View Single Post
Eski 18-06-2006, 12:42   #21
bonsaisever
Ağaç Dostu
 
bonsaisever's Avatar
 
Giriş Tarihi: 13-08-2005
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 3,775
Azotu Toprağa az verirsek;
Azot, bitki bünyesindeki söz konusu önemli fizyolojik fonksiyonlarıyla ilgili olarak, gerek ürün miktarını gerekse ürünün kalitesini etkiler. Azot noksanlığı bitkilerde özellikle vegetatif gelişme üzerine olumsuz bir etki yapar ve vegetatif gelişmesinin çok zayıflamasına sebep olur.Azot noksanlığında yapraklar normal büyüklüklerini alamazlar ve renkleri de, noksanlığın derecesine bağlı olarak, açık yeşil **** sarıya döner. Azot noksanlığında yapraklarda ortaya çıkan kloroz arazı diğer bir çok besin maddeleri noksanlıklarının sebep oldukları arazdan farklı olarak yeknesaktır.. Yani renk değişikliği yaprağın her tarafında aynı olmakta ve bu değişiklik yaprağın uç kısmından başlayarak ‘’ V ‘’ şeklinde yaprağın iç kısmına doğru ilerlemektedir.
Öte yandan azot noksanlığı ilk olarak yaşlı yapraklarda ortaya çıkar, noksanlığın devamı halinde ise bu araz genç yapraklarda da görülür. Azot noksanlığından ilk olarak yaşlı yaprakların zarar görmelerinin sebebi ise bu besin maddesinin bünyede hareket edebilmesi ve böylece yaşlı kısımlardan genç , gelişmekte olan kısımlara taşınabilmesidir.

Azot noksanlığından yapraklarda ortaya çıkan bu renk değişiklikleri bitki bünyesinde yeterli ölçüde klorofilin bulunmadığına bir işarettir ki klorofil noksanlığı ise bitkide fotosentez olayının normal bir şekilde sürmesini engeller. Bu gibi hallerde bitki vaktinden önce çiçek açar ve böylece bitkinin gelişme süresi de normale nispetle kısalmış olur. Azot noksanlığı tohum , çiçek , meyve oluşumunun azalmasına ve bitkinin kök sisteminin de zayıflamasına yol açar.

Azot noksanlığı gibi azot fazlalığı da bitkiler üzerine olumsuz bir etki yapar. Fazla azot bitkide vegatatif gelişmeyi çok fazla kuvvetlendirerek çiçek ve meyve teşekkülünün hem azalmasına hem de gecikmesine sebep olur ve böylece kaliteyi düşürür. Fazla azot ayrıca bitkilerin hastalık etkenlerine karşı dirençlerinin azalmasına ve aynı şekilde bunların düşük sıcaklık derecelerinde zararlanmalarına da sebep olur.Pratikte sonbaharda fazla miktarda azotlu gübre verilen meyve ağaçlarının dondan çok fazla zarar gördükleri sık sık gözlenmiştir.

Bitkilerin azot gereksinimleri birbirlerinden farklı olduğundan çeşitli kültür bitkileriyle topraktan kaldırılan azot miktarı da bitkinin tür ve çeşidine bağlı olarak değişir.Bu bakımdan tahıllarla baklagil bitkileri arasındaki fark daha da önemlidir. Gerçektende tahıl bitkilerinin toprak azotunun hızla tüketmelerine karşılık baklagil bitkileri toprağa azot kazandırırlar. Bu yüzden pratikte tahıl bitkilerinde azot noksanlığına çok sık rastlanmaktadır. Yalnız söz konusu bitkilerde görülen ve azot noksanlığı ile ilgili bulunan araz bazı hallerde toprakta yeterli ölçüde azotun bulunmamasından çok , kuraklık , düşük sıcaklık dereceleri ve benzeri gibi uygun olmayan iklim faktörlerinin etkileriyle ortaya çıkmaktadır. Çünkü bu faktörler ve örneğin, kuraklık toprakta nitrifikasyon olayının hızının azalmasına ve böylece bitkinin toprakta bulunan azottan gereği gibi faydalanmamasına sebep olur. Bu koşullar da ayrıca bitki köklerinin toprak içerisine gelişime de azalır. Kuraklığın şiddetli ve aynı zamanda sürekli olduğu hallerde ise , toprakta yeter ölçüde azotun bulunmasına karşılık , bitkinin azot alımı hemen tamamen durur ve bitki ölür.

Öte yandan pratikte bazı hallerde baklagil bitkilerinde de azot noksanlığı ortaya çıkmaktadır. Bunun sebebi ise yine doğrudan doğruya uygun bir durumda bulunmayan iklim faktörlerinin etkileriyle gerek bu bitkilerin atmosfer azotundan faydalanmalarını sağlayan nodozite bakterilerinin gerekse nitrifikasyonu yapan bakterilerin faaliyetlerinin engellenmiş olmasıdır.

Meyve ağaçlarında da azot noksanlığına çok rastlanır. Buna sebep meyve ağaçlarının bu besin maddesine olan ihtiyaçlarının fazla olmasıdır. Meyve ağaçları içerisinde özellikle şeftaliler azot noksanlığına karşı çok hassas olduklarından azot noksanlığının bu meyve türünde sebep olduğu zararlanmalar , diğer bir çok meyve türüne göre daha şiddetli olmaktadır


Fosfor noksanlığında bitkilerde ortaya çıkan arazlar

Fosfor noksanlığında bitkide ortaya çıkan belirtilen bazı bakımlardan azot noksanlığının sebep olduğu belirtilere benzerlik gösterir. Gerçektende fosfor noksanlığı da daha çok bitkinin gelişmesi ilk periyodunda ortaya çıkar ve bitkide gelişmenin çok zayıflamasına sebep olur. Yalnız fosfor noksanlığı azottan farklı olarak bitkinin toprak üstü kadar kök sistemi üzerine de önemli bir etki yapmakta ve gerek kök oluşumunu ve gerekse kök gelişmesini çok zayıflatmaktadır. Bu yüzdende fosfor noksanlığından en çok kök bitkileri zarar görürler.

Fosfor bitkide tohum oluşumu için çok önemlidir, ve tohumlar fosforun depolandığı yerlerden biridir. Ayrıca erken olgunluk ve bitkilerin hastalıklara karşı direnci açısından da oldukça önemlidir.

Fosfor noksanlığında yapraklar normal büyüklüklerini alamazlar ve bunların renklerinde de çeşitli değişiklikler kendini gösterir. Fosfor noksanlığında yapraklar başlangıçta normalden daha koyu yeşil bir renk alırlar sonraları ise renk kırmızımsı mor veya kahverengine döner.

Bitkide yaprakların başlangıçta koyu yeşil bir renk olmalarının sebebi fosfor noksanlığında bitkinin bünyesine normale oranla daha fazla miktarda azot alması ve bu fazla azotun bünyede toplanmasıdır. Daha sonra yapraklarda kırmızımsı mor rengin meydana gelmesi ise, bünyedeki şeker birikimi ile ilgilidir. Çünkü fosfor noksanlığında bitki bünyesindeki şekerler nişasta ve seliloza dönüşmeyip bünyede yığılırlar ve böylece bitkideki şeker konsantrasyonu anormal derecede yükselir. Şeker konsantrasyonunun anormal yükselmesi ise yapraklarda aynı şekilde antosiyan renk maddesi miktarının da yükselmesine ve böylece yapraklarda kırmızımsı mor bir rengin oluşumuna neden olur.

Fosfor noksanlığı meyve üzerine de azot noksanlığından farklı bir etki yapar ve fosfor noksanlığına maruz kalan meyvelerin zemin renkleri yeşil , meyveler fazla etli , meyve eti de yumuşaktır. Ayrıca böyle meyvelerin asit kapsamı yüksek ve saklanma özellikleri de iyi değildir. Bu yüzden fosfor noksanlığı ürün miktarı kadar ürün kalitesini de çok düşürmektedir.

Bitkilerde fosfor noksanlığı uygun olmayan iklim faktörlerinin etkisiyle de ortaya çıkabilir. Gerçektende havaların yağışlı ve serin gittiği zamanlarda , toprakta oldukça fazla miktarda alınabilir fosforun bulunmasına karşılık, bitkilerde fosfor noksanlığı arazi görülebilir. Bunun sebebi ise bu şartlarda bitkide kök oluşumunun normale oranla çok yavaş olması ve köklerin topraktaki fosforla gerekli teması sağlayamamasıdır.

Bu yüzdende hava şartlarının uygunlaşmasıyla köklerde yeniden hızlı bir gelişme olur ve fosfor noksanlığı da ortadan kalkar. Yalnız bu zamanda her ne kadar fosfor noksanlığına ait karekteristik araz kaybolursa da yine de bunun etkisiyle bitkinin gelişmesi normale göre daha zayıf ve elde edilen ürün miktarı da kısmen daha düşüktür.
Öte yandan bitkinin fosfor alımı ile topraktaki magnezyum noksanlığı bitkinin fosfor alımının azalmasına ve böylece bitkinin topraktaki fosfordan gereği gibi faydalanmamasına neden olur.


Potasyum noksanlığında bitkilerde ortaya çıkan arazlar
Potasyum noksanlığında da yapraklarda tipik kloroz arazı ilk olarak yaşlı yapraklarda görülür. Bunun sebebi potasyumun da , diğer bir çok besin maddeleri gibi bünyede hareket edebilmesi ve bitkinin yaşlı kısımlarından genç ve yeni gelişmekte olan kısımlarına taşınmasıdır. Bu yüzden potasyum noksanlığının başlangıcında noksanlık arazı önce yaşlı yapraklarda kendini gösterir gen.ç yapraklar ise oldukça uzun bir süre normal yeşil renklerini muhafaza edebilir. Ancak bitkide potasyum noksanlığının devamlı ve şiddetli olduğu hallerde genç yapraklarda da aynı araz ortaya çıkar.

Potasyum noksanlığında kloroz arazı yaprak uçlarından başlamak üzere başlangıçta yaprak kenarlarında görülür ve bu kısımların sarı bir renk almasına sebep olur. Sonraları sararan kısımlar esmerleşir ve potasyum noksanlığının devam etmesi halinde ise bu kısımlardaki dokular ölürler. Buna karşılık yaprağın iç kısmı oldukça uzun bir süre normal durumunu muhafaza eder.

Potasyum noksanlığında yapraklarda bu şekilde ortaya çıkan kloroz arazı çok tipik olduğundan bu arazı diğer besin maddeleri noksanlıklarının sebep oldukları arazla karıştırma riski hemen hemen hiç yoktur.
Meyve türleri içerisinde potasyum noksanlığına özellikle şeftalilerde sık sık rastlanır. Gerçektende aynı şartlarda yetiştirilen elmalarda potasyum noksanlığının görülmemesine karşılık şeftalide bu noksanlık bariz olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun sebebi bu iki meyve türünün potasyum gereksinimlerinin birbirinden farklı bulunması ve şeftalinin potasyum gereksiniminin daha fazla olmasıdır.

Öte yandan aslında potasyumca fakir bulunan ve kireçleme yapılan topraklara fazla azotlu gübrelerin verilmeleri de bu topraklarda yetiştirilen şeftalilerde potasyum noksanlığının daha çok ortaya çıkmasına sebep olur. Çünkü kireçleme ile sırasıyla toprağa verilen kalsiyum bu bitkinin topraktaki potasyumdan faydalanmasını engeller aynı şekilde fazla azotlu gübrelerin etkisiyle bitkinin potasyum ihtiyacı da normale oranla artmış olur.

Potasyum noksanlığı meyve kalitesini de önemli derecede etkiler, ayrıca bitkilerin ve bu arada meyve ağaçlarının hastalıklara karşı dirençlerinin azalmasına ve bitkilerin kuraklıktan çok zarar görmelerine neden olur.

Kalsiyum noksanlığında bitkilerde ortaya çıkan arazlar

Kalsiyum noksanlığı ilk olarak genç yapraklarda , sürgünlerde , köklerin büyüme yerlerine yakın kısımlarda kendini gösterir. Bu durum bir yandan kalsiyumun , diğer bazı besin maddelerinden farklı olarak , bitki bünyesinde hareket edemediğini , öte yandan da bitkide yeni gelişmelerin olabilmesi için kalsiyuma gereksinim duyduğunu göstermektedir.

Kalsiyum noksanlığı genç yapraklarda kloroz arazın ortaya çıkmasına ve böylece yaprakların normal yeşil renklerini kaybetmelerine sebep olur. Noksanlığın şiddetli olduğu hallerde ise yapraklarda nekrozlar da görülür. Kalsiyum noksanlığı bitkilerde ayrıca yaprak uçlarının ve yaprak kenarlarının yukarıya veya aşağıya doğru kıvrılmasına dolayısıyla yaprakların şekillerini kaybetmelerine yol açar.

Kalsiyum noksanlığında büyüme yerleri çoğunlukla öldüğünden bitkide yeni sürgün meydana gelmez ve bitkinin kök sistemi de bu noksanlıktan çok zarar görür.

Magnezyum noksanlığında bitkilerde ortaya çıkan arazlar
Magnezyum klorofilinin bileşiminde yer aldığından noksanlığında yapraklarda yeteri kadar klorofil oluşamaz ve bunun doğal sonucu olarak da yapraklarda kloroz arazı ortaya çıkar magnezyum noksanlığı ilk olarak yaşlı yapraklarda kendini gösterir. Bu , azot fosfor ve potasyum gibi magnezyum da bitki bünyesinde hareket edebildiğine bir işarettir. Magnezyum noksanlığında karakteristik olarak yaprakların ana damarları arasında ve yaprak kenarlarında açık renkli çizgiler belirir ve yaprak kenarları ile yaprak ana damarları arasında yeşil rengin tamamen kaybolmasına karşılık , yaprak kenarları uzunca bir süre normal yeşil renklerini muhafaza edebilirler.

Magnezyum noksanlığının çok şiddetli olduğu hallerde ise yapraklar hemen hemen beyaz bir renk alır ve bu zamandan itibaren de dökülmeye başlarlar. Yaprak dökümü bazen çok şiddetli olur ve meyve ağaçlarında , özellikle elma ağaçlarında , oldukça fazla meyve bulunmasına karşılık hemen hiç yaprak kalmaz . Bu gibi hallerde ağacın yalnız tepesindeki sürgünlerde çok az sayıda yaprak bulunmaktadır.

Magnezyum noksanlığı bitkide gelişmeyi zayıflatır ve böylece ürün miktarının önemli derecede düşmesine sebep olur .Yalnız yıllık bitkilerin gelişmelerinin son periyodunda ortaya çıkan magnezyum noksanlığının bu bitkilerde ürün miktarı üzerine o kadar önemli bir etki yapmamasına karşılık , bunun meyve ağaçları gibi çok yıllık bitkilerdeki etkisi şiddetli olmaktadır. Özellikle topraktaki azot miktarının düşük bulunması ve kuraklık magnezyum noksanlığının şiddetini daha da arttırmaktadır.

Kültür bitkileri içerisinde tahıllar magnezyum noksanlığına karşılık çok duyarlıdırlar. Tahıllardan da özellikle yulaf magnezyum noksanlığına karşı en çok hassasiyet gösterir. Magnezyum noksanlığının çok şiddetli olduğu hallerde tahıl bitkilerinin yapraklarında çoğunlukla nekrozlar görülür.

Kükürt noksanlığında bitkilerde ortaya çıkan arazlar
Klorofilin teşekkülü; diğer faktörler yanında bitki bünyesinde yeter ölçüde Kükürtün bulunmasına da ihtiyaç gösterdiğinden , kükürt noksanlığında ilk olarak yapraklarda kloroz arazı ortaya çıkar. Kükürt noksanlığının yapraklarda sebep olduğu kloroz arazı ise azot noksanlığı ile ilgili araza büyük bir benzerlik gösterir. Çünkü her iki besin maddesi noksanlığında da renk bütün yaprakta bir örnek olarak değişmektedir.

Yalnız, azot noksanlığı ilk olarak yaşlı yapraklarda kükürt noksanlığı ise yine ilk olarak genç yapraklarda görülür. Bu durum ise bitki yapraklarında ortaya çıkan arazın bu besin maddelerinden hangisine ait olduğunun tespiti işini kolaylaştırmaktadır.

Kükürt noksanlığı ayrıca bitkide sürgün teşekkülünün azalmasına ve meydana gelen sürgünlerin de zayıf kalmalarına sebep olur.

Demir noksanlığında bitkilerde ortaya çıkan arazlar
Demir noksanlığı ilk olarak yapraklarda tipik kloroz arazının ortaya çıkmasına sebep olur ve bu araz önce genç yapraklarda görülür. Bu durum demirin bitki bünyesinde hareket edemediğini dolayısıyla bitkinin yaşlı kısımlarından genç , yeni gelişmekte olan kısımlarına taşınmadığını açık olarak göstermektedir.

Demir noksanlığının şiddetli olmadığı hallerde renk değişikliği genç yapraklarda damarlar arasında olur ve damarlar arasında yeşil rengin yerini sarımsı yeşil bir renk alır. Buna karşılık , ince damarlar da dahil olmak üzere yaprak damarları normal yeşil renklerini muhafaza eder ve bu zamanlarda yapraklar bir ağ görünüşündedirler. Noksanlık şiddetli ve sürekli olduğu zaman ise yaprakların renkleri saman sarısına döner ki bu zamanda yaprak damarları da yeşil renklerini hemen hemen tamamen kaybederler. Demir noksanlığının şiddetli olduğu hallerde sürgünlerde de kuruma görülür.

Meyve ağaçlarında , demir noksanlığına diğer bitkilere nisbetle daha çok rastlanmaktadır. Özelikle turunçgiller demir noksanlığına karşı çok hassasiyet gösterirler. Aynı durum elma ve ayva ağaçlarında da görülür.

Önemli olan bir husus gerek meyve ağaçlarında gerekse diğer bitkilerde sık sık ortaya çıkan demir noksanlığının bu besin maddesinin topraktaki miktarının düşük bulunmasından çok çeşitli faktörlerin etkileriyle bitkinin toprakta bulunan demirden faydalanamamasıdır. Bu duruma göre pratikte demir noksanlığını önlemeye yarayacak bazı tedbirlerin alınmaları gerekir. Bu tedbirler ise sırasıyla toprak reaksiyonun düzenlenmesi , toprakta ağır metallerin konsantrasyonlarının çok fazla artmasına meydan verilmemesi ve toprağa demirle birlikte ‘’Kileyt’’ adı verilen bazı organik bileşiklerin ilave edilmeleridir. Bu organik tabiattaki bileşiklerin esas fonksiyonları demirin toprakta diğer maddelerle reaksiyona girmesini dolayısıyla bitki tarafından alınamaz bir hale geçmesini önlemeleridir. Öte yandan söz konusu bileşikler yalnız bitkinin toprakta bulunan demirden faydalanmasını sağlamakla kalmayıp bunlar aynı zamanda bünyeye giren demirin bünyedeki hareketini de düzenlemekte ayrıca bunun bitki bünyesinde bulunan ağır metallerin etkileriyle çökelmesinide engellemektedirler. Yalnız toprağa ilave edilecek organik tabiattaki bu bileşiklerin çeşit ve miktarlarının doğru olarak tayinini ve bunun içinde özellikle toprağın kalsiyum karbonat kapsamının dikkate alınması gerekmektedir. Aksi halde bu maddelerin bitkinin gelişmesi üzerine olumsuz etkiler yapmaları olasıdır.



Mangan noksanlığında bitkilerde ortaya çıkan arazlar

Mangan noksanlığı da ilk olarak yaşlı yapraklarda renk değişikliklerine neden olur. Mangan noksanlığında yapraklarda kendisini gösteren kloroz arazı, damarlar arasından başlamak üzere , özellikle gelişmenin ilk dönemlerinde demir noksanlığı ile ilgili araza büyük bir benzerlik gösterir. Yalnız demir noksanlığına ait arazın ilk olarak genç yapraklarda ortaya çıkmasına karşılık mangan noksanlığı arazı önce yaşlı yapraklarda kendini göstermektedir.

Tahıl bitkileri içerisinde mangan noksanlığına karşı en çok hassasiyet gösteren yulaftır. Mangan noksanlığı ile ilgili olarak yulafta ortaya çıkan hastalığa ‘’Gri benek’’ hastalığı denilmektedir. Bu araz genellikle ilkbaharda bitkiler yaklaşık olarak 15-20 cm yükseklikte iken yaşlı yapraklarda görülür. Önce yaprak damarları arasında renk açılır ve bu kısımlarla birlikte daha şiddetli olarak yaprak kenarlarında gri veya açık renkli benekler veya çizgiler meydana gelir. Noksanlığın daha ileri periodlarında ise bütün yaprak dokuları emer bir renk alırlar ve bu şekilde esmerleşen kısımlar helezon şeklinde bükülürler. Mangan noksanlığının son devresinde ise yapraklar renklerini tamamiyle kaybederler.

Öte yandan mangan noksanlığında buğday , arpa ve diğer tahıl bitkilerinde ortaya çıkan araz yulaftakine çok benzemektedir.

Mangan noksanlığında şeker pancarı ve diğer pancar bitkilerinde kendini gösteren araz da çok karakteristik olup buna ‘’ Sarı leke ‘’ hastalığı denilmektedir. Bu bitkilerde yapraklar normale nisbetle çok daha dik bir durum alırlar ki bu doğrudan doğruya yaprak kenarlarının üste doğru bükülmeleriyle ilgilidir. Böyle yapraklarda ayrıca renk değişiklikleri de olur ve yaprak damarları arasında yeşil rengin yerini sarı bir renk alır.

Mangan noksanlığı meyve ağaçları yapraklarında da tipik kloroz arazının ortaya çıkmasına sebep olur. Örneğin elmada yaprak damarları arasında renk değişir ve bu değişiklik yaprak kenarlarından başlayarak orta damara doğru ilerler. Daha ileri devrede ise yalnız yaprak damarları yeşil renktedirler.

Mangan noksanlığı arazı kuvvetli bir gelişme gösteren genç sürgünlerdeki yapraklarda çok daha hafiftir. Bu durum ise mangan noksanlığını demir noksanlığından ayırmada işe yarar , çünkü demir noksanlığından ilk önce en genç sürgünlerdeki yapraklar zarar görürler.

İlginç olan bir nokta da meyve ağaçlarında bazen mangan ve demir noksanlıklarının aynı zamanda ortaya çıkmasıdır. Bu durumda hem genç hem de yaşlı yapraklarda kloroz arazı kendini gösterir ve genç yapraklardaki araza demir , yaşlı yapraklardaki araza ise mangan noksanlığı neden olmaktadır.

Çinko noksanlığında bitkilerde ortaya çıkan arazlar
Çinko noksanlığında bitkilerde ortaya çıkan en karakteristik araz özellikle meyve ağaçlarında ilkbaharda sürgünlerin uçlarında ‘’rozet’’ adı verilen küçük ve aynı zamanda sık yaprak kümeciklerinin meydana gelmesidir. Böyle yapraklar normal yapraklara oranla 20-30 defa daha küçüktür ve bunların damarları arasındaki renk yeşilden sarıya dönmektedir.

Çinko noksanlığı ayrıca yaprakarın normal büyüklüklerini almalarını engellediği gibi bunların şekillerinin de değişmesine sebep olur. Çinko noksanlığında ağacın yaprak sistemi seyrekleşir ve boğum araları da kısalır. Çinko noksanlığına maruz kalan ağaçların verimlilikleri de azalmaktadır.

Meyve ağaçları içersinde çinko noksanlığı en çok turunçgillerde görülür. Bu yüzden de dünyanın hemen her tarafındaki turunçgil bölgelerinde en çok çinko noksanlığına rastlanmaktadır.

Çinko noksanlığı diğer meyve türlerinde ve bu arada baklagillerle tahıl bitkilerinde görülür. Örneğin tahıllarda çinko noksanlığı genç yaprakların normal yeşil renklerini kaybederek kırmızımsı bir renk almalarına , yaşlı yaprakların ise ölmelerine sebep olur. Tahıl samanının grimsi bir renk göstermesi de çinko noksanlığının tipik bir arazı olarak kabul edilmektedir.

Çinko noksanlığı bitkilerde genellikle kök teşekkülü üzerine de önemli bir etki yapar ve bitkide kök isteminin çok zayıflamasına neden olur.

Bakır noksanlığında ortaya çıkan arazlar
Bakır noksanlığında ortaya çıkan en tipik araz dallarda görülen uç kurumasıdır. Bakır noksanlığında meyve ağaçlarında dallar uçlarından itibaren kurumaya başlarlar ve kuruyan kısımlar da sonradan aşağıya kıvrılırlar. Ölü kısımların hemen altında bulunan gözlerden yeni sürgünler meydana gelirse de bakır noksanlığı devam ettiği taktirde bunlarda da uç kuruması görülür ve böylece ağaç birkaç yıl içerisinde çalımsı bir hal alır.

