Bana çok uzun gelen bir aradan sonra, tekrar burada yazabilmek için vakit ayırmak çok güzel.
Öncelikle tüm İzmir gurubundan toplantıya katılamadığım için özür diliyorum. Gerçekten katılmayı çok istediğim bir toplantıydı. Ancak çok ani işlerim için şehir dışında olmak zorunda kaldım. Uzun zamandır da birşeyler yazabilecek kadar vakit ayıramadım. Fakat şimdi çok mutluyum.
Yağlı tohumlar konusununda kanola ile ilgili yeterli bilgileri Klimanjaro ve Mine Hanım çok güzel aktarmışlar gerçekten. İlave edecek neredeyse hiç birşey yok.
Yazılabilecek üçbeş satır da şöyle olabilir.
Arkadaşlar, kanola dışa bağımlı petrol politikamızın rahatlamasının, çiftçimizin daha mutlu olmasının, ekilebilir topraklarımızın daha verimli kullanılmasının, hayvancılık ve arıcılık alanındaki yararlarının,sosyo ekonomik katkıları yanı sıra,çevreye olan pozitif etkileri ile geleceğin stratejik yakıtlarından olan biyolojik yakıtlara olan katkısının, gözardı edemeyeceğimiz, toprak yapımıza ve iklimimize en uygun bitkilerin başında geliyor.
Şöyle düşünüyorum;
Ülkemizde yüzbinlerce dönüm arazi her yıl nadasa bırakılarak atıl olarak duruyor.Kanolanın baklagiller. buğday arpa, şeker pancarı gibi ürünlerin arkasından münavebeli ekiliyor olması çiftçimize muhteşem bir kazanç kapısı açıyor.
Düşünsenize belli bir bölgede binlerce dönüm arazi kanola ekilmiş durumda, çiçeklenme döneminde yer sarı, gök mavi her yer sapsarı kanola çiçekleri ile bezenmiş burada arıcılık yapılmaz da ne yapılır?
Hasatın hemen ardından, aynı yerde kurulmuş olan yağ fabrikaları, biyodizel tesisleri ve üretilen protein değeri çok yüksek olan küspe ile de hayvancılığın ne kadar gelişeceğini düşünsenize?
Bir de yan ürünleri hesaba katarsak, tıpkı bu bitki kurban eti gibi diyorum ben hiçbir yeri zayi olmuyor israf edilmiyor.
Tüm dünyada petrol şirketlerinin yeni politikasını biliyor musunuz?
Her biri çok büyük ve verimli arazileri sahiplenme peşindeler. En iyimser bilim adamlarının bile 25 - 30 yıl ömür biçtiği fosil kökenli yakıtlar çok yakın zamanda maliyet açısından çok daha yüksek olan daha derin sondajlarla açılan kuyulardan elde edilebilecek. Petrol fiyatlarının bu kadar yükselmesinin ardında biraz da pahalı üretilecek petrol maliyetlerinin şimdiden bir kısım yatırım finansmanını sağlamak yatıyor.
Dikkat ederseniz petrol ile hareket eden makina ve araçların yakma teknolojileri her geçen gün biraz daha gelişiyor ve hatta değişiyor.Önceleri daha az yakıtla daha uzun süreli daha verimli ve yüksek performans hedefleniyor iken, şimdilerde artık enerji kaynaklarının çeşitliliği üzerinde yoğunlaşılıyor. Batılı ülkelerin çok kısıtlı olmasına rağmen ekili alanlarında tarım politikalarını enerji bitkileri üzerine yoğunlaştırmaları dikkat çekiyor. Son üç beş yıl öncesine kadar Avrupada biyodizel üretiminde tesis ve üretim açısından en zengin ülkeler İtalya ve Çek Cumhuriyeti iken Almanyanın son üç yıldır izlediği tarım politikaları neticesinde bu ülkelerin çok ilerisine gitmesi çok önemli bir tespit olacak.
Sadece biyo yakıtlar değil. Aynı zamanda diğer temiz enerji kaynaklarının titizlikle araştırılıyor ve de geliştiriliyor olması dikkatlerden kaçmamalı. Amerikada birçok eyalette tüm kamu taşımacılığı alanında, ulusal parklardaki tüm araçlarda, bilhassa denizcilik işletmelerinde, Amerikan ordusunda, deniz kuvvetleri ve hava kuvvetleri gibi ABD nin çok önemli kuvvetlerinde programlı şekilde biyodizel ve diğer biyo yakıtların (bioethanol-biogaz gibi) kullanımı hızla arttırılmakta. Hibrit araçlar, güneş enerjisi ile çalışan araçlar, birçok ülkede rüzgar tiribünleri ve kojenerasyon tribünlerle enerji üretimi katlanarak artan sayılarla ifade edilmeye başlandı. Petrol rezervlerinin azalması yanında iklim değişikliklerinin, küresel ısınmanın tehlikeli boyutlara ulaşması daha temiz enerjilere yönelmeyi zorunlu kılıyor.
Gelişmeler umut verici olmasına karşın, ülkemizde nasıl bu yarışa dahil oluruz çabaları veya politikaları üretilecek iken, daha düne kadar biyodizele ne kadar ÖTV koyalım tartışmaları yapılıyordu. Nihayet aklı selim birileri çıktı da bu olayın stratejik önemini ısrarla bu ülkeyi yöneten insanlara anlattı. Son iki üç yılımı çok sıkı takiple geçirdiğim, üniversiteler, iş çevreleri ve Avrupa Birliğinin politik olmayan sağduyulu temsilcilerinin hazırladığı programlarda gerçekten çok büyük çabalar harcandı. Bilgilendirme toplantıları nihayet sonucunu vermeye başladı ve ülkemizde de bu konu ile ilgili geniş bir kamuoyu oluşturuldu.
İş adamları, yatırımcılar ve yöneticiler arasında kö
prü olan hocalarıma, çabaları ve bu güne kadar vermiş oldukları mücadeleler için teşekkür ediyorum.
Ülkemizin neredeyse tüm üniversiteleri, bu konu üzerine o kadar iyi odaklanmış ve o kadar güzel programlar hazırlamışlar ki; işadamlarına sadece uygulamak kalıyor.
''Çok çalışmamız lazım çooooook.'' diyorum yeniden yazana kadar....
Hoşçakalın dostlarım...