Kemaliye I.Dut Paneli
Değerli Ağaç Severler,
Biraz evvel göndermiş olduğum mesaj okunmaz olduğundan yeniden gönderiyorum.Aşağıdaki yazıda şimdiye kadar kadri yeterince bilinmeyen dutumuzu,önce Türkiye'ye sonra Dünya'ya bütün yönleriyle tanıtmayı amaçlayan panelimizle ilgili yerel gazetemize gönderdiğim değerlendirmeleri bulacaksınız.
Saygılarımla
Dr. Dt. Gülnur Gürler
Değerli Hemşerilerimiz,
Hamdolsun ki,yol açabileceği gelişmelerin heyecanından aylardır uyku
uyuyamadığımız zorlu bir sürecin birinci basamağını,dutu bilinmeyen
yönleriyle tanıtmayı hedefleyen panelimizi 30 Temmuz Pazar günü
gerçekleştirdik.
Yürek çarpıntısından dilimin tutulduğu açılıþ konuşmasında yeterince ifade
edemediğim şükranlarımı,bana negatif **** pozitif etkileriyle ivme
kazandıran bütün kişi,kurum ve oluşumlara tekrar sunuyorum.”Hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu” kavramama yardım ettiler.
İlk hedef panelin gerçekleşmesi idi ve taş suya atılmış oldu.Bundan sonra
onun yarattığı dalgalar önce doğu ve güneydoğuya,sonra Türkiye ve dünyaya
yayılacak. 30 temmuzlar belki de bundan sonra “Dut Bayramı” olarak
kutlanacak.
Bu tarih bir milattır.Bu tarih, Türklüğün ve İslam’ın sembolü olan bu
mübarek ağacın kuruyan damarlarına yeniden can suyunun yürümeye başladığı
bir tarihtir.Çoktan beridir kaybettiğimiz değerlerimizin
Anadolu’nun bağrında yeniden köklenmeye başladığı tarihtir.Bu topraklarda
dutumuz yaşadıkça varlığımız da devam edecektir.Bunlara bütün kalbimle
inanıyorum.Aksi taktirde bu panel gerçekleşemezdi.
Panel öncesi tanıtım broşürlerini dağıtmak da yine bana düştü.Gidebildiğim
birkaç köyde hemşerilerimizle konuşurken beni sarsan iki ibare
kullanıldı.Birincisi :
”Sahip çıkarsan yurduna batmayacaktır,
Sahip çıkmazsan eğer batması haktır.” şeklinde Mehmet Akif’ten bir uyarı idi
ki tam içine bulunduğumuz şartlara (amiyane bir tabir olacak ama) “cuk” diye
oturuyor.
İkincisi ise yine bir köydeki bir büyüğümüzün yaptığı “Allah hizmetinizi kabul
etsin” şeklindeki dua idi.Bunu işittiğimde bir anda beynimde bir idrak
açılışı oldu.O an anladım ki Allah her hizmeti kabul etmiyor.Ancak ki
riyasız,beklentisiz ,kimseyi kandırmadan ve kullanmadan,kul hakkı ve Allah
rızası gözetilerek yapılan hizmeti kabul ediyor.İnşaallah hizmetimiz bu
kategoriye girenlerden olmuştur.
Henüz Kemaliye’den yeni geldiğim ve bazı hocalarımın sunumlarının tam metni
elimde olmadığı için şu anda onları sizlerle paylaşamyorum.Ancak yine de
ana fikirleri özetlemek isterim.
Panelimizin çok değerli katılımcıları, günlerce haftalarca tartışılsa
bitmeyecek konuları 3 saat gibi çok kısa bir süre içine sığdırmaya
çalıştılar.Her şeye rağmen verdikleri bilgiler çok çarpıcı idi.
Erzincan Üniversitesi Fen -Edebiyat Fakültesi Dekanı Sn.Prof.Muharrem Güleryüz hocamızın I.oturumunu yönettiği panelimizin ilk konuşmacısı G.Ü.Eczacılık Fak.Farmakognozi (Bitkilerden İlaç
İmali) Ana Bilim Dalı Profosörü, konusunda duayen olan, Sn.Ekrem Sezik
hocamız esprili ve konusuna hakim sunumuyla dutun bir meyve değil,bir ilaç
olduğunu iddia etti.Binlerce yıldır Çin ve Hint tıbbında,çok çeşitli
hastalıkların tedavisinde meyvesi,yaprağı,kökleri ve kabuklarıyla bir şifa
kaynağı olarak kullanıldığını söyledi,Çin ve Hint tıbbından bazı reçete
örnekleri verdi.
Erzurum A.Ü.Ziraat Fak.Bahçe Bitkileri ABD prof.ü Sn.Sezai Ercişli hocamız
Türkiye’de yalnızca 5 ilde dut yetişmediğini,dünyadaki dut
yetiştiriciliğinin ise yaygın olarak özellikle Çin ve Hindistan’da ipek
böcekçiliğine yönelik olduğunu anlattı.Kapama dut bahçelerinin
avantajlarından ve dut cinsleri arasında bir tür tespit ve genetik
çalışmalarının yapılmasının gereğinden bahsetti.
Bati Akdeniz Arastırma Enstitüsü’nden hemşehrimiz ziraat mühendisi Ahmet
Fikret Firat,Türkiye tarımında bahçeciliğin öneminden bahsetti.Kemaliye de
yaslanmis dut ağaçlarının kesilip yerine genç fidanların
dikilmesini,toprağın iyileştirme çalışmalarının yapılmasını ve organik
tarıma elverişli bir bölge olduğu için ‘organik sertifikasyon’ yoluna
gidilmesini önerdi.
Henüz 3 günlük evliyken bal aylarında panelimize katlan Sn Doktor Adem
Kaya’nın sunduğu konu ise panelin en önemli ayaklarından biri idi.Dut
yaprağının büyük ve küçükbaş hayvan besiciliğindeki önemiyle ile ilgili
bilgiler,yem sanayinde devrim yaratacak düzeydeydi.Ancak izleyicilerin bir
bilim adamı topluluğu olmadığı göz önüne alınmadan,çok teknik ifadelerle ve
açıklamasız sunum yapılması,ilginin dağılmasına ve benim de paniğe kapılmama
neden oldu.Bu yüzden sık sık sn. Kaya’nın konusmasını keserek konunun daha
iyi anlaşılmasına ve izleyicilerin dikkatini çekmeye çalıştım.Her ne kadar
kendisi niyetimi gayet iyi anladığını ifade ederek özürlerimi önemsemediyse
de biraz kabalık gibi algılanabilen,belki de gerçekten öyle olan bu
davranışım için gazeteniz aracılığıyla kendisinden yeniden özür
diliyorum.Genç evlilere sonsuz mutluluklar diliyorum.
Panelin 1. oturumunun ardından verilen arada sn. Bakanımız ve
Müsteşarımız, Kemaliyeli hanımlarımızın elbirliğiyle hazırladığı pekmezli
yumurta,pekmez helvası,dut kavurma,gülengü vs. gibi geleneksel dut
yiyeceklerinin yanı sıra , yaratıcılıklarını kullanarak yarattıkları dut
keki,dut limonatası gibi yeni lezzetlerden tattılar.
Sn Bakanımız Ali Çoşkun 1. bölümün sonunda dutla ilgili getirilecek bütün
somut projeler için Sanayi Bakanlığı olarak her türlü desteği sağlayacağına
söz verdi.
Protokolün yoğun programından dolayı takip edemediği panelimizin 2. bölüm
konukları da çok değerli idi.K.T.Ü. Orman Fakültesi Dekanı Sn.Prof.Zafer Cemal Özkan hocamızın yönetimindeki bu bölümde Sn. gazeteci yazar Tijen İnaltong Hanım
Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden derlediği dutlu yiyecek tariflerini
paylaştı ve dutun değişik şekillerde değerlendirilişinden
bahsetti.Kemaliye’den ayrılırken de yanında dut unu götürdü.Onunla dutlu
kurabiye denemeleri yapacak(bence harika olacağı da kesin).
Devletin en etkin ve ciddi ekonomik kurumlarından biri olan Dış Ticaret
Müsteşarlığının Ekonomik Araştırmalar ve Değerlendirmeler Genel Müdürü Gazi
Bilgin Bey ise dut ve ona dayalı olarak oluşturulabilecek yeni sanayi
dallarının, halka bulunduğu bölgede istihdam ve iyi bir gelir
sağlayarak,kırsaldan kente göçü önleyebilecek bir potansiyele sahip olduğunu
ifade etti.Dutun toplanmasından işlenmesine,paketlenmesinden pazarlanmasına
kadar yeni teknik ve yöntemler uygulanması gerektiğini belirtti.Devletin
haklarında bir bilgi sahibi olmadığımız için hiç değerlendiremediğimiz bir
çok teşvik,kredi ve destekleme kaynakları olduğunu,ayrıca Avrupa Birliği
fonları ve Dünya Bankası hibelerinin de uygun projelerle kullanılabileceğini
anlattı.
H.Ü. Ağaç Endüstrisi Mühendisliği A.B.D. Baskanı Sayın Prof. Salih Aslan ise
dutun ağaç endüstrisindeki kullanım olanaklarıyla ilgili çok net bilgiler
veremedi.Çünkü bizlere sunmak üzere internet ve literatürde yaptığı
taramalarda dutun ağaç özelliklerini belirleyen hemen hemen hiç bir
çalışmaya rastlayamadığını anlattı.Bu konunun da ne kadar bakir ve
araştırılmamış olmasının aslında bize büyük bir öncülük ve pazar şansı
yaratabileceğini düşünüyorum.Çünkü Hocamız,Kemaliye’den gönderilen birkaç
dut kütüğü üzerinde panele kadar ki sürede yürütebildiği
çalışmalarında,dutun ağaç özelliklerinin çok değerli bir ithal ürün olan tik
ağacına yakın özellikler taşıdığını ve hatta bazı bakımlardan ondan üstün
olduğunu gördüklerini söyledi.
Son panelistimiz ve hemşerimiz M.Ü Fen Edebiyat Fakültesinden Yrd. Doç. Okan
Baba da o etkileyici sesi ve sunumu ile hepimizi duygulandırdı.Aşık
Veysel’in dut ağacından oyulmuş sazına “Ben babamı,sen ustanı unutma”
deyişinde ki gibi bizi biz yapan değerlerimize olan vefa borcumuzu
hatırlattı.Hoca Ahmet Yesevi Hazretlerinin Türk boyları ilerlerken Horasan
erenlerini de,oralarda Türk ve İslam inancını yaymak üzere
görevlendirdiğini;bu amaçla ocakta yanan dut dalını Anadolu’ya fırlatarak
onların düştükleri ve yeşerdikleri yerlerde dergahlarını kurmalarını anlatan
menkıbelerden bahsetti.
Bence ilk etapta amacına ulaþtığına inandığım panelimizden içimde üzüntü
olarak kalan tek şey değerli hocalarımın şenliğin telaşesi içerisinde yerel
ve idari amirlerimizin en azından bir “hoş geldiniz,nasılsınız ve hoşça
kalın” gibi basit ilgi ifadelerinden mahrum kalarak Kemaliye’den
ayrılmaları idi.Umarım bizi hoş görürler.
Saygılarımla
Dr. Dt. Gülnur Gürler
|