View Single Post
Eski 01-03-2009, 13:35   #7
k0900
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 18-04-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 1,962
Çevre mühendisleri odası: Eylül 2008’de TÜSİAD tarafından yayınlanan Türkiye’de Su Yönetimi Sorunlar ve Öneriler adlı Raporda su kaynaklarının etkinlikten uzak yönetilmesi, hizmet kalitesinin düşüklüğü, su ve atıksu hizmetlerinin kamu tarafından desteklenmesi sonucunda maliyeti yansıtmayan düşük fiyatlar nedeniyle suyun israf edilmesi, hizmetin getirisinin maliyetlerin altında kalması, aşırı istihdam ve gerekli altyapı yatırımlarının hayata geçirilememesi, bir yandan suyun maliyet unsurlarını içerecek şekilde fiyatlandırılması neticesinde gayri ekonomik bir biçimde kullanılması alışkanlığının terk edilmesi, diğer yandan küresel su krizinin etkilerinin en aza indirilmesi amacıyla yapılması gereken yatırımlar için gerekli finansman kaynağının sağlanması”gibi görüşlere yer verilerek, TÜSİAD’ın suyun metalaştırılması ve ticarileştirilmesini savunan bir “taraf” olduğu ve bu raporun İstanbul’da yapılacak olan 5. Dünya Su Forumu öncesinde yayınlanmış olmasının dikkat çekici olduğu vurgulandı.

http://www.antimai.org/sk/ganasu.htm CAP şu sonuca varıyor: Ülkelerinde önerilen su özelleştirmesi ülkelerinin çıkarına değil, en fakir vatandaşların çıkarına hiç değil. Bu politika kredi veren ülkelerin bir korsorsuyumunun kendi şirket çıkarlarını korumak için sürdürdükleri siyasi manevraların bir sonucu. Bu örgütlenme bazı hizmetlerin sunumunda özel sektörün yer almasına karşı çıkmıyor. Ancak “sürecin yalnızca yabancı şirketlerin çıkarına yönlendirilmesine ve tüm şehir suyu sistemlerin denetimini 25 yılı bulan çok uzun süreli anlaşmalarla tekellere vermeye” karşı çıkıyor. Önerilen özelleştirme ile ilgili tüm dökümanların açıklanmasını ve Gana’nın su sistemlerinin daha iyi hale getirilmesi için alternatiflerin tartışılmasını istiyor.



http://www.spo.org.tr/genel/bizden_d...=15%E2%8A%86=0 "Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesisi" de liberalizasyon koşutunda ele alınmalıdır. Bağımsız bölüm mülkiyeti ya da kullanım hakkı verme koşullu yapılan bu işlerde, ya tesisler neredeyse tümüyle yıkımlarına kadar, yapanların elinde kalmakta ya da tesis içinde bağımsız bölümler varsa, eninde sonunda ve yok pahasına belediyelerin elinden çıkartılıp, yapana peşkeş çekilmektedir.
Su, havagazı, elektrik, tramvay, su taşımacılığında sermaye gruplarıyla "imtiyaz sözleşmeleri" imzalamak, kentsel hizmet maliyetlerinin kamu tekelinden çıkarılması, yüksek kar marjlarının halkımızın omuzlarına bindirilmesi sonucunu doğurmaktadır.




http://www.senolbal.com.tr/icerikoku.asp?ids=245 Dış finansmana dayalı küresel su politikaları özellikle büyük kentlerde varlığını sürdürüyor. Kaynak içme suyunda pazara giren Coca-Cola, Danone, Nestle bir hayli yol aldı.

Ufak bir olay anlatmak istiyorum: İzmir'de Menderes bölgesinde çıkan orman yangınından en çok etkilenen Şaşal köyü sakinleri, bu yangın sırasında şaşal suyunu özelleştirmiş Fransız firması Danone'den o panik ve sıkıntıda bir bardak suyun köylülere verilmediğini üzülerek ve ağlayarak anlattılar.





http://www.yapi.com.tr/HaberDosyalar...?HaberID=63424 Dünya Su Konseyi’nin yapısı tam olarak nasıl?

Bechtel, Suez, Vivendi, RWE gibi dev su şirketleri, BM’yi finanse eden ülkeler ve onlarla çalışan yerel yönetimler tarafından düzenleniyor. Biz BM nezdinde toplumsal hareketlerin katılımıyla bir toplantının düzenlenmesini talep ediyoruz. An itibariyle bir şansımız da mevcut. Latin Amerika ülkelerinin ekseriyeti ve bazı Avrupa hükümetleriyle hemfikiriz. Hollanda, Belçika, Norveç ve İsveç kesin olanlar. İtalya’da durum muallak. İtalyan hükümetine Su Konseyi’nde yer almaması için baskı yapan birçok örgüt var.

Türkiye’den ortak çalıştığınız bir örgüt var mı?

Şu ana kadar yok. Türkiye Sosyal Forumu’yla bağlantıya geçeceğiz, zaten Akdeniz Sosyal Forumu’nda beraber çalışıyoruz. Dünya Su Konseyi’ne karşı örgütlenmeyi geniş bir platforma yaymak zorundayız. Meksika’daki toplantıya, Sosyal Forum’un yanı sıra, sivil toplum örgütlerinden ve kiliseden de katılım sağlamıştık. Düşman had safhada güçlü, olabildiğince çok sayıda insanı bir araya getirmeliyiz. Herkes suyu ellerine geçirmeye çalışan ulus ötesi şirketlere kendi yöntemleriyle karşılık vermeli.

Türkiye’de suyun özelleştirilmesine, bazı kaynak suları hariç henüz tam anlamıyla başlanmadı. Avrupa’nın izlediği genel rota nasıl?

Akdeniz’de iki farklı rotadan bahsedebiliriz. Güneyde özelleştirme hızlanmış durumda. Kuzeydeyse parçalı bulutlu bir yapı var. İspanya’da özelleştirme hızlandı. Özellikle Aqua de Barcelona gibi ulusötesi şirketler çok kuvvetliler. Suez adlı Fransız menşeli şirket de bayağı etkin. İtalya’da parlamentonun özelleştirmeye karşı bir kanun çıkarması için imza topluyoruz.

Mücadele mahalli düzeye yayılmış durumda. Hükümetin bir kısmı özelleştirmeye tamamen karşı. Fransa ise çoktan kaybedilmiş durumda. Orası Suez ve Vivendi gibi ulusötesi şirketlerin merkezi konumunda. Balkanlar’daysa sosyal mücadelenin zayıflığından dolayı özelleştirme çok yakında gerçekleşecekmiş gibi görünüyor. Yunanistan aşağı yukarı İtalya’ya benziyor. Özelleştirilmiş bölgeler de, kamuya ait bölgeler de var. Ancak orada daha zayıf bir karşı duruş gözlüyoruz. Türkiye ise özelleştirme açısından Doğu ve Batı Akdeniz’i bağlayan bir konumda olduğu için ulus ötesi şirketlerin büyük ilgisine mazhar olacak. ABD kontrolündeki Ortadoğu havzasının kapısını teşkil ediyor Türkiye.



Aynı siteden : Endüstrideki Su kullanımına birkaç örnek; (Teknolojiye bağlı olsa da ortalama olarak) 1 Otomobil üretimi için 300 – 400 ton, 1 ton Çelik Üretimi için 240 ton, 1 Varil (yaklaşık 200 lt) Ham petrolün rafine edilmesi için 7 ton, 1 kg Kumaş(Baskılı boyalı) üretimi için 200 Litre….Evlerdeki su kullanımına örnek; Banyo yapmak için (asgari) 50 - 60 Litre, Diş Fırçalama(Musluk Açık-3 dakika) 4 -5 Litre, Tuvalet için (asgari) 25 Litre, Bulaşık ve Çamaşır Makinesi (1 yıkamada) 100 - 120 Litre, Tarımsal Su kullanımında ise, en büyük kayıplar açık kanal yönetimi ile suyun iletiminde buharlaşma ile oluşmaktadır.



http://alternatifsuforumu.org/index....id=36&Itemid=1 Özel sektörü suya yatırım yapmaya çekmek için iki önemli alanın çekici olduğunu da ekledi: barajlar ve su şebeke hizmetleri. Bakana göre Türkiye’de su hizmetlerindeki potansiyel pazarın büyüklüğü 60 milyar avro. Bu pazarın yüzde 90’ı enerji ve sulama barajlarından oluşuyor. Türkiye hükümeti son yıllarda bu alanlara özel sektör yatırımı almak için kamu-özel sektör işbirliğini kolaylaştırıcı birçok yasa çıkardı. Yatırımlar birçok vergi teşviki almaya başladı.

