Merhaba.
Yukarıdaki bilgileri okuyanlar, artık Kültür ve Tabiat Varlıklarına kimse yanaşamaz, bırakın inşaat yapmayı yanından bile geçilmez diye düşünmüş olabilirler. Ama malesef durum sandığınız gibi değil.
Zaten benim birşey açıklamama gerek yok. Deliller apaçık ortada. İşte Altınoluk, Bodrum, Ayvalık, Cunda, Patara, Kuşadası, Tarihi İstanbul Surları. Bu saydıklarımın çoğu sit alanı ilan edilmiş. Komisyonlar kurulmuş toplantılar yapılmış ve kararlar alınmış Yönetmelikler çıkarılmış.
Peki kaçak ya da haksız yapılaşmayı önleyebilmişler mi? Tabi ki HAYIR.
Yazın Altınolukta bulunduğum için beni en çok orası ilgilendiriyor. Diğer güzelliklerimiz için ancak kuru kuruya üzülüyorum. Bir yerde bulunan yöneticilerin yolsuzluk yapıp yapmadığını öğrenmek aslında çok kolay.
Önce beldenin veya belediyenin imarını öğrenirsiniz. Sonra etrafı görebileceğiniz hakim bir tepeye çıkarsınız. Diyelim ki imar %40 olsun. Etrafta % 60 ağaçlık veya boş alan varsa tamam. Ama yoksa kesin birşeyler dönmüştür.
Mesela Altınoluk Sit alanı olduğundan imar çoğu yerde % 15 ama etrafta olması veya bırakılması gereken % 85 yeşillik, Zeytinlik veya boş alan kalmamış. Adeta İstanbulun işgale uğramış semtlerine (Esenler, Gaziosmanpaşa, Esenyurt) dönmüş Demek ki yolsuzluk var.
Peki, olası yolsuzlukları önlemek için oluşturulmuş kurullar ne yapar? Malesef onların durumu da hiç içaçıcı değil. Zaten kurullar gözyummasa birçok yolsuzluk ve imar felaketi önlenebilir.
Diyelim ki, imar durumuna uymayan yapıların ve fazladan yapılan inşaatların yıkılmasına karar verilse ne olur? İşte her belde eskiden beğendiğimiz gibi yaşanılacak yerler olur.
Savcının yetkilerinin alınmasına en çok Egede bulunan ve yolsuzlukla suçlanan belediye başkanları sevinmiştir.
Saygılar
|