Bugün hava çok güzeldi, pırıl pırıl da güneş vardı.
Büyük bir iştahla kendimi bahçeye attım, neler yapmam gerekiyor diye notlar almaya başladım. Elimdeki defter sayfası satır satır dolmaya başladı. Ne kadar çok da iş varmış dedim kendi kendime.
Birinci madde çimler... ve yığınla işi var, yeniden ekime karar vermiş bulunuyorum.
Sonra işler sıra ile devam ediyor, yazdıkça yazdım, daha sonra yapılacakların çokluğu benim de gözümü korkutmaya başladı. Bu gidişle bu ayı da burada geçirecek gibi görünüyorum, ama ben evimi de çok özledim.
Ayva ağaçlarının altına gelince adeta mest oldum. İri iri ve o kadar güzeller ki. Sonra gülleri inceledim. Harikalar yaaa, o kadar güzel açtılar ki. Daha sonra Oğuz'un bahçesine gittim yeni ektiği salatalıklardan bir kucak topladım, kütür kütür o kadar güzeller ki. Hemen bir tanesini elimle oğuşturarak yıkamadan yemeğe başladım. Biraz ilerdeki kış eriği ağacı sanki ''benim tadıma bakmayacak mısın?'' der gibiydi. Topladığım salatalıkları oracığa bırakarak ceplerime kütür kütür eriklerden doldurdum, daha sonra da salatalıkları alarak eve geldim. Sözüm ona ben bugün çoookkkk iş yapacaktım, oysa aylak aylak dolaşıp bahçede ne bulduysam yedim. Erik, elma, ayva, salatalık, hünnap,incir, muşmula(daha tam olmamış, nar da kopardım ama o da daha kıpkırmızı değildi). Eee bu kadar abur cubur yersen, yemeğin (kuru fasulye-pilav-elma komposto) tadına bile bakamasın.
|