View Single Post
Eski 03-05-2009, 00:11   #857
hassoman
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 19-04-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 1,457
İsm-i mürekkep

Tâhir Kena adında bir dilci 1309 (miladi 1891) yılında yayımladığı Kavâid-i lisân-ı Türkî adlı kitabında bileşik isim konusunu, “ism-i mürekkep” adı altında ele almış ve şöyle tanımlamış:
«İsm-i mürekkep, bir lugat birleştirip bir mana murat etmekten ibarettir.»

Cumhuriyet döneminde Ahmet Cevad Emre 1920 yılında "Türkçe Sarf ve Nahiv-Eski Lisan-ı Osmanî Sarf ve Nahiv" adlı bir dilbilgisi kitabı yazmış... Onun tanımı da şöyle: “Birden ziyade kelimeden terekküp eden isme ism-i mürekkep tabir olunur.” Örnek olarak şunları vermiş:

ağaçkakan (اغاج قاقان), kırkayak (قيرق اياق), sivrisinek (سيوري سينك), hanım*eli (حانم الي).

Midhat Sadullah,
1921 yılında yayınladığı, "Türkçe Yeni Sarf ve Nahiv Dersleri" adlı kitabında ise, “birden ziyade kelimeden terekküp edip yalnız bir şeyi gösteren isimlere ism-i mürekkep derler" şeklinde bir tanım getirmiş ve şöyle örneklemiş:

sakızkabağı (ساقيز قاباغي), tahtakurusu (تخته قوروسي), yerelması (ير الماسي), hanımeli (حانم الي ) (383. s.)......

Bunları Prof. Dr. Hamza ZÜLFİKAR'ın "Doğru Yazalım Doğru Konuşalım" adlı yazısından özetleyerek aldım.

Yazının sonrasında aynen şöyle deniliyor:

Yeni Türk harflerinin kabulünden sonra yaşanan sorunların başında kelimeleri birleşik yazma konusu gelir. Örnekleri önce 1928 yılında yayımlanan İmlâ Lûgati’nden alalım. Eski harflerin alfabe sırasına göre kelimelerin dizildiği bu kılavuzda söz konusu kelimelerin önüne yeni harfli biçimleri konmuştur. Yeni harfli biçimle eski harfli biçimin karşı karşıya geldiği bu dizinde örnek olarak bugün bitişik yazdığımız ağaçkakan kelimesi yeni harflere geçildiği ilk yıllarda da ağaçkakan biçiminde yazılmış, ama önüne konun eski harfli biçimde ağaçkakan (آغاج قاقان) ayrı yazılmıştır. Konu ile ilgili örneklerden birkaçı şunlardır:

Bademyağı (بادم ياغي), başkâtip (باش كاتب), akbaba (آق بابا), soğukkanlı (صوغوق قانلي), keçiboynuzu (كجي بوينوزي), kaybolmak (غائب اولمق), kaydetmek (قيدايتمك), nakletmek (نقل ايتمك) vb. Bu durum, eski harflerle kelimelerin yazıldığı dönemde Farsça kelimelerde olduğu gibi kalıplaşmış bir birleşik yazmanın olmadığını göstermektedir.

1928 yılında yayımlanan ve yeni harflerle yazılmış ilk kılavuz olan İmlâ Lûgati’nde pek düzenli olmamakla birlikte birleşik yazmanın başladığını görüyoruz. Ancak birleşik yazma işinde birtakım ilkelerin belirlenmediğini, söz konusu kaynağın baş kısmındaki açıklamalardan ve dizindeki birleşik yazılmış şu kelimelerden anlıyoruz:

Eskiliksever, lazımgelseydi, birtürlü, sözderleme, bununlaberaber, ilkönce, hergün, hervakit, şukadar, karşıgelmek, tekhece, ilerigelmiştir vb. Birkaç örnek de dizinden verelim:

Geceyarısı, kaldırımtaşı, kalçakemiği, koltukaltı, kurusoğan, heryerde, bugibi vb.

1941 yılında Türk Dil Kurumunca çıkartılan İmlâ Kılavuzu’nda büyük ölçüde bu karışıklığa bir düzen getirilmiş, tutarsızlıklara son verilmiştir. Yukarıda dizin bölümünden aktardığım geceyarısı, kaldırımtaşı, kalçakemiği, koltukaltı, kurusoğan, heryerde gibi örneklerin 1941 tarihli İmlâ Kılavuzu’nda bulanmadığını görmekteyiz. İlk yıllarda birleşik yazmadaki tutarsızlık ve aşırılık 1941 yılında büyük ölçüde düzene sokulmuş, birleşik yazma eğilimi daha sonraki yıllara doğru tekrar artmıştır. Bu artışta Batı dillerinden alınan kelimelerin imlasının etkili olduğu bir gerçektir. 1985 yılında Türk Dil Kurumunca çıkartılmış olan İmlâ Kılavuzu’nda birleşik yazılanların büyük bir bölümü tekrar ayrılmış, 1996, 2000 yıllarında yayımlanan İmlâ Kılavuzu bu meseleyi bir esasa bağlamak için örnekleri sınıflandırarak birçok kural getirmiş ve birleşik yazmayı birtakım esaslara bağlamaya çalışmıştır. 2005 yılında Türk Dil Kurumunca yayımlanan Yazım Kılavuzu, bu kuralları korumakla birlikte eskiden ayrı yazılması istenen ama uygulamasında güçlük çekilen biçimleri genel eğilime bakarak bitişik yazma yolunu seçmiş ve bu son şekille birleşik yazma da biraz daha ortalama bir yol bulunmuştur. Ancak aradan 72 yıl geçmiş olmasına rağmen kelimeleri birleşik veya ayrı yazmada gene de sorunlarımız bulunmaktadır.....
"

Evet, 1980 sonrasi TDK'nın çalışmalarının "Türk Tarih Kurumu da öyle" nasıl sekteye uğratıldığını gördük.

Dilimizle ilgili gün geçtikçe artan sorunlarının çözümünde bu derneğin yetersiz kaldığı kabul edilmeli ve acilen bir Dil Akademisi'nin açılmalı... Üstelik yaşayan dilcilerimiz çok azaldı... Onların sesi de, "dil jandarmalığı" yapmakla suçlanarak kesilmeye çalışılıyor. Konu artık, "agac sever" mi, yoksa "ağaçsever" mi şeklinde yazmalı tartışması kadar masum değil... Bu yüzden bu forumdaki dil ve yazım kurallları üzerindeki özeni ve tartışmaları çok anlamlı buluyorum...

hassoman Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön