Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-08-2004
Şehir: Ankara
Mesajlar: 4,544
|
Yeşilin atası Manisa Tarzanı
YEŞİLİN ATASI MANİSA TARZANI
Aynı adlı, 1993'de basılan kitabın yazarı Bedriye Aksakal kitabın sunumunda şöyle diyor:
İnsanların yaşam koşullarını iyileştirmek için giriştikleri doğa yağmacılığı sonucunda, canlı varlık olan insanın gereksinimleri, zamanla korkunç derecede artmış ve dünyamız kirlilikle başbaşa kalmıştır.
Bilinçsizce ağaçlar katledilmiş, su kaynakları ve hayvanların neslini insanoğlu yok etmiştir.
Son bilimsel araştırmalar ozon tabakasının delik olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu korkunç durumu gören bazı ülkeler birleşerek, dünyamızı nasıl kurtarabiliriz diye çareler aramaya başladılar. Bir dizi kararlar alarak, tüm dünya insanlarına seslendiler.
“DOĞAYI KORU!”
“DOĞAYI KORU!” diye haykıranlar, Dünya haritasını açıp Türkiye'yi bulsunlar. Türkiye'nin bir kenti olan Manisa'ya şöyle bir parmak bassınlar. 50-60 yıl önceki Manisa'nın nasıl bir yer olduğunu düşlesinler. O zamanlar burada yaşayan bir çıplak adam vardı. Bu adam kimdi? Ne yapmıştı? Ne mi yapmıştı?
Bu çıplak adam, 1923'te geldiği Manisa'nın enkaz kaldırılmasında bulunmuş, daha sonra Manisa 'nın yeşillenmesi için ağaç dikmeye başlamıştır.
Dünya'da belki ilk kez çevre hareketini o başlatmıştır.
Tarzan, kuru dalları ektikçe, elinde sihir varmış gibi dallar yeşerip fidan olmaya başlamış. Fidanlar ağaç olurken O, yeşil Manisa' nın sembolü olmuştur.
Tarzan yaşamında ağaç sevgisiyle bütünleşmiştir. Bir gün insanların doğa katliamına karşı kayıtsız kalamayacağını O yıllar önce haykırmıştır.
Yeşil derken yüreği titreten, ağaç sevgisi derken bilinci bileyen Tarzan, yeşilin atasıdır.
Tarzan bir yaratıcıdır. Eşsiz özverisi ile doğa ile içiçe yaşamanın güzelliğini insanlara öğretmiştir. O yaprağın yeşilinde mutluluğu bulmuştur.
Tarzan eşsiz bir sanatçıydı. Manisa'da yeşilin tonunu kanıyla, canıyla yarattı. Ağaçları orman olurken, Tarzan kitaplaştı.
O'nun her söylediği sözde ders vardır. Sevdiğim maralım derken bakışlarında acı, umut, özlem... vardır.
Çocukluğum, gençliğim at üzerinde geçti derken, duruşunda yiğitlik vardır. Yiğidi anlatmak kolay mı? Yiğit bir de Tarzan'sa, Tarzan'ı anlatmak biter mi?
Sen diyesin Kerkük'te doğdu. Ben diyeyim Bağdat'ta. Nerede doğduğu çok mu önemli? Önemli olan çevreci olması, yeşile tutkun olması.
Tarzan güzel yapıtlar bırakarak ebedileşti. Aşık Veysel'in dediği gibi:
“yalnız ölüm bir son değil. İnsan geride bıraktığı eserleriyle yaşıyor. Benim kanaatim böyle. İnsanı yaşatacak olan eserleridir...”
İleride Tarzan sadece Manisa' da değil, Türkiye'de ve dünya'da anılacaktır. Her ağaç diken insan birer Tarzan olacaktır.
Bu kitapta Tarzan'ın yaşamını, kendisi ile yapılan söyleşileri, O'nun ağaçlarıyla ilgili anılarını okuyacaksınız. Anıları okurken, onunla beraber ağaç dikmek için, toprağın derinliklerine ineceksiniz.
İnanıyorum ki Tarzan'ın dostları... Manisa'nın her ağacında, her çiçeğinde, şakıyan her seste ve düşüncede Tarzan'ı duyuyor. O'nu saygıyla anıyoruz.
Bedriye Aksakal
1993
(Yeşilin atası Manisa Tarzanı)
“Ahmet Bedevi bir çıplak, garip adamdır. Amma ölünce ağaç sevgisinin sembolü olacak, hangi idareci ağaç kestirirse rüyasına girecek, boğazına sarılacağım. Bu memleketin yeşile, yeşilliğe, ağaca, çiçeğe ihtiyacı var. Bu sevgiyi yaşatın ne olur.” Ahmet Bedevi (Manisa Tarzanı)
İLK ÇEVRECİ İNSAN
insan yapıtı olan her güzellik, büyük uğraşlar sonucu ortaya çıkmıştır. Bu gün Manisa, Yeşil Manisa adını almışsa, Tarzan'ın yaz kış diktiği fidanların ağaç olmasındandır.
