Sözünüzü kesmiş gibi olmak istemem ama küçük bir ilave yapmak isterim.
( Philip Baron adlı yazarın kitabından alıntıdır. )
Kanserle bağışıklık sistemi arasında çok önemli bir bağ vardır. Vücudun kanserle savaşmasında bağışıklık sistemi anahtar görevi üstleniyor. Doğanın davetsiz misafirlerle mücadele aracı olan bağışıklık sistemi herhangi bir nedenle zayıflarsa kanser hücrelerini de denetlemekte yetersiz kalıp gelişmelerine izin verebiliyor.
Bağışıklık sistemi vücuttaki en önemli sistemlerden biridir. Görevi, vücuttaki bütün anormal dokuları veya antijen adı verilen davetsiz misafirleri tespit etmek, saldırmak ve yok etmektir. Virüsler, zararlı bakteriler, mantarlar ve toz polen ev zararlıları olarak bilinen alerjenlerin hepsi antijendir. Kontrolden çıkmış hücreler de öyle.
Hücrelerin denetim dışı ve düzensiz gelişmesi, yani kanser, bağışıklık sisteminin ya bu tür bir hücreyi tespit edememesi, ya da buna karşı hiçbir şey yapamayacak kadar zayıf olması yüzünden bağışıklık sisteminin görevini yerine getirmemesinin sonucudur.
Hastalığa karşı savunma esas olarak kandaki akyuvarların görevidir. Lökosit adı verilen akyuvarlar lenf sistemindeki bezler tarafından üretilir. Akyuvarların bir kısmı da kemik iliğinde yapılır.
Akyuvarlar, vücudu antijenlere karşı savunan antikorları üretir. Antikorlar, akyuvarların lenfosit adı verilen özel bir türü tarafından yapılır. İmmünoglobin denilen beş türü vardır.
|