da tespit olunmuştur.
b) Aldrin ve dieldrin
Bunlar gıda zincirinde akümle olan (biriken) kalıcı insektisitlerdir. Dieldrin hayvanlarda metabolik oksidasyon, toprakta ise kimyasal oksidasyon suretiyle aldrin'den teşekkül eder. Her iki insektisit de topraktaki insektlere, tohumların işlemlerinde ve birçok zirai mahsûl mücadelelerinde kullanılmaktadır. Fakat kullanılmaları gittikçe sınırlanmakta veya yasaklanmaktadır. Bugün başlıca karınca kontrolünde (beyaz karınca) uygulanmaktadır.
Dieldrinin esas etkisi merkezi sinir sistemi üzerindedir. İn vitro ve in vivo (tüp ve canlılarda) çalışmalarda mutogenic değişiklik veya hayvanlarda teratogenic (anomali) bir etki ispatlanamamıştır. Fare ve diğer memeliler üzerinde yapılan çalışmalarda aldrin ve dieldrinin sadece farelerde karaciğer tümörü oranında artışlara sebep olmuşlardır. 1977 yapılan toksikolojik çalışmalarla aldrin ve dieldrinin kanserojen olmadığı ve bu sebeple daha önce kabul olunan günlük 0,0001 mg/kg vücut alırlığı miktar gerek aldrin gerekse dieldrin bakiyeleri için ayrı ayrı veya total olarak birlikte sınır olarak kabul olunmuştur.
(1977 yapılan araştırma kanserojen olmadığını söylüyor, ama Stockholm Sözleşmesi çerçevesinde genetik bozukluk, kanser ve ölüme neden olduğu tespit edildi.)
c) Klordan (Toplam izomerleri)
Klordan, siklodien insektisit aenilen polsiklik klorlu hidrokarbon grubundan, geniş spektrumlu bir insektisittir. Son 30 yıldan beri beyaz karınca kontrolünde, ev ve bahçe böceklerine karşı ve toprak böcekleri kontrolünde geniş çapta kullanılmaktadır. Son yıllarda kullanımı ve üretimi oldukça azaltılmıştır. Chlordane’nin insan ve bakterileri hücreleri için kuvvetle mutogenic (değişim etkisi) olduğu muhtemeldir. Fare ve sıçanlarda kanserojen etki yönünden yapılan çalışmalarda sadece farelerde verilen doza bağlı olarak hepatocellular (karaciğer hücreleri) karsinoma oranlarında artış olmuştur. Ancak uzun süre etkisinde kalan insanlarda kanser ölüm oranlarında bir artış ispatlanmamıştır. (Ama yasaklılar listesinde...)
İnsanlar için kabul olunabilir günlük doz oranı 0,001 mg / kg vücut ağırlığı olarak kabul olunabilir.
d) Hekzaklorobenzen
HCB ticari olarak üretilmekte ve başlıca fungicide (mantar öldürücü) olarak kullanılmaktadır. Özellikle sovenlerin chlorine ve klorlu kimyasal maddelerin üretiminde bir yan ürün olarak meydana gelen HCB çevrenin kirlenmesinde en büyük etkendir. Her ne kadar HCB nin ekseri canlılar için (>1000 mg / kg vücut ağırlığı) akut toksik etkisi çok düşük ise de, uzun süre kullanımlarda biyolojik etkisi oldukça fazladır. İnsanlarda vücudun temas ettiği bilhassa el ve yüzde dermotit ve deri yanıkları meydana gelmektedir.
HCB bulaşmış ekmek yiyen bazı emziren süt annelerin çocuklarında sütleriyle çocuklara geçerek porphyria meydana getirdiği tespit olunmuştur. Bu çocukların % 95 i bir yıl içinde ölmüşlerdir.
