Bu değerli bilgiler için çok teşekkür ederim.
Çocukluk yazlarımın çoğunu geçirdiğim Burdur'da, çaybahçelerinde ve kahvehanelerde çaydan çok adaçayı içilirdi. Çay o kadar yaygın değildi o zamanlar. Muhtemelen kısmen yörüklüğün ve Toros kokularının içselleştirilmesi için, kısmen de çayın tanınmadığı zamanlardan kalan Akdeniz/Ege alışkanlıklarının bir iz düşümü olarak. Çok, birçok değer gibi orada kaldı. Geçmişte...
Alıntı:
http://www.giardinaggio.it/giardino/...via/salvia.asp
O zamanlardan kulağımda kalan "adaçayının kırk türü"nün olduğudur. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum ve bu güne kadar adaçayı diye tattığım bitki iki tür gibi geliyor bana. İlki S. officinalis. İkincisi ise ne olduğunu bilmediğim, yukarı doğru tek sap üzerinde altınoran spiraliyle tırmanan üçgen ve boyuna damarlı çiçek mi yaprak mı anlaşılmayan bir bitki.
S. officinalis'i akşamları severek ve sırf keyif için içiyorum. Bundan sonra faydalarını bilerek içmek aromatik hazzı nasıl değiştirecek bilmiyorum. İnşallah tılsımı kaçmaz.

.
Saygılarımla,