View Single Post
Eski 31-10-2008, 22:31   #2
nariçi
Ağaç Dostu
 
nariçi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 28-09-2008
Şehir: Gaziantep-Adıyaman
Mesajlar: 3,412
Cumhuriyet

Cumhuriyet modern çağdaş özgürlüğün demokratik olarak özümsendiği sistemdir. Cumhuriyet rejimi vatandaşları, somut olarak hiçbir sınıf ve kişi **** gurubun egemenliğine biat etmezler. Bu sistemde toplumun değer yargılarını oluşturan düşünce atmosferi içinde oluşturacak modern hukuk ve anayasal kriterler esas alınarak toplumun soyut erk gücü egemen olur.

Bu toplumsal yapılanma ile vatandaşlar, kişiliklerine sahip saygın birey olarak toplumun eşit yasal haklara sahip ferdi olurlar. Yasalar karşısındaki haklarını devletin kamusal kuruluşlarından aracısız olarak her kademede talep etme rüştüne sahiptir.

Sorumlulukları da devletin hukuk kaynaklarındaki anayasal çerçevede oluşturulmuş hukuk kurumlarına direk muhatap olarak sorumludur.

Hak, yükümlülük ve toplumsal sorumlulukları için icazet ve referans, çevre ve odaklarına muhtaç değildir. Devletin soyut erk gücüne şirk oluşturan feodalite uzantıları veya dini araç edinen topluluklar veya liderleri bu 'Cumhuriyet' rejiminde etkisizleşmişlerdir.

Ancak güncel duruma baktığımızda işte bu devletin soyut kurumsal hükmü şahsiyeti ile vatandaşları arasına yeniden girmek isteyen sosyo-siyasal şirk unsurlarının kurulu cumhuriyet düzeni ile egemenliği paylaşma mücadelesi yaşanmaktadır. Ancak elbette ki Cumhuriyetin kurumsal işleyişini statüko çemberi içinde kısırlaştırma ve bu düzlemde statükocu bir bağnazlığa gömmekte Cumhuriyetin modern devrimci çağdaş gelişimine ters düşmektedir.

Aslında cumhuriyet halk rejimi demektir ve burjuva sınıfı da oluşmamalıdır. Toplumsal kast yapılanması en ters gelen bir sosyal sapmadır. Seçimle yönetime gelenler halkın fertleri olarak yine seçim sonucu ile halkın arasına dönerler.

Bürokratların kişisel iradeleri ile vaaz edecekleri görev anlayış ve yetkileri yoktur. Seçimle sonucu yasama meclisini oluşturan anayasal organların kararı olan yaslara uymak zorundadırlar. Devletin halkına kamusal hizmet ve sorumluluklarını yerine getirmek ve sosyal, ekonomik refahı temin etmek için çalışan, huzur ve güvenliği sağlayan memurlarıdır. Ve herkes halkın birer ayrıcalıksız ferdidirler.

Cumhuriyet adı verilen yönetim biçimlerinde halk, yönetimini beğenmediği yöneticileri, belli aralıklarla yinelenen seçimlerde değiştirebilmek olanağına sahiptir. Bu nedenle yöneticiler, toplumu keyfi biçimde yönetemezler; halkın isteklerini ve beğenilerini göz önünde tutmak zorunda kalırlar. Bir başka deyişle, yöneticilerin iradesi mutlak değil, halk iradesi ile sınırlıdır. Cumhuriyetlerde bu özellikler, yönetenleri siyasal bakımdan halka karşı sorumlu duruma getirir. Yönetilenleri tebaa, kul olmaktan çıkarıp ( Kul olmak, Allah'a kul olmaktan değil insanlara kul olmak bedbahtlıktır) vatandaşlık konumuna yüceltir.

Bu siyasi sistem gereğidir ki Cumhuriyet yönetiminde söz ulusundur. Cumhuriyet; yurttaşların seçme ve seçilme hakkının olduğu bir yönetimdir. Ulus temsilcilerinin kabul ettiği yasalarla ülkenin yönetilmesi cumhuriyet olmakla birlikte bu sistemin işlemesi için de demokratik yapıda olması toplumsal olarak her alanda ve zamanda ulusun her alandaki halk yığınları sosyal ve hukuksal meşru örgüt ve kişisel hakları ile katılım içinde olmaları önerilmekte ve önemsenmektedir.

Cumhuriyeti Atatürksüz anlamak Türkiye Cumhuriyetini tanımak açısından mümkün değildir. O günlere bakarsak: " Bugünkü hükümetimiz, devlet örgütümüz doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet örgütü ve hükümettir ki, onun ismi cumhuriyettir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millettir ve millet hükümettir. Artık hükümet ve hükümet mensupları, kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır."
1925 (Atatürk'ün S.D. 11, s.230)

"Büyük, önemli bir devrim oldu. Bu devrim, milletin kurtuluşu adına, hak adına yapıldı. Milletimiz, demokratik bir hükümet kurmak sayesinde düşman ordularını yok etti, vatanı istilâdan kurtardı. Kahraman ordumuzun cesaret meydanlarında kazandığı zaferi, siyaset alanında da verimli yaptı. Türkiye'nin yeni yönetimi yaptığı işlerle, başarı ile niteliğini tanıttıktan sonra dünyaca bilinen unvanıyla varlığını açıklığa kavuşturdu ve kuvvetlendirdi. Türk tarihinde bir cumhuriyet dönemi açtı." 1924 (Atatürk'ün SD.II, s.165-166)

"Bu kadar matemler ve felâketler geçirdikten sonra elbette Türk öğrenmiştir ki, vatanı yeniden yapmak ve orada mutlu ve özgür yaşayabilmek için kesinlikle egemenliğine sahip kalmak ve cumhuriyet bayrağı altında bütün evlâtlarını toplu ve dikkatli bulundurmak gerekir." 1924 (Atatürk'ün S.D.I1, s. 180)

İşte bu Cumhuriyet vatanın her yurttaşının şahsiyetini koruyan onur ve haysiyetini kazandıran, onu Allah'ın yarattığı bir kul olarak özgür insan olmasını sağlayan, siyasi bir rejim ve devlet yapısıdır.

Cumhuriyet'in 85. yılı tüm Ulusun fertlerine kutlu olsun.

nariçi Çevrimdışı   Başa Dön