Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 28-11-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 642
|
3. Funguslar
*
Funguslar klorofil içermeyen ve genellikle sporlarıyla çoğalan mikroorganizmalardır. Yaklaşık 100 000 fungus türü tanımlanmıştır. Bunlardan sadece 8000 fungus türü bitkilerde hastalık meydana getirir. Fungusların bir çoğu insanlar için yararlıdır. Besin olarak tüketildiği gibi gıda ve ilaç endüstrisinde de kullanılır. Ayrıca funguslar bakterilerle birlikte çürüme olayının başlıca etkenleri olarak, organik maddenin parçalanması yoluyla bitkilerin beslenmesinde önemli rol oynarlar. Çürümekte olan organik madde üzerinde yaşayabilen funguslar saprofit olarak isimlendirilirler. Bazı funguslar bitki kökleriyle mikoriza denilen simbiyotik bir birlik oluştururlar. Bazı mikoriza fungusları, zararlı patojenik fungusların bitki köklerini enfekte etmesine karşı bitkiyi koruyabilir. Bitki paraziti bazı funguslar tarafından gıdalar üzerinde üretilen ve mikotoksin denilen aflatoksin gibi bazı maddeler insan ve hayvanlara zararlıdır.
Bazı funguslar sadece canlı bir konukçu üzerinde çoğalıp yaşayabilir; bunlara obligat (mecburi) parazitler denir. Fakültatif parazitler ise ölü organik madde ile beslenerek de yaşamlarını sürdürebilirler. Funguslar klorofilsiz olduklarından besinlerini kendileri hazırlayamazlar; ya organik materyalden, ya da canlı hücrelerdeki hazırlanmış besinlerden yararlanmak zorundadırlar. Buna göre birinciler heterotrof saprofit, ikinciler ise parazittir. Bulundukları beslenme ortamından hazır organik maddeleri absorpsiyon yoluyla bünyelerine alırlar. Biraz organik madde, biraz da nem bulmaları onların gelişmeleri için yeterlidir.
Fungusların bitkiden bitkiye taşınmaları aktif ya da pasif taşınma şeklinde olur. Aktif taşınma, hareketli fungus sporlarının toprak suyunda yüzerek bitki köklerine ulaşmasıdır. Pasif taşınmada ise rüzgar, yağmur ve sulama suları, böcekler ve diğer hayvanlar ile insanlar rol oynar. Aktif taşınma sadece hareketli zoosporları olan Myxomycetes, Chytridiomycetes ve Oomycetes sınıflarındaki funguslarda görülür. Bunların dışında kalan tüm fungus gruplarında ise pasif taşınma söz konusudur.
Funguslar bitkilerde çok değişik tipte belirtiler meydana getirirler. Bitki hücrelerini **** dokularını öldürerek neden oldukları nekrotik simptomlar; yaprak lekeleri,yanıklıklar,gövde ve dal kanserleri, geriye doğru ölüm, kök çürüklüğü, çökerten, gövde ve sap çürüklükleri, etli dokularda kuru veya yumuşak çürüklükler, antraknoz ve uyuz belirtileridir. Ayrıca lobut köklülük, gal ve siğil oluşumu, yaprak kıvırcıklığı gibi hiperplastik ve cücelik gibi hipoplastik belirtiler de oluştururlar.
*
*
Morfolojik özellikleri
*
Fungusların vücudunu oluşturan, diğer bütün organların da kaynağı olan temel yapıya Thallus denir. Genellikle thalliyi meydana getiren organlar hif adı verilen dallanmış ipliksi yapılardır. Hifler bir araya gelerek misel’i meydana getirirler. Gelişmiş funguslarda hifler, septum denilen yarı geçirgen sitoplazmik zarla çevrili, bir veya daha fazla çekirdek içeren hücrelere bölünmüştür. Bölmeli hiflerde hücreler arasında protoplazmik ilişkiyi sağlayan ve por adı verilen delikler bulunur. İlkel fungusların hifleri bölmesiz olup uzun tüpler şeklindedir. Mikroskop altında protoplazmanın hif içinde ileri geri akışı gözlenebilir
Bir hif genellikle bir sporun çimlenmesi ile oluşur. En basit sporlar, bir çekirdek ve sitoplazma içeren mikroskopik tek hücreli yapılardır. İlkel fungusların sporları kamçıları ile yüzerek hareket edebilirler. Bir spor hücre duvarındaki ince bir yerden tüp ya da iplik şeklinde bir çim borusu çıkararak çimlenir. Çim borusu gelişerek bir hife dönüşür ve hif de dallanarak miseli oluşturur. Miselyum çoğu kez fungusun geliştiği ortam içinde gizlidir (Şekil 2.5).
*
Gelişme genellikle hiflerin ucunda olur. Gelişmekte olan hif uçları, en sert odun dokusu da dahil olmak üzere bitki dokusunun hücre duvarından doğrudan bitki hücrelerinin içerisine girebilme yeteneğindedir. Bu giriş, gelişmeleri sırasında çıkardıkları enzimlerle sağlanır. Enzimler hücre duvarlarını ve diğer hücre kısımlarını oluşturan yapıları çözerek parçalar. Fungusların konukçu dokuları içine girişi mekanik basınç yoluyla da olabilir. Bu amaçla hiflerin oluşturduğu ucu çivi şeklinde olan sivrilmiş yapılara apressoryum denir. Apressoryum konukçu bitki üzerinde oluşturduğu basınçla epidermisi delerek doku içine girer. Fungus hiflerinin oluşturduğu özel yapılardan biri de haustoryum’dur. Tüp veya parmak şeklinde olan bu yapı, fungusun konukçu hücreleri içinden besin maddelerini alabilmesini sağlar. Bitki içine giren fungus hifleri hücreler arasında, hücreler içinde ya da iletim dokularında yayılarak bitkiyi istila ederler.
Fungus miselleri yoğun bir şekilde gelişerek fungal dokuları (plektenkima) meydana getirirler. Misellerin düzensiz ve sıkı bir şekilde bir araya gelerek oluşturdukarı fungal dokulara psödoparankima denir. Bu tip dokulara örnek olarak, bazı funguslarla oluşturulan ve sklerot adı verilen yapılar verilebilir. Bunların boyutları birkaç hücreden (mikrosklerotlar) 4 kg ağırlığa kadar değişebilir. Funguslar soğuk, kurak, sıcak veya konukçu yokluğu gibi olumsuz çıkmasıyla sklerot konukçuyu infekte edecek olan hifi oluşturur, yeni bir miselyum meydana getirir ya da başka bir üretken yapıya dönüşür. Armillaria mellea’da olduğu gibi fungus misellerinin birbirine paralel olarak sıkı bir şekilde bir araya gelerek oluşturdukları ip ya da halat şeklindeki yapılara rizomorf denir. Rizomorf, fungusun hem uygun olmayan koşulları geçirmesini, hem de bir konukçudan diğerine ulaşmasını sağlar. Misellerin düzenli ve gevşek bir şekilde bir araya gelerek oluşturdukları fungal dokulara ise prosenkima denir. İçinde değişik çoğalma yapılarının oluştuğu stroma, bu tip fungal dokulardandır. Stroma, üzerinde veya içinde fungusun sporlanma organlarının oluştuğu sıkı bir yapıdır
Üremeleri
*
Funguslarda üreme, eşeyli ve eşeysiz olmak üzere iki tipte gerçekleşir. Eşeysiz üreme değişik fungus gruplarında vegatatif üreme (fragmentasyon), spor vererek, bölünme ve tomurcuklanma ile üreme olmak üzere dört farklı şekilde olabilmekte ve bunun sonucunda değişik tipte sporlar oluşmaktadır.
*
Fragmentasyonda, hiflerin uç ve orta kısımlarındaki hücreler hiften kopup ayrılmakta ve yeni bireyler oluşmaktadır. Hiflerin uç ve orta kısımlarındaki hücrelerin çeperleri kalınlaşıp yuvarlaklaşarak hiften ayrılmasıyla oluşan sporlara klamidospor adı verilir (Şekil 2.7). Bunlar genellikle fungusların olumsuz koşulları geçirmek için oluşturdukları sporlardır. Belirli bir olgunluğa ulaşan hiflerin uç kısımlarındaki hücrelerin tespih tanesi gibi koparak hiften ayrılmasıyla oluşan sporlara ise arthrospor denir. Bu iki spor tipi hif hücrelerinden, yani thalllusdan oluştukları için bunlara thallospor da denilmektedir.
*
Somatik yapısı tek hücreden oluşan funguslar, hücrelerin uzayarak ortadan bölünmesiyle ürerler. Bazı funguslarda, protoplazma ve çekirdeğin hücrenin uç kısmında oluşan tomurcuk içine geçerek, tomurcuğun ana hücreden koparak ayrılmasıyla oluşan üreme şekli görülmektedir. Bu tip eşeysiz üremeye tomurcuklanma denir. Bazı funguslar ise doğrudan doğruya farklılaşmış miseller üzerinde ya da misellerin oluşturduğu özel çoğalma yapıları üzerinde veya içinde spor oluşturmak suretiyle çoğalırlar.
*
Funguslarda eşeysiz dönemde iki tip spor oluşumu görülmektedir. Dallanmış hiflerin ucunda bulunan ve içinde çok sayıda spor taşıyan kese şeklindeki çoğalma organlarına sporangium, spor keseleri içinde oluşan sporlara ise sporangiospor denir. Nemli koşullarda yaşayıp gelişen funguslar bir veya birkaç kamçıya sahip hareketli sporlar üretirler, bunlara zoospor denir (Şekil 2.8). Bununla birlikte fungusların çoğu rüzgar, yağmur suları **** toprakla taşınan hareketsiz sporlar üretirler. Sporangium içinde oluşan hareketsiz sporlara aplanospor denir.
Savaşı
*
Funguslarla savaşta sağlıklı üretim materyalinin kullanılması, hastalıklı bitki artıklarının yok edilmesi, ara konukçu ve vektörlerinin ortadan kaldırılması, rotasyon ve dayanıklı bitki çeşitlerinin yetiştirilmesi gibi kültürel tedbirler önem taşır.
Bazı fungal hastalıklarla savaşta kimyasal ilaçların kullanılması gerekebilir. Toprak kökenli etmenler için toprak fumigasyonu, tohumla taşınan etmenler için sistemik fungisitlerle ilaçlama, bitkinin toprak üstü kısımlarındaki zararlı etmenler için de yeşil aksam ilaçlamaları önerilir.
Bitki patojenlerine karşı kimyasal savaşta hijyen (sağlıklı bitkilerin patojenlerden korunması), kemoterapi (hasta bitkilerin tedavi edilmesi), ve dezenfeksiyon (konukçu bitkilerin çevresinde veya üzerinde bulunan patojenlerin imha edilmesi) olmak üzere üç genel yöntem kullanılır. Funguslara karşı kullanılan fungisitler iki grupta ele alınmaktadır. Bunlar sadece koruyucu etkiye sahip koruyucu fungusitler ile tedavi edici etkiye sahip olan sistemik fungisitlerdir. Koruyucu fungisitler bitki kutikulasından geçme yeteneğinde olmadıklarından bitki bünyesinde hareket edemezler, sadece uygulandıkları noktada etkili olabilirler. Bu nedenle de bitki patojenle bulaşmadan önce kullanılmaları gerekir. Sistemik fungisitler ise bitki bünyesine alınarak taşınırlar, translaminar etkiye sahiptirler, yani yaprağın bir yüzüne uygulandıklarında diğer yüzde etkili olurlar.
Koruyucu Fungisitler.
Bakırlı fungisitler en çok kullanılan koruyucu fungisit gruplarından birini oluşturmaktadır. Bakırhidroksit, Bakırkarbonat, Bakıroksiklorür gibi hazır preparatlar halinde bulunmakla birlikte, Bakırsülfat kullanımdan hemen önce hazırlanmaktadır. Etkisi güçlü ve uzun süreli bir ilaç olan Bakırsülfat günümüzde yaygın olarak kullanılan bir ilaçtır. Yakıcılığını önlemek için belirli oranda kireç ile karışım halinde hazırlanmakta ve bu karışıma “Bordo bulamacı” adı verilmektedir. Genellikle bitki gelişiminin erken dönemlerinde yeşil aksam ilaçlaması şeklinde %1 ( 100 litre suya 1 kg CuSO4 + 1 kg sönmüş veya 0,5 kg sönmemiş kireç) veya %2’lik dozları yaprak lekesi ve mildiyö hastalıklarına karşı uygulanmaktadır. Fakat pratikte nemli ve serin havalarda birçok bitkide fitotoksik etki meydana getirmesinden dolayı, toksik etkisi daha az olan hazır bakır preparatlar tercih edilmektedir.
*
Çeşitli hastalıklara karşı etkili fungisitlerden olan kükürtlü bileşikler inorganik ve organik kükürt bileşikleri (Dithiocarbamatlar) olmak üzere iki grupta incelenir. İkinci grupta bulunan fungusitler Zinep, Ferbam, Maneb, Mancozeb, Propineb’dir. Kalaylı bileşikler birçok fungusa karşı etkili olmalarına rağmen süs ve sera bitkilerinde fitotoksik olduğu için yaygın olarak kullanılmamaktadır.
*
Aromatik bileşikler grubunda PCNB, Chlorothalonil ve Dinocap bulunmaktadır. Heterosiklik bileşiklerden kimyasal yapı bakımından birbirine yakın olan Captan, Captafol, Folpet, Iprodione ve Vinclozolin süs bitkilerinde birçok hastalığa karşı başarıyla kullanılmaktadır. Kimyasal yapıları değişik diğer gruplar içinde Bronopol, Dodine, Dithianon, Dichlofluanid ve Anilazine sayılabilir.
|