Bakır noksanlığı ağaçların , çinko noksanlığına nispetle , daha çok küçük kalmalarına ve cüceleşmelerine sebep olur. Bakır noksanlığında bazı hallerde ağaçlarda rozet oluşumunun ve zamk akıtma da görülür. Bakır noksanlığında ayrıca yapraklarda kloroz ve arazı ortaya çıkar ve noksanlık şiddetli olduğu zaman yapraklar dökülürler ve aynı zamanda sürgünler de ölürler. Bakır noksanlığında tahıllarda bazı hastalıklar ortaya çıkmaktadır ki bunlardan en önemlisi ‘’toprak ısladı’’ hastalığıdır. Bu hastalığa bu ismin verilmesinin sebebi ise hastalığın özellikle yeni ıslah edilmiş organik tabiattaki topraklarda görülmesidir. Toprak ıslahı hastalığının en önemli arazı ise yaprakların ve özellikle yaprak uçlarının gri veya beyaz bir renk almaları ve sonradan da yaprakların arkaya doğru kıvrılmalarıdır. Diğer mikro elementler gibi bakır fazlalığı da bitkiler üzerine toksit bir etki yapmaktadır ve yine demir ve manganda olduğu gibi ,bitki beslenmesi bakımından topraktaki bakırın mutlak miktarından çok bunun diğer ağır metal miktarlarından olan oranı önemlidir.

Bor noksanlığında bitkilerde ortaya çıkan arazlar
Bor noksanlığında ortaya çıkan en tipik araz bitkilerde büyüme noktalarının ölmeleri, yapraklar da renk değişimleri ve bitki de gelişmenin çok zayıflamasıdır.

Örneğin meyve ağaçlarında bor noksanlığında yapraklar sarı bir renk alırlar, yaprak damarları mantarlaşır ve ağaçlarda vaktinden önce yaprak dökümü olur. Bor noksanlığı sürgün ve dallarında normal uzunluklarını alamamalarına , meyvelerin küçük kalmalarına ayrıca meyvelerin iç ve dış kısımlarında mantarlaşmaya sebep olmaktadır. Bor noksanlığında özellikle genç sürgünlerde zamk akıtma görülür , noksanlığın çok şiddetli olduğu hallerde ise, sürgünlerde uç kuruması da ortaya çıkmaktadır.

Elma bahçelerinde devamlı olarak azotlu gübrelerin kullanılmaları da bu ağaçlarda bor noksanlığına sebep olur. Çünkü fazla azot vegatatif gelişmeyi arttırır ve böylece ağaçlar daha çok bora ihtiyaç gösterirler. Elma bahçelerinde uygulanan fazla kireçleme de aynı şekilde ağaçlarda bor noksanlığına sebep olmaktadır.

Borun bitki bünyesindeki çok az olduğundan bu yaşlı kısımlardan genç ve yeni gelişmekte olan kısımlara hareket edemez ve bu sebeplerde bor noksanlığı ilk olarak genç kısımlarda ortaya çıkar .Bor noksanlığı genç yaprakların şekil ve renklerinde değişikliklere neden olur ve noksanlığın devam ettiği hallerde yapraklar ölürler .Ağaçlarda görülen kabuk çatlaması,zamk akıtma,sürgünlerin ölmeleri,çiçek ve meyvelerde anormal durumların ortaya çıkması da bor noksanlığı ilgilidir.

Bor noksanlığı diğer birçok bitkilerde de çeşitli hastalıklara sebep olmaktadır. Örneğin şeker pancarında görülen ‘’Öz çürüklüğü’’ , turplarda görülen ‘’ Esmer öz’’ , karnabaharlarda görülen ‘’İçi boş gövde’’, kerevizde görülen ‘’çatlak gövde’’ , elmalarda görülen ‘’Mantarlaşmış çekirdek evi’’ , turunçgillerde görülen ‘’Katı meyve ‘’ ve tütündeki ‘’Tepe hastalığı ‘’ hep bor noksanlığının sebep olduğu hastalıklardır.

Doğal koşullarda tahıllarda bor noksanlığı hemen hiç görülmemiştir. Buna sebep olarak bu bitkilerin bor ihtiyaçlarının çok az olması gösterilmektedir.

Bitkiler bor ihtiyaçları bakımından aralarında çok az fark gösterirler. Fakat borun toksik etkisine karşı çeşitli bitkilerin gösterdikleri duyarlılık birbirlerinden çok farklıdır. Öte yandan aynı bitkinin borun toksik etkisine karşı gösterdiği reaksiyon da iklim şartları , toprak özellikleri ve bitkinin kuvvetli bir gelişme gösterip göstermemesi gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak değişir. Bu yüzden de gerek çeşitli bitkilerin gerekse aynı bitkinin değişik şartlarda bor ihtiyacını karşılamak amacıyla toprağa bor ilavesinin söz konusu olduğu hallerde verilecek miktarı üzerinde önemle durulmalıdır.

Toprak da yukarıda anlattığımız ana besin maddeleri yanında yardımcı besin maddeleri de mevcuttur.Ama bu yardımcı maddeler bitki bünyesinde çok az bulunurlar ve bitkiler tarafından az tüketilirler.Toprakta belirli miktarlarda bulunurlar ve eksikliklerinde bitkilerde maraz oluştururlar.Yardımcı besin maddeleri belirli oranlarda sıvı gübrelerde de bulunurlar.

Bitki besin maddelerinin alımını engelleyen en önemli unsur Toprağın PH’dır. Bitkilerin gıda ortamından tam olarak faydalanabilmesi için PH değerinin 6-8 arasında olması istenir.Bu değerin altında ve üstünde değerler besinlerin alımını ,besinin çeşidine ve ph değerine göre kısıtlar.

PH değeri toprak tahlili ile ölçülebilir.PH istenilen değerlerden düşük çıkarsa yükseltmek için toprağa kireç,yüksek çıkarsa düşürmek için toprağa kükürt uygulaması yapılır.
Kullandığımız AN %26 gübresinde dolgu maddesi içerisinde belirli oranda kireç bulunmaktadır.AS%21 gübresinde ise belirli oranda kükürt bulunmaktadır.Görüldüğü üzere bitkinin Azot ihtiyacını karşılayan iki gübreden biri toprağın PH’sını çıkarırken biri düşürmektedir.Bitkinin gelişme döneminde kullandığımız ve aynı işi gören bu 2 azotlu gübreyi toprağın tansiyonunu dengede tutmak için 2 yıl AN%26 kullanıyorsak,1 yıl muhakkak AS%21 kullanmalıyız. Toprağa attığımız ahır gübreleri ve ticaret gübreleri toprağın tansiyonu(PH’ını)değiştirirler.Bu yüzden bu gübreler atılmadan önce toprak tahlili yapılmalıdır.



TOPRAK ANALİZİ NEDİR?

Toprak analizi ile toprak içerisindeki bitkiye yarayışlı bitki besin maddeleri, Potasyum, fosfor ve kireç miktarları belirlenir. Böylece bitkide toksik etki yapacak kadar, aşırı gübre kullanımında önüne geçilir.Gübre kullanımında en ekonomik yol toprak analizidir. Bunun için yapılması gereken tek şey kurallara uygun olarak alınan toprak örneğinin laboratuarlara ulaştırılmasıdır.

TOPRAK ÖRNEĞİ ALIRKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ

Toprak örneği alınırken tek yıllık veya çok yıllık bitkilerden hangisi ekilecekse ona uygun olan yöntem seçilmelidir. Tek yıllık bitkilerde toprağın 20 cm derininden örnek alınır.

Çok yıllık bitkilerde ise toprağın derinlemesine örneklenmesi gerekir. Toprak örneği 20-40-60 cm derinliklerden alınabileceği gibi, gerekli görülürse 90 ve 120 cm derinden de alınabilir.Toprak örneği alınırken, toprak yüzeyi temizlenir ve kürek istenilen derinliğe kadar batırılır. İlk alınan toprak bir kenara konur. İkinci alınan toprak ise temiz bir leğene boşaltılır. Tarlada zik-zaklar çizerek topraklar biriktirilir. En son topraklar paçal yapılır ve torbalanır. Alınan toprak örneğinin 1 kg' dan az olmamasına dikkat edilmelidir.Bir kağıda, ad, soyadı, toprak örneğinin nereden alındığı gibi bilgiler yazılar örnek torbasının içine konulur. Etiketler mutlak kurşun kalemle yazılmalıdır. Torba muayyen bir yerinden delinerek, nemin kağıdı parçalamasına engel olunmalıdır. Alınan bu örnekler, laboratuara gönderilir.Laboratuar sonuçlarına göre, uygulanacak gübre cins ve miktarı tespit edilmiş olur.

http://www.ardahantarim.gov.tr/g%C3%BCbreleme.htm
http://www.menementopraksu.gov.tr/bo.../bitbesek.html

bonsaisever Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön