[Güler]

Sevgili Arzu Kasapoğlu,
Kendimce bir karar adım. Her gün bir arkadaşın bahçe, balkon ve terasında dolaşacağım.
Bu sabah sizin gizli bahçenizde doya doya dolaştım. Büyük keyif aldım. Ellerinize sağlık.

Önce, manzaranıza hayran kaldım. Trafiksiz oto yolunuza hayran kaldım. Ne kadar dinlendirici.
Bana sorsalar, deniz mi, yeşillik-orman mı deseler. Ormanı tercih ederim. Ama ikisi bir arada mükemmel olur.

Çocukluğum aynen böyle manzara karşısında geçti. Balkonumuzdan deniz, Boğaziçi çok yakın ve güzel görünüyordu. Arkamızda da Emirgân korusunun yeşilliği, bir arada mümemmel bir görüntü sergiliyordu.

Silivri'de yazlığımız var. Göz alabildiğine deniz. Ama akşam sahile indiğinizde, önünüzde uzanan kapkara bir deniz. Ne bir gemi geçer, ne de bir motor. İşte bu deniz bana ürküntü verir.
Orada denizi, dalga olduğunda severim. Gece dalgaları dinlemeye sık sık inerim.

Emirgân'da ise. Boğaziçi bambaşka bir güzellik sergiler. Karşınızda Beykoz'dan tutun da Kanlıca, Anadolu hisarı, Beylerbeyi bütün gece ışıl ışıldır.
Karşı sahilde, yoldan geçen arabaları bile kolayca görürsünüz.
Vapurlar, motorlar, tankerler sık sık geçerler.
Hele şimdi, güzelim boğaz bir de inci bir gerdanlık taktı. Işıl ışıl köprü.
Seyrine doyum olmuyor.

Sizin balkonunuzda hem oturdum, hemde hayellere daldım.
Minik kedinizin yavaşça ayağıma kabararak sürtünmesi beni kendime getirdi.

Güzel çiçeklerinizi, mavi köşenizi inceledim. Kokladım.
Kendi kendime ahh, bir de şöyle demlice bir Rize çayı olsaydı da içseydim dedim. Ama söyledim ya, ben ziyaretleri sabahın çok erken saatlerinde yaptığım için, sizi uyandırmak istemedim.
Dikkat ettiyseniz hemen Maviş saksının dibine size bir not bıraktım. Teşekkürlerimi, tebriklerimi ilettim. Huzur ve mutluluk içinde uğraşlarınızın devamını diledim.