Şimdi burada tarım işletmelerine ne gözle baktığımız önemli eğer bu işletmeleri gelir getiren bir işletme olarak görüyorsak gerekli yatırımları yapmak zorundayız. Nasıl ki bir arabanın traktörüm yıllık bakımını yapıyorsak bu işletmelere de gerekli olan yatırımları yapmak zorundayız. Eğer birisi çıkıp beş yıl boyunca bağlarını gençleştirmelerini söylüyor ve de bu yapılmıyorsa kendi düşen ağlamaz demek zorundayız. Buna karınlarını doyuramayan adamlar nasıl bağlarını yenileyecek diyeceksiniz ama hiçbir şey yapamıyorlarsa toplanıp her yıl birinin bağını yenileselerdi yine bu duruma düşmezlerdi.
Meşhur bir fıkra vardır;Cinin biri köylünün birine gelip dile benden ne dilersen ama ne istersen komşuna iki katını vereceğim demiş. Bizim köylü düşünmeye başlamış traktör istesem komşumun iki tane olacak, tarla istesem komşumun iki tarlası olacak bakmış işin içinden çıkamıyor en iyisi sen benim tek gözümü al demiş. İşte size köylü felsefesi.
Ayrıca burada gözden kaçan veya üzerinde durulmayan bir nokta var.Ortada kalitesiz bir ürün var ve özel sektör rica minnet ispirto yapmak için alıyor bu ürünü ya tekel özelleşmeseydi bu kalitesiz üzümler şarap,şıra,üzüm suyu
vb. şekilde üretilecek ve halkın tüketimine sunulacaktı.Ben sırf bir kesim mutlu olsun diye ispirto bile olamayacak ürünleri tüketmek zorunda değilim.Bu resmen halk sağlığı ile oynamaktır.
Türkiye’nin kuru üzüm ihracındaki en büyük handikabı pisliğidir.Yani biz bu üzümleri temiz koşullarda kurutamadığımız için ihraç edemiyoruz.ama bu üzümler iç piyasada tüketime sunuluyor sadece üzüm değil Avrupalı’nın almadığı sebze ve meyveler Türkiye’de tüketime rahatlıkla sunuluyor.Peki bu ülke vatandaşlarının bir Alman,Bir İngiliz,bir Amerikan vatandaşından neyi eksik.Belli bir kesimin ürettiği ürünleri artık devlet olmuyor diye ağlayanlar acaba bunu düşünüp üzülüyorlar mı?
Türkiye’de üretilen üzümün sadece %3’lük kısmı şaraplık olarak kullanılıyor,gerisi yaş ve kuru üzüm olarak tüketiliyor.Üzümün anavatanında bulunan ülkemiz şaraplık üzüm üretemiyor.Bu çok teknik bir iştir ve teknikle köylümüzün arası hiç yoktur.Bu yüzden bizde üretilen şarapların çoğu köpek öldüren olarak adlandırılıyor.Bahsettiğiniz araziler el değiştirdiği için Gülor gibi Sarafin gibi nispeten kaliteli şaraplar tüketiyoruz.
Diğer taraftan eğer biz bu tarım işletmelerini kamu iktisadi teşebbüsü (KİT) olarak görüyorsak burada çalışanların Mine hanımın bahsettiği bankamatik memurlarından hiçbir farkı yoktur.
Maalesef Türkiye’de tarım işletmelerine iktisadi gözle değil de siyasi gözle bakılıyor.bu yüzden de ilerleme sağlanamıyor.Artık bizde tarıma dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinin baktığı gibi piyasa ekonomisi gözü ile bakmak durumundayız.Artık küreselleşen dünyada hiçbir sektör korunma duvarının arkasına sığınamayacak,pazarlarını dünyanın diğer üreticilerine kapatamayacak.Bu yüzden bizde artık kaynaklarımızı daha verimli bir şekilde kullanmak zorunda kalacağız.
Bunun için bizim yapmamız gereken en öncelikli iş ekonominin kurallarını uygulamamızdır yani verimlilik ve maliyet arasındaki ilişkiyi düzeltmemiz üzerinde konuşmamız gerekiyor.Dünya artık büyük bir pazara doğru gidiyor,kim hangi ürünü daha kaliteli ve ucuza üretiyorsa dünyanın her yerinde satar üretemiyorsa da bizim gibi ağlar.
Nüfusumuzun %34’ü tarım sektöründe ve bu nüfusun GSMH’ya katkısı sadece %13 bu acı gerçeği mutlaka değiştirmemiz gerekiyor.
Bu kesimin hala yol ve su sorunlarını çözememişiz,arazilerin bölünerek küçülmesini önleyecek bir yasamız yok,eğitim ve sağlıkta en kötü hizmeti alıyorlar.Türkiye’de tarımla uğraşan insanlar sadece oy olarak görülüyor,sosyal hayata hiçbir katkıları yok onlarda zaten bu durumu kanıksamışlar.Kim kendilerine daha çok ulufe dağıtırsa onun tarafına geçiyorlar.
Cumhuriyet döneminin en büyük başarısızlığı bu kitleyi şehre çekip tarım işçisi sınıfından sanayi işçisi sınıfına atlatamamış olmasıdır.Bu olayı İngiltere 19.yy’da yaptı ve bugün İngiltere’de köylü nüfusu %1’in altında .ABD’de 4 milyon civarında bizde ise aileleriyle beraber 30 milyon civarında.
İşte devlet bunları düzeltmeli.
Son Söz:Ürün alımı şeklinde destekleme yaparak bu insanları yoksulluk ve sefaletten kurtaramayız.