View Single Post
Eski 06-09-2008, 13:00   #330
ekalafat
Ağaç Dostu
 
ekalafat's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-12-2006
Şehir: -bursa
Mesajlar: 140
Daha önce yazdığım bir yazıyı müsaadenizle buraya alma zamanı geldi...

Ama önce sağlık…

Günümüzde normal hayatın gidişatından biraz kafamızı kaldırıp bazı şeyleri sorguladığımızda çok farklı verilere ulaşabiliyoruz.

Son 50-60 senedir hayatımızı kuşatan hayat tarzımızı biraz birlikte kurcalayalım:

Birinci sırayı tabi ki betonarme binalar alıyor. Bu malzemeyle tanışmamız 2.Dünya savaşı sıralarını buluyor. Hitlerin soğuğa dayanıklı malzeme ile kuşatacağı yerlere hızlı ulaşmak istemesi betonarmenin oluşumuna önemli etki ettiği söylenir. O yıllarda orada eğitim gören teknik okul öğrencilerimizin de tabiî ki en iyi öğrendiği malzeme bu olacaktır. Sonra ikinci dünya savaşı ve bu öğrencilerin ve hocalarının ülkemize dönüşü ile betonarmeye bir hız vermişiz ki bu konuda belki de tüm dünya ülkelerini geride bırakacak bir teknolojiye ulaşmışız.

Bir yandan da konutlarımız hızlı bir değişim göstererek, kerpiç ve ahşaptan çıkıp bu bol bulunan, ucuza malolan malzeme ile” daha katlı daha katlı “diye diye rant farklılaşmasını meydana çıkarmışız.Bunun sonuçları da laz müteahhit diye fıkralara konu olmuş, depremlerde başımıza çöken tabut evlerin oluşmasına önayak olunmuştur.

Özellikle 80’li yılların sonrasındaki ahlaki erozyonun sonucu olarak, sadece bir kolon veya kirişinde sorun içeren, bir vibratör boşluğu, eksik etriye, paslı demir, çok kuru veya çok sulu, çimentosu akmış beton, erken alınmış bir döşeme kalıbı, sulanması ihmal edilmiş ve güneşte yanmış, çok soğukta katkısız dökülüp suyu donan veya kum çakıl büyüklük ve karışım oranları hesaplanmamış beton, demirleri ayakla basılıp aşağıya düşmüş bir balkon, paydos edildiğinde yanlış yerde bırakılmış döküm bitimi, kolon kiriş bağlantılarındaki kısa filizler,deniz kumu kullanımı gibi saymakla bitmez ve denetimi son derece güç sorunlarla uğraştığımız betonarme binalarda son depremde onbinlerce vatandaşımız neyin nasıl olduğunu anlamadan çöken binalar sebebiyle aramızda ayrıldı.

Bu tarihten itibaren de bir iki fevri çıkış görüldü ama, maalesef bu sorgulama tam yapılmadan bir depreme daha gidiyoruz ve bunun sonuçlarının öncekinden daha iyi olacağını kimse garanti veremiyor…

Her yıl ortalama depremlerde 1000 vatandaşımızı kaybediyoruz.* Yani şöyle hesaplayınız; son depremden sonra geçen sürede hiç ölü vermediğimize göre hali hazırda elimizde alem-i berzaha yolcu 9000 kişi hazır!!! Yazması bile korkunç ama kimse tınmıyor…

Bunları kafamızın bir yerine yazıyoruz, ve asıl üzerinde durmak istediğim konuya geliyorum. Sevgili okurlar, hiç milletimizin niçin kansere yakalandığını ve bunun millete açıklandığı bir yer duydunuz mu? O kadar Kanser araştırma kurumları, dernekleri vardır, hiçbirisi de çıkıp halkımızın niçin kansere yakalandığını ve bunun çığ gibi arttığını açıklamıyorlar. Bunu da bir irdeleyelim.

Bakınız Atom Enerjisi kurumu diye bir kurumumuz vardır. Bu kurumun süreli yayınlarında konuya şöyle değiniliyor:

Radon renksiz kokusuz tatsız 86 atom numarası ile periyodik cetvelin soy gazlar sınıfında yer alan radyoaktif bir gazdır. Radon kaya, toprak ve sudaki doğal uranyumun radyoaktif bozunması sonucunda oluşur.

Kaya ,toprak ve su size tanıdık geliyor değil mi. Bunlar sizin evinizin duvarının yapılışında kullanılan malzemeler. Yani harcında sıvasında kullanılan malzemeler. Peki bunların alındığı bölgenin radon ölçümleri yapılıyor mu? Veya binanız tamamlandıktan sonra içerideki radonu tesbit edip oturma iznini oradaki verilere göre yapan bir birimimiz var mı?

Beğenmediğimiz Rusya’da bile yapılıyor da ben biraz kulağa su kaçırayım!..

İkinci sırayı bina içindeki mobilyalarımız alıyor. Şimdi oğlan/kız evleniyor şöyle anlı şanlı bir düğün ve kalitelisinden bir de mobilya düzdükmü tamamdır…

Ama öyle olmuyor işte aldığınız mobilya ile onları ileride kanser edebileceğinizi biliyor musunuz? Kimyada kullanılan iki madde fenol ve formaldehit. Bunlar mobilyada tutkal , sunta ve kontraplak yapımında kullanılıyor.

Uzun süreli olarak düşük dozlarda formaldehite maruziyet solunum güçlüğü, ekzema ve allerjik reaksiyonlara yol açabilir. formaldehit insanlarda kanser yapıcı maddeler arasında sayılmaktadır. burun ve akciğer kanseri ile bağlantılı, beyin kanseri ve lösemiyle de ilişkili olduğu düşünülmektedir. havada 0, 1 ppm bulunduğunda, gözlerin sulanmasına, öksürüğe, nefes darlığına, hırıltılı solunuma, deri döküntülerine, allerjik tepkilere, göz, burun ve boğazda yanmaya neden olur. etkilenime bağlı olarak kusma ve ishale de yol açar. duyarlığa yol açması nedeniyle daha sonraki etkilenimler aynı derişimde daha şiddetli reaksiyolara yol açabilir. 2 ppm konsantrasyonda gözlerde tahriş yapar, 20 ppm de tek bir etkilenimle bile korneada kalıcı matlaşmaya neden olur. 25 ppm üzerindeki etkilenimler öldürücü akciğer ödemi dahil çok şiddetli tepkilere yol açar

Yani evin içinde soluduğumuz hava; duvarlardaki radon, mobilyalardaki fonel formaldehit ve üre formaldehit bir de pvc pencerelerin ortama etkileri ile birleştiğinde kansere niçin oluyor diye bakmak yerine bünyemiz ne kadar da sağlammış demek daha uygun olur sanırım.

Bunların çözümü nasıl mı olacak? Fazla teknik konulara girerek sıkıcı olmamak adına bir sonraki yazıya ekleyelim.

Sağlıcakla kalın, sağlıklı düşünün.

ekalafat Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön