View Single Post
Eski 03-08-2006, 15:56   #42
vifer
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 05-06-2006
Mesajlar: 68
Ben sorunu sadece fındık üreticileri ve onların ailesini ilgilendiren bir geçim sorunu olarak görmek yanlısı değilim. Bence bu bir sistem sorunudur ve bunun birkaç ayağı vardır.
Türkiye’de öncelikle bir tarım nüfusu sorunu vardır .gelişmiş hiçbir ülkede toplam nüfusun yarısı tarım kesiminde bulunmuyor.Cumhuriyet kurulduğunda tarım konusunda gerekli reformlar yapılamadı (burada bahsettiğim sosyal reform) cumhuriyet idaresi köylü kesimine hiç dokunmadı çünkü yerlerinden kaldırdığı zaman onları yerleştirecek alt yapıyı kuramadı yani tarım işçisi olarak çalışan kişileri sanayi işçisi olarak istihdam edemedi.
Destekleme açısından bakılınca 1932’de yıllarda sadece buğday ürünü desteklenirken 1938-1944 yılları arasında diğer tahıl ürünleri ve bazı sanayi ürünleri eklenmiş,1961 yılında dokuza,1970 yılında otuza 1980 yılında on yediye,1992de yirmi altıya 1994 yılında hububat,şeker pancarı ve tütünle sınırlandırılmıştır. Yani çok partili siyasi döneme geçildikten sonra köylü siyasetin aktif ve belirleyici bir üyesi olmuştur.Desteklenen ürünler
Avrupa Birliği’nde, halihazırda,13 üründe uygulanmaktadır. (buğday, mısır, arpa, yulaf, çavdar, kolza tohumu ayçiçeği, soya, kuru bakliyat, fasulye, tütün ve et)
Tarım reformu yıllarca bütün hükümetlerin programlarında ilk sırayı almış ancak her defasında fare doğurmuştur. Bu reformlardaki amaç tarım kesiminin kayıtsız desteklenmesi olmamalıdır çünkü en büyük sorun tarımda verimliliktir.tarım nüfusunun toplam üretime katkısı sadece %13’tür.Bu nüfusla kıyaslandığında çok düşük bir orandır ve bu verimlilikle rekabet edebilme ihtimaliniz yoktur.
Kısacası siyasi popülizm ve bizim buna müsait olan yapımız bu modeli değiştirmek yerine günü kurtarmaya yönelik politikalar üretti.

Desteklemede üretim ile desteği birbirinden ayırmak lazımdır. Çünkü çiftçiler arz talep dengesine bakmadan desteklenen ürüne doğru kaymaktadırlar bu da arz fazlası olusturmaktadır.Destekleme ürünün satın alınması ya da taban fiyat verilmesi şeklinde değil doğrudan gelir desteklemesi şeklinde yapılmalıdır.zaten Türkiye’de de bu yönde çalışmalar vardır.Dünya bankasından sağlanan kredilerle dekar başına ödeme yapılmaktadır ayrıca mazot desteği de verilmektedir.(Gerçi köyün yüzölçümünden daha fazla alan bildirerek devleti tokatlayan saf köylülerimiz çıktı ama )
Devlet çiftçiyi alternatif ürünlere yöneltmeli söküm bedeli gibi kayıpları karşılanmalıdır,hem böylece yan sanayi kolları gelişecek ve istihdam artacaktır.

Allah vermezse devlet ne vermektedir Vifer? Kime ne kadar vermektedir?


Sadece bir ürünü örnek vereceğim Mine Hanım;

Türkiye, dünya şark tipi (oriental) tütün üretiminde %42’lik payıyla birinci
sırada yeralmaktadır. Tütün ülkemiz için önemli bir ihraç ürünüdür.
Ancak, yapılan ihracat ve ülke tüketim ihtiyacı dikkate alındığında; 180 bin
ton üretilmesi yeterli iken bizim üretim miktarımız, 1998 yılında 285 bin ton,
1999 yılında 260 bin ton ve 2000 yılında 210 bin ton düzeyinde gerçekleşmiştir.
Tekel bu üretimin yaklaşık %70’ini almaktadır. Oysa, Tekel’in kendisine ait 7 sigara fabrikası için yaptığı alımların (“idare alımları” olarak
adlandırılmaktadır) miktarı ortalama 50 bin ton düzeyindedir.
Bilindiği üzere, destekleme alımları için görev zararı doğmaktadır ve bu
meblağ 2000 yılı sonu itibariyle 1.5 Katrilyon TL’na ulaşmıştır. Tütün stokları
ise 500 tonun üzerinde olup, sözkonusu stok miktarı ülkenin altı yıllık iç
tüketim ihtiyacını karşılayacak düzeydedir. Hem görev zararı yükü hem de
stoklar sürdürülemez boyutlara ulaşmıştır.
Yapılan hesaplamalar 1995 – 2000 döneminde; kamunun, harcadığı her 1
dolar için 4 .7 dolar maliyet üstlendiğini göstermektedir.

Sadece tütün için devletin verdiği rakam.İşte biz bu yüzden dünyanın en pahalı şekerini yiyor,en pahalı benzinini kullanıyor,en pahalı konuşmasını yapıyoruz.yani devlet bir kesime verdiğini bütün kesimlerden fazlasıyla alıyor.
Son Söz:Çiftçinin tüccarın elinden kurtarılması destekleme alımı ile olmaz.

vifer Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön