Bütün canlıları seviyorum. Politik gibi oldu biraz ama gerçek bu.. Her birinin bir amacı var bence, ama keşfedilmiş ama keşfedilmeyi bekleyen.
Ama beraber yaşamaktan çok hazzetmediğim bitkiler var.
* Mesela çoğu ithal çiçeksiz salon bitkileri.
(Hediye gelir diye ödüm kopuyor ki genellikle de geliyor. Ya ofise getiriyorum ya hediye ediyorum. Evde sadece bir Benjamin'im var. O da Fas'ta gördüğüm dev akrabalarının hatırına duruyor şimdilik. Belki bir gün ılıman bir yere taşınır ve Benjamin'i özgürlüğüne kavuştururum.)
* Çanta çiçeğinden hoşlanmam. Çiçeklerini patlatasım geliyor.
* Palmiyeler... Erguvan gibi İstanbul'un, Boğaz'ın simgesi olmuş ağaçlar varken, heryerin Palmiye ile donatılması hem yapay geliyor hem de itici...
* En çok hoşlanılmayan çiçeklerin başında gelmiş Akşamsefası için yorumum olacak. Normalde kontrolsüzce çoğaldığından, kökü ayrı tohumu ayrı başa bela olduğundan sevilmemesi normal ama en acımasız koşullarda bile hayatta kalabildiği için bence takdir edilesi bir bitki. Deniz kenarlarında kumda bile çiçeklendirebiliyorlar. Bakımlı bahçelerde, tanzim edilmiş terbiyeli bitkilerin olduğu yerlerde haşarı çocuk oluyor. Ancak bu sene, çok bakamayacağım, çok masraf edemeyeceğim çorak bir alan için, gözüme hitap etsin kuru toprak görmektense akşam sefası dursun diye tohumunu topladığım bir bitkidir kendisi.