Fare ve hamsterlerde yapılan iki çalışmada kanserojen olduğu gözlenmiştir. 100 bin de bir kanserojen etkisi de dikkate alındığında 0,001 µg / lt ye maruz kalınması en son sınır olarak kabul olunabilir.
e) Heptaklor ve heptaklor epoxit
Bu madde; polysiklik klorlu hidrokarbonlar grubundan, geniş spektrumlu bir insektisittir.
Ziraatta en önemli kullanma sahası toprak insektlerinin kontrolüdür. Çevrede uzun süre kalıcı etkiye sahiptir.
Toprak, bitki ve memelilerde çok daha toksik olan heptaklor epoxide dönüşür. Solüsyon veya ince tabaka halindeki heptachlor fotodekompozisyona uğrayarak fotoheptaklor'a dönüşür ki bu şekli insektlere ve su canlılarına heptaklordan çok daha toksiktir. Anomali bakımından tetkik için uzun bir süre heptaklorla beslenen anne sıçanlarda ve bunların yeni doğan yavrularının gözleri açıldığında yavrularında katarakt meydana gelmiştir. Her ne kadar gerek heptaklor gerekse epoksi salmenolla typhimunium (tifo mikrobu) üzerinde mutagenic (başkalaşım) etki yapmamış ise de memelilerde mutagenic olduğu bildirilmiştir. Heptaklor gebe sıçanlarda rahim içindeki fötüslere öldürücü etki yapmıştır. Fare ve ratlarda da Karaciğer hücre kanseri yapmışlardır. Asgari değerler 0,1 µg / lt, günlük alınabilir miktar 0,5 µg / kg vücut ağırlığıdır.
f) Camma-HCH (Lindane)
Lindane, cyclic klorlu hidrokarbonlar grubundan geniş spektrumlu bir insentisit olup çok geniş çapta, dış parazit yönünden insan, hayvan ve binalarda, sivrisinek mücadelesi için sularda, bitki, tohum ve toprak parazitleriyle mücadelede kullanılmaktadır. Suların bulaşması, sivrisinek mücadelesi maksadıyla sulara hexachlorocyclohexane (HCH) veya Lindane'nin tatbitkiyle ayrıca bir dereceye kadar da HCH nın zirai ve orman insektleriyle mücadelesinde olmaktadır.
Dezenfeksiyon Yan Ürünleri
Yerel veya bölgesel su arıtma tesislerindeki dezenfeksiyon süreçleri sırasında, bir dezenfektan (tipik olarak klor veya kloramin) doğal olarak oluşan organik maddeyle etkileşim kurduğunda düşük seviyede yan ürün oluşabilir. Bu bileşiklere 'dezenfeksiyon yan ürünleri' adı verilmektedir.
Bu bileşiklerden bazılarının kanserojen olduğundan süphe edilmektedir ve denetleme kurumları için artan bir kaygı teşkil etmektedirler. Farklı dezenfektan yan ürünler aktif karbonla çeşitli başari düzeylerinde azaltılabilir
Kurşun suda nadiren doğal olarak bulunmaktadır. Ancak içme suyuna kurşun borulardan veya kurşun içeren kaynaklardan girebilir. Düşük seviyelerde bile kurşun zehirlenmesi - özellikle çocuklarda - zihinsel geriliklere, okuma ve öğrenme bozukluklarına, duyma zorluğu, düşük dikkat aralığı, hiperaktivite ve diğer davranış problemlerine neden olmaktadir. Kurşun pH'ye baglı olarak suda farklı sekillerde bulunabilir. Civa, doğal birikmelerin erozyonundan, rafineriler ve fabrikalardan tahliyeden ve yer dolgularıyla, çiftliklerden çeşitli kaçaklardan çıkarak suya karışmaktadir. Böbrek hasarına neden olabilir.
Asbest suya doğal yığınlardan veya cam ya da elektronik fabrikalarının atıklarından çıkan sızıntılardan karışabilir. Kronik maruz kalma ciltte hasar, dolaşım sistemi problemleri ve artan kanser riski oluşturmaktadır.