Doğa en katıksız güzelliktir. Tarzan yeşili ümit, çiçekleri de çocuk gülüşü olarak görmüştür.
Doğa bazan bir ağaç dalında yeşil haykırıştır. Bazan doruklarda bir buluttur. Doğada en büyük tutku yeşilden esintidir. Tarzan varlığına rüzgarın sesini, kuşların şakıyışını, ağacın yeşilini veren ilk doğa koruyucusudur. Daha doğrusu yeşilin atasıdır.
Tarzan renk cümbüşü ile bütünleşmiştir. Dağlar onun evidir. Bir ağaç altı bahçesidir.
Tarzan gün gelmiş eğitici bir öğretmen olmuştur. İnsanlara ağaç dikmesini, yetiştirmesini öğretmiştir.
Söylentilere göre Tarzan, ağaç dikmek, ağaçları sulamak için hapishane müdüründen mahkumları istemiş. Müdür Tarzan'a hafif cezalı olanları vermiş. O mahkumları alarak, ağaçları ve çiçekleri tenekelerle su taşıtarak sulatmıştır. Tüm yollara da ağaç dikmiştir.
Bu denli yeşili seven Tarzan, bu dünyaya çıplak olarak gelmiş, çıplak olarak gitmiştir. Ama adı dillerden düşmeyecektir.
BİZİM DE TARZAN'IMIZ VARDI
Gılgamış mitologyası şu cümleyle başlar:
“Yerin dibindeki suyun kaynağını görenin öyküsünü dinle...”
Bizler de Manisa'ya yeşil sanını kazandıran adamın öyküsünü dinlesek:
-Tarzan Kerkük Türklerindendi. Irak'ta, Dicle ile Fırat'ın birleştiği yerde dünyaya gelmiş. Gençliğinde bir eğlence sırasında, iri siyah gözlü, güzeller güzeli bir kıza rastlar, kızı görür görmez aşık olur. Bu kız Türkmen kabile reisi Şeyh Tahir'in kızı Meral'dir.
Tarzan yaşamının o kesitini şöyle dile getirir:
“Ailesinden Meral'i istediğimizde nişanda, cirit oyunları ve eğlenceler yapılmıştı.”
Tarzan'ın bundan sonraki yaşamını: “bizim de bir Tarzan'ımız vardı” diyen Cemal Anadol'un yazysyndan okuyalım:
“Düğün hazırlıkları başlamak üzere iken, Birinci Dünya Savaşı çıkmış. Türkiye de savaşa katılmıştı. Manisa Tarzan'ı asker olup, cepheye koşmuş. Yalnız ne var ki türkiye ve müttefikler, savaşı kaybetmişlerdi.
Tarzan buna çok üzüldü. Hindistan'a geçti. İnsan görmemiş ormanlarda yaşadı, diyar diyar dolaştı.
Bir gün İran'ın ahalisi, güzel bir Türk beldesi olan Rumi'ye geldi. Rastladığı bir Türk'ten nişanlısının kabilesini sorduğunda, onların İran'ın doğusunda Gver yaylalarına gittiğini öğrendi. Günlerce aç, susuz... Sevdiği kızın hayali ile gece gündüz yürüdü ve Şeyh Tahir'in kabilesini buldu. Nişanlısı Meral ile karşılaştığında dünyalar onun olmuştu. Düğün hazırlıklarına başlanıldı. Tam o sırada Tarzan bir İran gazetesinde , Mustafa Kemal Paşa adında bir milli kahramanın mücadeleye giriştiğini okudu. Artık onun, İran ovalarında geçirilecek boş vakti yoktu. Savaşa katılmak üzere gönüllülerle yola çıktı. Meral'i de savaşa götürüyordu ki, sarp bir kayalıktan geçerken,kızın ayağı kaydı ve uçuruma yuvarlandı. Manisa Tarzanı kollarının arasında son nefesini veren sevgilisinin acısını yüreğinde dağlayıp, savaşa koştu.
Cephelerden cephelere koştu. Savaş sonrası İstiklal madalyası ile ödüllendirildi. Manisa'ya yerleşti.Ömrünün sonuna kadar ağaç dikti ve fidan suladı. Bu gün Manisa'da pek çok ağaç onun eseridir. Böylece Meral'in sevgisinin yerini vatan sevgisi aldı. Ölümünden sonra oraya gömüldü. O meczup gibi görünen insan, görüldüğü gibi milli bir kahraman olduğu kadar, müstesna bir insan ve ebediyete kadar bütün Manisalıların sevgilisi olmuştur.
Düzenleyen Müjgan : 22-06-2009 saat 21:37
|