1402 yılında Ankara ovası dev ağaçlarla kaplıymış. Timur'un yanında getirdiği filler o ağaçlar arasına rahatlıkla gizlenebilmiş, Bayezit onlar ortaya çıkınca çok şaşırmış. Böyle anlatır tarihçiler. Çok uzun yıllar yakacak oluşturmak nedeniyle yok edilen ormanlar, şimdi çok daha kısa sürede yok ediliyor.
Yalnızca ormanlar mı? Şimdi yerini zor hatırladığım Antalya'daki Prenses Mağarası'nın nasıl katlediğini görmüştüm. İki yüz elli milyon yıl önce oluşan sarkıtların insanlarca nasıl "hatıra" diye kırılıp koparıldığını, yerin bilmem kaç metre altındaki bu mağaraların en zor ulaşılan yerlerindeki çöpleri gördüğümde aklım duracaktı neredeyse.
1996 yılında Mersin'in şmdi Çamlıyayla, eskiden Namrun olarak bilinen ilçesi küçük bir Karadeniz ilçesi gibiydi. Akdeniz bitkilerinden daha çok Karadeniz bitkileri vardı. Ulaşım kötüydü. İlçeyi anayola bağlayan yol son derece bakımsız, delik deşikti. Dönemin kaymakamı genç, yeni kaymakam olmuştu. Bir söyleşimizde "neden yolu düzelttirmiyorsunuz, ulaşım çok zor" diye sorduğumda "aman sakın dillendirmeyin, böyle daha iyi. Ulaşım zorluğu rantçıların gelmesini önlüyor, doğa bozulmuyor" demişti. Bir daha Namrun'a gidemedim, ne haldedir bilmiyorum. Adını unuttuğum o genç kaymakam vali olmuştur belki ama sanmam. Rantçılara engel olduğu için sicili bozuktur. Yaşıyorsa kulakları çınlasın.
Düzenleyen tiya : 04-08-2009 saat 07:45
Neden: Harf fazlalığı,yanlış yazılan"da" eki"
|