Küçük ekmek kırıklarını takip edeceksin, patikalardan vadilerden geçeceksin korkma yolu takip et. Vadinin sonunda küçük bir köyle karşılaşacaksın orada karşına dev kargalar çıkacak kara bulutları yarıp uçarken çıkardıkları sert rüzgarlara karşı duracaksın. Sığınacak çok ev varken sen savaşmayı deneyeceksin çünkü sen bir şövalyesin, tek başına kalacaksın anlaşılmayacaksın ve sonunda buğday tarlalarının arkasındaki Su dağına varacaksın. Su dağında yalnız olmadığını senin gibi birçok şövalyenin olduğunu göreceksin. Ekmek kırıklarını yemeye çalışan ve gideceğin yolu yok etmeye çalışan kargalara karşı savaşacaksın.
Su dağında yalnız olmadığı gördüm. İçeriye girer girmez, kargalara karşı savaş açmış güler yüzlü birçok şövalye ile karşılaştım. İsimleri teker, teker soruyor ve kim, kim diye hızlı, hızlı düşünmeye çalışıyordum. Sevgili Yeşilim’i gördüm gözleri ışıl, ışıl ve mutlu. Hemen beni tanıdı, mum çiçeğinin büyüdüğünü ve gayet sağlıklı olduğunu söyledi. Erken kalktıklarından fazla konuşamadık. Sonra yavaş, yavaş muhabbeti dinlemeye başladım ama benim aklımdaki şövalyelerin kimler olduğuydu. (Hüseyin beyin deyişiyle) Altınları topluyor ve şövalyeleri tanımaya çalışıyordum. Bu durumu çok çabuk fark etti doğal doğa iyi bir izlenimi var.

Ben doğal doğa deyip tanışmaya başladık.
Gerçektende Su dağı(agaclar.net) aynı hislere sahip insanların bitkileri seven değer veren, insanlığı seven değer veren, doğayı seven değer veren insanların toplandığı bir yer.