View Single Post
Eski 07-09-2007, 16:11   #7
mcege
Ağaç Dostu
 
mcege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-08-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 112
Aşağı Ovacık yolu Kösedere'den asfalt olarak başlar yaklaşık 5 km sonra toprak yol olarak 6 km. daha devam eder. Karaburun Yarımadası genel olarak tepeler, inişler ve çıkışlarla bezelidir. Ancak Ovacık hariç burası gözalabildiğince düzlük ve toprağındaki taş büyüklüğü ancak bir ceviz kadar olan bir alandır.

Kösedere'den yola çıktıktan sonra ilk önümüze gelen yerleşim 9-10 hanelik, hayvancılık ve tarım ile uğraşan ailelerin oturduğu çiftlik benzeri yapılaşmanın olduğu biryerdir. Asfalt yol bittikten 1 km kadar sonra yol toprak olarak devam ederken yolun sağından ve solundan iki tepe sanki birleşircesine yolu sıkıştırır. İşte bu boğazı geçer geçmez bambaşka bir bitki örtüsü ve arazi yapısıyla karşılaşırsınız. Yaklaşık 5 km. uzunluğunda 4 km. genişliğinde dümdüz bir ova, bu ovanın hemen bittiği yamaçlarda oldukça büyük çam ağaçları ile sizi karşılar. Tıpkı çok büyük bir yemek tabağı gibi düşünün, düz olan tabanındaki toprakta bir ceviz büyüklüğünde bile taş bulmanız zordur, düzlükten yükselmeye başlar başlamaz ise heryer çam ağaçlarıyla çevrili.

Neyse; gittiğiniz yol, ovanın tam ortasından geçer ve sona erdiği noktada yaklaşık 60 hane kadar terkedilmiş taş evler vardır. Evlerin çoğu %50 yıkık durumdadır. Osmanlı'dan kalma halen su akan iki tane çeşmesi vardır. Şu anda bu büyük ve muhteşem alanda yaşayan sadece 3 kişi vardır, onlar da çobanlar. Büyükbaş ve küçükbaş hayvanları otlatıyorlar buralarda. Hiçbir tarım yapılmayan, sadece hayvan otlatılan terk edilmiş bir yerdir.

Zamanında Rum'lar buralarda hep üzüm bağları yapmışlar. Rum'lar gittikten sonra bağlar bozuluncaya kadar bizimkiler de üzümleri toplamaya devam etmişler. Kösedere köyünün nüfusu azalmaya başlayınca zeytinle uğraşmaktan kimse bağlara gelemez olmuş, birkaç kış üst üste "don" olunca iyiden iyiye teredilmiş. Bazen tahıl, yemlik bitkiler ve bostan dikmelerine rağmen yine de köylüler buraları gözden çıkarmışlar. Sadece düğün zamanlarında adetleri gereği bütün köylü arabalara doluşur ve buradaki Çınar ve Dut ağaçları altındaki çeşmelere gelir oğlak ziyafeti yaparlar ve tekrar geriye giderler. Arazi fiyatlarına gelince ( 2004 yılı rakamı verebileceğim, ancak şu anda nedir bilmiyorum. 4500 m2 arazi 2000YTL.)

Ovacıktan çıkmak için tekrar aynı yoldan dönmeniz gerekiyor. Ancak eskiden kullanılan bir traktör yolu ile Balıklıova'ya da bağlanıyor. Normal bir araba kesinlikle gidemez. Ancak dağ yürüyüşü yapmak isteyenler için harika manzaraları olan, kimi zaman çamlıklar, kimi zaman zeytinlikler içinden geçen aralarda eski taş evler, çeşmeler olan bir güzergahtır. Yaya olarak sanırım 5-6 saatte Balıklıova'ya inebilirsiniz. Nereden mi biliyorum biz 1976 model Renault arabamızla resmen Camel Tropy yaparak 3 saatte zor indik de oradan biliyorum. Yüreğimiz ağzımıza gelmişti.Aşağıdan ana yoldan 25 dakikada gidilecek yeri 3 saatte gitmek delice bir tecrübeydi.

Eveet yola devam, Ovacık'tan ve Kösedere'den aşağıya ana yola inelim ve ana yola çıkar çıkmaz hemen yolun sağına yani Kaynarpınar'a girelim.

Aşağı ve Yukarı Ovacık' ta daha önce de bahsettiğim gibi arada sırada yine de tarım yapılıyor. Ancak bu tarlalara hayvanlar için yem olabilecek ürünleri dikiyorlar **** sezonluk ürün dikip hasatı aldıktan sonra uğramıyorlar bir daha. Ege Üniversitesi Ziraat Fak.'nden mail ile aldığım bilgiye göre buradaki toprak ve iklim yapısı üzüm, yayla kirazı, elma, armut ve vişne için çok uygunmuş. Ancak ben bu ürünlerden dikili bir ağaç bile görmedim. Yanlızca küçük bir alanda üzüm bağı vardı.( Bu bilgilerim 3-4 yıl öncesine ait, şu anki durum hakkında bilgi edindiğim zaman buradan yine size ileteceğim.)

Kaynarpınar


Evet Kaynarpınar'a geldik. Denize girilecek plaj konusunda sıkıntılı, yerleşilebilecek alanı çok az, çanak şeklinde küçük bir koydur. Balıkçılara hizmet amacıyla kurulmuş limanı, iki adet bakkalı, iki adet çay bahçesi, bir büyük balık lokantası olan şirin bir yerdir. Eskiden kalma 3-5 taş ev haricinde yeni bir yapılaşma şeklinde oluşmuştur. Ancak Karaburun yolculuğuna kendi aracıyla gidenlerin mutlaka uğradıkları bir mola yeri olacak kadar da şirindir. Hele çay bahçesi asırlık çınar ağaçları altında, Osmanlı'dan kalma halen akan bir çeşmesi( 2 yıl önce restore edildi.) ve deniz manzarasıyla insanı cezbeder.
Caminin yanındaki çınar ağacını mutlaka görmelisiniz, 4 yetişkin insanın kolları çevresini sarmak için ancak yetişir.

Evet mola bitti yola devam.
Kaynarpınar'dan çıktıktan sonra yolun sağ tarafında 2-3 tane daha küçük yerleşim alanları vardır. Boyabağ, İçme Kıyısı ve Eşendere. Bu üç yer de tarihi özelliği olmayan, biraz da derme çatma kurulmuş deniz kıyısı yazlık yerleşimlerdir. Buralardan size anlatacağım sadece iki şey var.

İçme Kıyısı

Bunların birincisi İçme Kıyısı'nda. Burada eski yerleşime ait hiçbir yapı ve kalıntı olmamasına ve köylülerin de buralarda eski bir yapılaşma oladığını söylemelerine rağmen biz ilgi çekici birşey bulmuştuk tesadüfen. Kurumuş durumda %60'ı yıkılmış bir Osmanlı çeşmesi vardı burada ve çalılıkların arasında kaybolmuş gibiydi. Bu çeşmenin ilginç olan yanı ise deniz kıyısından sadece 2 metre içeride olmasıydı. Burada ne bir liman kalıntısı, ne de anayoldan ulaşım için herhangi bir yol vardı. Bu yol şu anda bile yok. Deniz kıyısına ulaşmak için yaya olarak 600 metre kadar yürüyorsunuz. Peki o zaman buradaki çeşmenin yapım amacı neydi? Şu ana kadar bu konuda bir adım bile ilerleyemedik. En yaşlı köylüler bile bu konuda birşey bilmiyorlar.

mcege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön