Sabah erkenden kalktık, yanımıza verilen kumanyalarla yola düştük. Amaç Angkor Wat’ta gün doğumunu seyretmek. Müze yerlerini gezmek için üzerinde fotoğrafınızın olduğu bir kart çıkartmak gerekiyor. Önce grup halinde bunu yaptık, günlük kart 20 USD, 3 günlük 40 USD, bu şekilde fiyatlar değişiyor. Biz mecburen günlük çıkarttık. Sonra Angkor Wat’a girdik, kapıda bilet kontrolü el feneri ile yapılıyor. Bu arada yanınızda olmazsa olmaz bir alette el feneri olmalı.
Rehber bizi kapıdan girdikten sonra, solda duvar kenarına götürdü. Güneş Angkor Wat’ın arkasından yavaş yavaş doğacak diye bekliyoruz. Aslında ben fotoğraf için güneşi arkama alıp, Angkor Wat’ın üzerine doğmasını istiyorum ama daha ortamı gündüz gözü ile hiç görmediğimden, nereye gitmek lazım bir fikrim yok. Yeri gelişken, sonrasını da gördüğümden rehber haklı çıktı. Bulunduğumuz yer ve gün doğumunda Angkor Wat’ı izlemek doğru seçim. Gün batımı için Ta Prohm veya Bayon tercih edilmeli derim.
Oturduğumuz terasta güneşi bekliyoruz, ortalık zifiri karanlık. Gözler hala uykulu, ama insanlar akın akın geliyorlar. Neyse ki konumumuz iyi, çimenliklerden biraz ilerleyip suyun oradan da gün doğumunu izlemek hoş olabilir ama tapınağın tamamını daha iyi görmek için olabilecek en gerideyiz. Bu arada grubumuzdan Orhan bey, elindeki feneri yakıp, aşağımızdan geçmekte olan Japon turistin yüzüne tutarak “Passport ******” demesin mi? Japon turist sabahın köründe şaşırdı, korktu, heyecanlandı ama sonra kahkahaları basınca olayı anladı, o da başladı gülmeye.
Güneş yarım saat içinde yavaş yavaş doğdu. Ben daha güzel ve etkileyici bir kızıllık bekliyordum, bu anlamda biraz hayal kırıklığı oldu. Ama yine de Angkor Wat’ın sülüeti çok etkileyiciydi.