Türkiye’de özel sektörün lisans için başvurduğu 1400 baraj olduğu söyleniyor. Bunların dışında Devlet Su İşleri’nin yapmayı planladığı 600 civarında baraj var. Bu sayede kısa süre içinde Türkiye’nin yıllık enerji üretimine 10 bin MW’lık bir ek yapılacak. Çevreye vereceği zararları dikkate almayan bir kalkınma hamlesi yapılmak isteniyor.

Çevresel etkilere örnekler vermek gerekirse: Karadeniz’de sadece bir ırmak üzerine 50 baraj inşa edilmesi planlanıyor. Dicle Nehri üzerine yapılacak Ilısu Baraj Projesi ise 313 km2’yi sular altında bırakacak. Burada 10.000 yıllık tarihi kent Hasankeyf yok olmak üzere. Bugüne kadar Türkiye’deki baraj projeleri nedeniyle 350.000 kişi göç etmek zorunda kaldı.



M.Karayalcın'nın Habertürk kanalındaki tanıtım programında : Ankara'da 2008 yılında 300 milyon dolarlık damacana satıldı.


SUYUN TİCARİLEŞTİRİLMESİNE HAYIR PLATFORMU : ....Bugün, İstanbul'un dış çeperlerinden başlanarak evlerimize takılmakta olan kontörlü su sayaçları, Dünya Su Forumu ve destekçilerinin bu gizli hedefini ele veren önemli işaretlerden yalnızca bir tanesidir.


Bu çılgınlığı durdurabilecek yegane güç ise, suyu satmaya çalışan Hükümete ve belediyelere halkın vereceği yanıttır.

Bu yanıt, insanlığın ve tüm canlı yaşamın ortak sesi gibi gür olmalı, su gibi çağlamalıdır.

Bu yanıt, suyun piyasa malı olmasının ardından ücretlerinin yarısı ile su faturalarını ödemek zorunda bırakılan Gana'lı kardeşlerimizin seslerine kavuşmalıdır.



TMMOB Yönetim Kurulu, 40. Dönem Çalışma Programı‘nın sunuş kısmında; "Ülkemizin sukaynakları hızlı nüfus artışı, çarpık sanayileşme ve endüstriyel tarım ile kirlilikunsurlarının baskıları altındadır. Havzalarımız kurumsal, yasal, yönetsel vesosyo-ekonomik unsurlar ile birlikte, planlama/karar verme sürecinden uzak biranlayış ile piyasalaştırılmaya çalışılmaktadır. Esas olarak bugün çoğu ülkede olduğugibi Türkiye‘de de yaşanan su sorunlarının temelinde yanlış ve eksik yönetim vepolitikalar yatmaktadır" tespitlerini yaparak, mücadele alanlarını şöylebelirlemiştir: "Dünya Bankası‘nın baskıları ile suyun özelleştirilmesine karşıçıkılması, suyun, özellikle temiz suyun bir hak olduğunun vurgulanması; Küreselısınmanın olumsuz etkilerinin yanında, sulamada ve sanayide aşırı su tüketimi, kaçakyeraltısuyu kullanımı, çarpık kentleşme, şehir şebekelerindeki kayıp ve kaçaklar,evsel ve endüstriyel atıklarla suların kirletilmesi gibi su kaynaklarının yokedilmesine ve kirletilmesine neden olan uygulamalara karşı çıkılması; Su ve suyabağlı hizmetlerde çevre ve insan esas alınarak suyun mülkiyeti ve hizmetlerininkamuda kalmasının sağlanması amacı ile 2009 yılında yapılacak Alternatif Dünya SuForumu çalışmalarına katkı sağlanması."



Evlerimize su saatı takıldığı günleri (**** saatsiz) hatırlayanlar muhakkak vardır.
Şimdi saatı olmayan (parasız) bir konut, işyeri düşünülemiyor.
İmtiyaz yoluyla su özelleştirilmesi pek çok beldimizde başlayacaktır.
Ankara'da suyun ederi seçimler sonrası zaman içinde görülecektir.(Kesikköprü-Kızılırmak suyunun tüketiciye ulaşması için, Keban barajı elektrik üretiminin yaklaşık yarısı tüketilmektedir)
Tarla, bahçe sulayan çifçi bu günleride hatırlayacak.

Eklenen Resimler
 
k0900 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön