MADENCİLİĞİN SEKTÖRÜNE BAKIŞTAKİ YANILSAMALAR
Ülkemizde madenciliğe bir ekonomik ve toplumsal etkinlik alanı olarak genellikle gerçekçi olmayan ve çarpıtılmış bir bakış açısı egemen. Bu konuda en göze batan eğilim büyük maden yataklarına sahip olduğumuz ve bunları işletirsek ülke olarak kurtulacağımız, topluca esenliğe kavuşacağımız düşüncesinin yaygınlığı. Dünyada en zengin yataklarına sahip olduğumuz bor kaynaklarının işletilmesinin engellendiği, bu alandaki engeller aşılırsa borçlarımızı kolayca temizleyebileceğimize öyle derin bir inanç var ki, bunun etkisi ile MGS’de verilen değerlere göre dünyadaki tüm bor pazarının 1,3 milyar dolayında olduğunu ve bunun tümünü ele geçirsek bile nasıl kurtulamayacağımızı göremiyoruz. Birileri çıkıp altın zengini olduğumuzu söyleyince tanıtlanmış altın cevheri rezervimizin birkaç yüz ton (MGS’ne göre 340 ton) olduğunu göz ardı edip 6500 tonluk altın rezervi“yalan”ını benimseyiveriyoruz. Bunu hep yapıyoruz da, sayısız bilimsel araştırma ile ortaya konduğu gibi neden doğal kaynaklarını üretip ham olarak dışarı satan ülkelerin hiç iflah olamadıklarını, kalkınma hızları eksi değerlerde, kurumsal sermayeleri gelişmemiş, demokratik kurumlarını olgunlaştıramamış, çoğu iç savaştan zarar görür durumda olduklarını sorgulamıyoruz. Bu alışkanlık yüzünden madencilik sektörünün gücü ve sorunlarını gerçekçi biçimde tartışma olanağı bulamıyoruz.
Bir başka çarpık bakış ta, sektörün içinden geliyor : madenciliğin önündeki tüm engeller temizlenmelidir, yaklaşımı. MSBKB’de alabildiğine, MÖİK ve MS’de de örtülü biçimde bu yaklaşım savunuluyor. Ülkenin ormanları, su kaynakları, sit alanları, meraları, tarımsal alanları, tarihsel mirası, zeytinlikleri, kıyıları,
vb ne tür doğal sermayesi varsa, buralarda madencilik yapılmasının önündeki tüm engeller kaldırılmalı imiş. Üstelik bunu madencilikten sorumlu bakanlık, kendi yapısı içinde kendi başına kararlaştırmalı imiş. Sektörün sorunlarını çözmek için bundan sığ bir yaklaşım olabilir mi? Dahası, madencilik çalışmalarını yalnızca kaynakları tüketmeye yöneltmek için bundan daha uygun bir ortam yaratılabilir mi? Ne denli kolaylıkla böylesine dar bir anlayış, bencilce bir yaklaşım savunulabiliyor?
Toplumsal psikolojide yaygın olan bir başka anlayış ta, madenciliğin kirletici ve yıkıcı bir etkinlik olduğu. Gerçi, böyle düşünülmesine neden olan sayısız örnek var. Ama, artık dünyada işletme sırası ve sonrasında çevre koruyucu, işletme sonrasında doğayı yeniden düzenleyici, yöre halkı ile ilişkileri geliştirici zengin bir deneyim kazanıldı, kurallar belirlendi, teknolojiler geliştirildi. Gelişmiş ve doğasına ve halkına özenli ülkelerde bu uygulamalar madenciliğin önemli bir öğesi, artık. Madencilik ile ilgili her türlü düzenlemede bu yolda kayıtlar konuyor. MGS metninin de bu konuya değinmeden geçmiş olması kabul edilemez.
Madenciliğimizin çok dikkat çekici bir özelliği halkın içinde, küçük ve orta ölçekli girişimciler düzeyinde bunun bir definecilik heyecanının ötesinde algılanamayışı. Değerli bir yatak bulup hızla köşeyi dönmenin dışında bir girişimcilik anlayışı, arama-bulma-geliştirme heyecanının peşinde gitmek, ülke kalkınması uğruna bir şeyler yapabilme güdüsü, istihdam yaratma yolu ile toplumsal prestij elde etme eğilimi,
vb güdüler etkin değil. Bunun yaygınlaştırılmasında dünyada en çok jeoloji mühendisi ve maden mühendisi oranına sahip ülkelerden biri olan ülkemizde meslek sahibi yurttaşlara önemli görevler düşüyor. MGS, bu konudaki bilincin geliştirilmesi yönünde hedefler koymak, çözümler önermek durumunda.
Öte yandan, madenciliğin hemen her durumda kentsel alanların dışında, kırsal yörede yapılmak durumunda oluşu nedeni ile yatırımların, alt yapının ve sonuçta kalkınmanın ülke yüzeyine yayılması açısından önemli bir gizili var. Bu yanı ile, tek tek işletmelerin kârlılıklarını tartışmanın yanında, toplumsal kalkınmada ve kalkınmanın yaygınlaştırılmasında da önemli bir araç olarak ele alınması gerekir.
Bu yanı ile siyasal karar vericiler için de önemli bir prestij kaynağı niteliği taşımaktadır. Madenciliğin gittiği yerlere başka herhangi bir yatırımı götürmek çoğu yerde güçtür. MGS’nin bunu ölçeklendirebilecek kural ve kurumların oluşturulması yönünde de önlemler önermesi gerekir.
Yine, madenciliğin kendi başına toplumsal gelişmenin ve kalkınmanın motoru olmadığı, geçmişte kalkınmış ve gelişmiş ülkelerin gelişmişliğinde madenciliğin hiç te başat bir rolü olmadığı da yapılan araştırmalarla ortaya çıkarılmış durumda[25]. Buna karşılık, madenciliğin ülke kalkınmasında, endüstrinin gelişmesinde, gönencin yaygınlaştırılmasında, az gelişmiş yöreleri kalkındırmada tüm öteki ekonomik ve toplumsal çabaların yanında önemli ve ötekilerden ayrılamaz bir yeri olduğu da bir gerçek. Böyle ise hazırlanacak bir stratejinin “madenciliği geliştirmek” değil; “ülkenin gelişmesine madenciliğin katkılarını arttırmak” konusunu işlemesi ve bunun hedef ve araçlarını belirlemesi gerekir.
MGS metni ancak bu yaklaşımla, her şeye karşın madencilik, madenciler için madencilik diyen MÖİK, MS, MSBKB metinlerindeki yanlışlardan korunabilir ve ulusal bir strateji niteliğini kazanabilir.
her iki alıntı için kaynak;
http://www.geocities.com/siyanurleal.../strateji.html