Böcek İlaçlari ve Böcek İlaci Yan Ürünleri
Yer altı suları ve yüzey sularının böcek ilaçlarıyla kirlenmesi özellikle tarımsal bölgelerde artan bir kaygıdır. İçme suyunun böcek ilaçlarıyla kirlenmesi yaygın gözükmese de, arastırmalar bu tür kirlenmenin de meydana geldiğini göstermektedir. İçme suyunun kirlenme seviyesi ve düşük seviyelerde böcek ilacı tüketilmesinin sağlığa etkileri henüz bilinmemektedir.
Radyonüklidler
Radyonüklidler sağlığa zararlı radyoaktif kirletici maddelerdir. Radon tatsız, kokusuz veya renksiz doğal olarak meydana gelen, radyoaktif bir gazdir.
Radon uranyumun doğal bölünmesiyle oluşur ve uranyum, granit, killi sist, fosfat ve zift içeren topraklar ve kayalarda bulunur.
Pek çok radon toprak ve kayadan çıkmaktadır ve atmosfere zararsız bir sekilde yayılmaktadır. Ancak radon kuyular gibi yer altı kaynaklarında çözünebilir ve birikebilir. Radonla kirlenmiş içme suyu, mide kanseri riskini arttırabilir.
Uçucu Organik Bilesikler (UOB'ler)
UOB'ler yer altı suyuna karışan ve kimyasal, plastik veya petrol tesislerinden, yer dolgularından, kuru temizlemecilerden veya benzin muhafaza depolarından atık su olarak göl ve ırmaklara tahliye edilen, bir grup organik kimyasaldir. Karaciğer problemlerine, anemiye, böbrek ve dalak hasarına veya kanser riskinin artmasina neden olabilirler.
Benzen, Karbon Tetraklorid, p-Diklorobenzen, 1,2-Dikloroetan, 1,1-Dikloroetilen, Tetrakloroetilen, 1,1,1- Trikloroetan, Trikloroetilen, Vinil klorid ve ksilenler
Vinil klorid içme suyu borularının yapımında sıklıkla kullanılan bir malzeme olan polivinil klorid (PVC) yapımında kullanılan bir gazdır. 1970'lerin ortalarında vinil kloridin kansere neden olabilecegi belirlenmistir. Bunun öncesinde, PVC borular içme suyunu kirletebilecek kadar yüksek seviyede, vinil klorid kalıntıları bulunduruyordu.
PVC boru imalat yöntemleri, plastikteki vinil kloridi önemli ölçüde azaltacak sekilde değiştirilmiş olmasina karşın, eski borulardan hala kullanımda olanlar vardır ve içme suyunun vinil klorid kirlenmesi hala görülebilmektedir.
Partiküller
Partiküller suda asılı küçük parçacıklardır, görülebilir veya görülmeyen toz, pas veya diğer malzemeler olabilir. Bunlar suyunuzun tat, koku veya berraklığını etkileyebilir.
Mikroorganizmalar
Mikroorganizmalar koli ve rotovirüs gibi insan sağlığına risk teşkil eden binlerce bakteri, protozoan ve virüsleri tanımlayan genel bir terimdir.
Kirletici Maddeler – Alfabetik Liste
Sağlığa Zararlı Kirletici Maddeler
Asenaften
Asenaftilen
Alaklor
Aldicarb (Temik)
Aldrin
Anthracene
Asbest
Atrazin
Benzidin
Benzo(a)anthracene
Benzo(a)piren
Benzo(b)floranten+-
Benzo(ghi)perylene
Benzo(k)fluoroanthene
alpha-BHC
beta-BHC
delta-BHC
gamma-BHC (Lindan)
Bis(2-chloroethoxy)methane
Bis(2-kloroetil)eter
Bis(2-chloroisopropyl)ether
Bis(2-ethylhexyl)phthalate
Bromokloroasetonitril
4-Bromofenil fenil eter
Butyl benzyl phthalate
Carbaril
Carbofüran
Kloral Hidrat
Klordan
Klorobenzen
2-Chloroethyl vinyl ether
4-Chloro-3-methyl phenol
2-Chloronaphthalene
2-Chlorophenol
4-Chlorophenyl phenyl ether
Chloropicrin
Klorpirifos
Krisen
Kriptosporidyum
2,4-D
4,4-DDD
Dibenzo(a,h)anthracene
Dibromoacetonitrile
4,4-Dibromo-1,1-bifenil
Dibromokloropropan (DBCP)
Dichloroacetonitrile
o-Diklorobenzen
1,3-Diklorobenzen
3,3-Diklorobenzidin
cis-1,2-Dikloroetilen
trans-1,2-Dikloroetiyen
2,4-Dichlorophenol
1,2-Dikloropropan
cis-1,3-Dikloropropen
trans-1,3-Dikloropropen
1,1-Dikloropropanon
cis-1,3-Dikloropropilen
Dieldrin
Diethyl phthalate
Dimethyl phthalate
2,4-Dimethylphenol
Di-n-bütil fthalat
4,6-Dinitro-2-methyl phenol
2,4-Dinitrophenol
2,4-Dinitrotolüen
2,6-Dinitrotolüen
Di-n-oktil fthalat
Dinoseb
1,2-Difenilhidrazin
alpha-Endosulfan
beta-Endosulfan
Endosülfan Sülfat
Endrin
Endrin Aldehid
Etil benzen
Etilen dibromid (EDB)
Fluoranthene
Floren
Giardia lamblia
Gutyon
Heptachlor
Heptachlor epoxide
Heksaklorobenzen
Heksaklorobütadien
Hexachlorocyclopentadiene
Heksakloroetan
Hidrokarbonlar (Benzin, Kerosen, Dizel Yakit)
Isophorone
Kursun
Malatyon
Civa
Metoksiklor
Mikrosistin LR
MTBE
Mutajen X (MX veya 3-kloro-4-diklorometil-5-hidroksi-2[5H]-furanon)
Naphthalene
Nitrobenzene
2-Nitrophenol
4-Nitrophenol
N-Nitrosodi-n-propilamin
N-Nitrosodifenilamin
Paratyon
PCB-1016
PCB-1221
PCB-1232
PCB-1242
PCB-1248
PCB-1254
PCB-1260
Pentachlorophenol
Fenantren
Fenol
Piren
Simazin
Striçnin
Stiren
TCDD (2,3,7,8-Tetraklorodibenzo-para-dioksin)
TCDF (2,3,7,8-Tetraklorodibenzofüran)
Toplam Trihalometanlar (TTHM'ler)
Bromodiklorometan
Bromoform
Klorodibromometan
Kloroform
1,1,2,2-Tetrakloroetan
Tolüen
Toksafen
2,4,5-TP(Silveks)
Tribromoasetik Asit
Trikloroasetonitril
1,2,4-Triklorobenzen
1,1,2-Trikloroetan
2,4,6-Triklorofenol
1,2,3-Trikloropropan
1,1,1-Trikloropropanon
Bulaniklik
Uçucu Organik Bilesikler (UOB'ler)
Benzen
Karbon Tetraklorid
p-Diklorobenzen
1,2-Dikloroetan
1,1-Dikloroetilen
Tetrakloroetilen
1,1,1-Trikloroetan
Trikloroetilen
Vinil klorid
m-ksilen
o-ksilen
p-ksilen
DİOKSİN BEBEK ŞAMPUANLARINDA VAR!!!
Formaldehit (HCHO) genelde su ile karıştırılıp antiseptik olarak kullanılan gazlı keskin bir kimyasal bileşim. Dioksan ise toksik nefroza neden olabilen kimyasal madde olarak biliniyor. Zehirlenme durumlarında böbrek kalsiyum oksalat kristalleri oluşuyor. Hayvanlarda kansere neden olan Formaldehit ve 1,4 dioksan, ABD Çevre Koruma Ajansı tarafından insanlarda olası kansere neden olan maddeler listesinde bulunuyor. Formaldehit ayrıca bazı çocukların derilerinde kızarıklık ve lekelenmelere neden oluyor. ABD'de formaldehit ve 1,4 dioksinin limitini düzenlemeye ilişkin bir standart bulunmuyor. Formaldehitin Japonya ve İsveç'te bebek ürünlerinde kullanılması yasak. 1,4 dioksin de Avrupa Birliği'nde yasak.
Johnson Johnson'ın çocuk banyo ürünlerinde kanserojen karışım bulunduğunun ABD'deki bağımsız kurum olan Campaign for Safe Cosmetics tarafından tespit edildi. ABD endüstri kurumlarından The Personal Care Product Council ise bebek şampuanlarındaki buluntu seviyesinin ''az miktar'' ya da ''çok düşük'', güvenlik sınırının da altında olduğunu bildirdi.
Yuşçenko'yu zehirleyen madde: DİOKSİN
Ukrayna muhalefet lideri Yuşçenko'yu zehirleyen dioksinler çok zehirli, belki de insanoğlu tarafından şimdiye kadar üretilmiş olan en zehirli kimyasal maddelerden biridir..
Dioksin grubu maddelerle zehirlenildiğinin en tipik belirtilerinden biri deride patlama şeklinde klor kaynaklı aknelerin oluşumu ve deri görünümünde değişimlerdir. Bu durum Yuşçenko'da belirgin olarak gözlenmiş, tanı da bunun üzerine konulabilmiştir.
Tarımda kullanılan Herbisitler, DİOKSİN ortaya çıkartıyor
Günümüzde organik klorlu insektisit kullanımı tüm dünyada yasaklanmış olup, birçok organik maddelerin (örneğin DDT ve diğer türevleri) ve halen yaygın olarak kullanılan bazı herbisitlerin (zararlı bitki ve tohum öldürücü maddeler) dioksin adı verilen bir maddenin açığa çıkmasında başlıca sorumlu kaynaklardan olduğu bilinmektedir. Kâğıt sanayinde kâğıt hamurunun beyazlatılması esnasında kullanılan beyazlatıcıların, odundaki organik kimyasallar ile reaksiyona girerek de dioksin ürettiği anlaşılmıştır.
Plastik maddelerin temel hammaddesi olan polivinil klorür (PVC) günlük yaşantımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Şampuan şişelerinden duvar kağıtlarına, su tesisat borularından plastik poşetlere kadar birçok alanda yaygın olarak kullanılmaktadır. Çevremizde nereye baksak PVC'den mamul bir ürün ile karşılaşmamak artık olanaksız.
EN ZEHİRLİ MADDE
Dioksinler çok zehirli kimyasal maddelerdir, klorlu dioksinler ve furanlar klor içeren organik kimyasalların (çeşitli pestisitler gibi) ve plastik maddelerin üretimi, mikroorganizmalar tarafından yıkımı ve yanması sırasında istenmeden açığa çıkan yan ürünlerdir.
Dioksinler belki de insanoğlu tarafından şimdiye kadar üretilmiş olan en toksik kimyasal maddelerden biridir diyebiliriz. Aslında dioksin tanımı bu gruba dahil birçok kimyasal için kullanılmakla birlikte, bunların içinde en toksik olanı 2,3,7,8-tetraklorodibenzo-p-dioksin (kısaca, TCDD) olarak bilinen maddedir.
Gelişmiş ülkeler dioksin hakkında yeterince bilgi sahibi değillerken, bu maddenin açığa çıkmasına yol açan kimyasalları daha yaygın olarak kullanıyorlardı, ancak günümüzde mümkün olduğunca bundan kaçınmaya başladılar.
Dioksin'in ciddi olumsuz etkileri aslında Vietnam savaşı sırasında bitkileri öldürmek için kullanılan bir kimyasal maddenin (Orange Agent) insanlardaki toksik etkilerinin gözlenmesinden sonra anlaşılmaya başlandı. Dioksin ve dioksin-benzeri kimyasalların başlıca kaynaklarını dört ana grup altında toplamak olasıdır:
4 ANA KAYNAK
1- Yanma esnasında oluşan dioksin: Özellikle evsel katı atıklar ve artıkların yakılması, demir-çelik sanayiinde cevherin işlenmesi ve eritilmesi sırasında kullanılan yüksek sıcaklık, kömür, odun ve petrol ürünlerinin yakılması olarak sıralanabilir.
2- Kimyasal üretim ve işleme sırasında oluşan dioksin: Dioksin-benzeri yan ürünler klorlu fenoller, poliklorlu bifeniller, fenoksi grubu herbisitler (örneğin: 2.4.5-T gibi yurdumuzda yaygın olarak kullanılanlar), klorlu benzenler gibi birçok kimyasal maddenin üretimi esnasında oluşabilmektedir.
3- Endüstriyel ve evsel atıkların işlenmesi sırasında oluşan dioksin: Dioksin-benzeri yan ürünler doğal olarak oluşan fenolik bileşiklerin klorlanması esnasında (örneğin: kâğıt hamurunda olduğu gibi) oluşabilir.
4- Su depolama alanlarındaki dioksin: Dioksin grubu kimyasallar suda iyi çözünemedikleri ve kalıcı oldukları için, toprakta, sedimentte ve organik maddelerde birikebilirler. Su kaynaklarını kirleten bu maddeler daha sonra taşınarak başkaca su kaynaklarına kolayca bulaşabilir, ancak genelde bu bulaşma etkisinin çok yaygın olmadığı ve bölgesel olarak etkisini gösterdiği saptanmıştır.
DİOKSİN VE ÇEVRE SAĞLIĞI
Günümüzde dioksinlerin insan sağlığı bakımından ne denli ciddi etkilerinin olduğu daha iyi biliniyor. Birçok toksik kimyasal ile karşılaştırdığımızda, dioksinler onlardan yüzlerce hatta binlerce kez daha düşük dozlarda alındığında bile, daha toksik etkilere neden olabilmektedir. Bu nedenle bu konuda yapılan araştırmalara insan ve çevre sağlığı bakımından büyük bir önem verilmektedir.
Vücuda çok düşük miktarlarda alınan dioksin hormonal sistemin bozulmasına yol açabilir. Bu etkisini hormon reseptörlerine bağlanarak gösterir. Bu nedenle dioksinler bilinen tüm kimyasal kirleticiler içinde, "hormon bozucular" ya da "endokrin bozucular" dediğimiz kimyasalların en başta gelenlerindendir. Bu etkisi sonucunda,
* hücrede genetik mekanizmaların bozulmasına yol açabilir, bağışıklık sisteminin zayıflamasına, kanserlere, sinir sistemi bozukluklarına ve doğumsal kusurların ortaya çıkmasına neden olabilir. Amerika Çevre Koruma Kurumu (EPA) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından dioksinler kanser yapıcı kimyasal maddeler grubuna dahil edilmektedir.
Ancak, insanların dioksine maruz kalmasına bağlı olarak, doğrudan elde edilen epidemiyolojik veri sayısı yeterli düzeyde olmadığından, olası etkiler deney hayvanları üzerinde yapılan gözlem ve araştırmalara dayanıyor. Özellikle embriyonal gelişim esnasında bu maddelere fötüsün maruz kalması sonucunda hücresel fonksiyonlarda belirgin şekilde ortaya çıkabilecek kusurlar ya da değişimler, gelişimin bozulmasına yol açabilir.
Yapılan çalışmalar dioksin toksisitesi için belirli bir eşik dozun bulunmadığını ve vücudumuzda çok düşük dozlarda alınması sonucunda bile bu maddeye karşı bir savunmanın tam olarak geliştirilemediğini göstermektedir.
Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalara bağlı olarak, insanların günde ancak 1 ng/kg (1 mg'ın milyonda biri) düzeyinden daha düşük dozlarda dioksine maruz kalması durumunda embriyonal gelişim bakımından önemli düzeyde bir riskin ortaya çıkmayacağı rapor edilmektedir.
Dioksin grubu maddelerle zehirlenildiğinin en tipik belirtilerinden birinin deride patlama şeklinde klor kaynaklı aknelerin oluşumu ve deri görünümünde değişimler olduğu (Chloracne) bildirilmektedir. Bu durum Yuşçenko'da belirgin olarak gözlenmiş ve büyük olasılıkla dioksin zehirlenmesi şüphesine bağlı tanı da bunun üzerine konulabilmiştir.
BESİN ZİNCİRİNDE
Çevresel kirleticilere bağlı olarak tüm yaşam ortamlarında dioksin kirliliği görülebilir. Dioksin çevrede oldukça kalıcı ve yağda kolay çözünebilir bir madde olduğundan dokularda kolayca birikime uğrar. Bunun sonucu olarak özellikle besin zinciri yolu ile canlıdan canlıya taşınması ve her birinde giderek daha yüksek dozlara ulaşması söz konusudur. Örneğin dioksin ile kirlenmiş olan sularda yaşayan balıklar aracılığı ile bunları tüketen insanlar, dioksin ile kirlenmiş çayırlıklarda beslenen hayvanların etini yiyen insanlar bu maddenin etkisine maruz kalabilir. Doğada oldukça kalıcı bir madde olduğundan, sürekli olarak kirlenen ortamlar bunun sonucunda hem ekosistem dengesini bozacak, hem de o ortamda yaşayan insanlar için ciddi bir sağlık sorunu oluşturacaktır.
Peki bunlar ne olacak?
KANSEROJEN KATKI MADDELERI...
ZARARSIZ KATKILAR
E100, 103, 104, 105, 111, 121, 122, 126,130, 132, 140,151, 152, 160,
161, 162, 163, 170, 174, 175, 180, 181, 200, 201, 202, 203, 236, 237,
238, 260, 261, 262, 263, 270, 280, 281, 282, 290, 300, 301, 303, 304,
305, 306, 307, 308, 309, 322, 325, 326, 327, 331, 332, 333, 334, 336,
337, 382, 400, 401, 402, 403, 404,405, 406, 408, 410, 411, 420, 421,
422, 440, 471, 472, 473, 474, 475,480
SÜPHELI KATKILAR
E125, 141, 150, 153, 171, 172, 173, 240, 241, 477, 605
E220, 221, 222, 223, 224, 338, 339, 340, 341, 460, 461, 466, 407 (MIDE VE BAGIRSAK HASTALIKLARI) E200 (VÜCUTTAKI VITAMIN B12'YI YOK EDIYOR) E250, 251, 320, 321 (KALP HASTALIKLARI, DAMAR SERTLIKLER VE TIKANIKLIKLARI)
TEHLIKELI KATKILAR
E102, 120, E311, 312 (NÖROLOJIK HASTALIKLAR)
KANSEROJEN KATKILAR
E102, 110, 123, 124, 131, 142, 210, 211, 213, 214, 215,216, 217
ÖRNEGIN E211-SODYUM BENZOAT KETÇAPLARDA BULUNMAKTADIR.
123,110 ABD, INGILTERE, FRANSA, ALMANYA, RUSYA,JAPONYA VE DAHA BIRÇOK ÜLKEDE YASAKLANMISTIR. FAKAT ÜLKEMIZDE RENKLI DRAJE ÇIKOLATALARDA VE KAYMAKLI BISKÜVILERDE KULLANILMAKTADIR.
EN TEHLIKELI KANSEROJEN KATKI:
E330
|