Kozak Yaylasını Akşam Gazetesi yazarlarından
Nedim Atilla, ‘HUZURA VE TEMİZ BİR HAVAYA ULAŞMAK: KOZAK, başlıklı yazısında çok güzel anlatmış.
Bu yazıya benim ekleyeceğim ise yayla köylülerinin fıstık çamına
‘yeşil baş’ demeleri…
Burada sadece fıstık çamı yetiştirilmiyor.
Kozak üzümü ile de en az fıstığı kadar meşhurdur.
Bir de
Kozak taşı var meşhur olan.... Benim soğuk baktığım, keşke olmasaydı dediğim Kozak taşı… (Aşağıdaki bir taş ocağının resmine bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız…)
Bu günlerde yayladaki yöre köylerinde düğünlere sıkça rastlanır. İki gün sürüyor düğünleri… Düğün yemeği olarak yedi- sekiz çeşitten aşağı yapmıyorlar. Bir kişiye bile koca tepside sunuluyor bu yemekler… Aşağıdaki fotoğrafta bize gelen (üç kişilik) düğün yemeğinde çorba, kurufasulye, dana eti kavurması, patlıcanlı güveç, bol yoğurtlu mantı, zerde, turşu ve keşkek vardı… Keşkek buralarda düğün yemeklerinin olmazsa olmazı… Öyle herkese ayrı tabaklarda sunulmuyor bu yemekler. Ortaya konuyor ve kapış kapış yeniyor...
Kozak Yaylası’nda çektiğim diğer fotoğrafları Galeri’de görebilirsiniz…
İşte o yazı:
Alıntı:
HUZURA VE TEMİZ BİR HAVAYA ULAŞMAK: KOZAK
Bugün sizi, keşfetmeye gelenlere huzur ve temiz bir hava sunan bir yere, Kozak Yaylası'na götürmek istiyorum. Huzuru yansıtan bir ortam; Kozak Yaylası
Bergama Krallığı döneminden beri fıstık çamı üreten bir yayla Kozak. Kozak Yaylası'nın, sahip olduklarını dileyene cömertçe vermesinin nedeni herhalde en azından 2500 yıllık gelenekleri. O kadar sessiz, o kadar sakindir ki bir köyün camisinden okunan ezan rahatlıkla diğer köyden duyulur. Bir dostum, Kozak'dan dönerken, 'Kentin koşuşturmacasından, gürültüsünden, bilgisayar monitörlerinden, telefon seslerinden kaçmak istiyorsanız Kozak Yaylası'na gitmek gerek' diyordu.
Fıstık çamları arasına serpiştirilmiş köyleri, özellikle de 'Aşağıbey', 'Yukarıbey', 'Çamönü', temiz havası, gürül gürül akan berrak sularıyla, bahar aylarında piknik yapmak için ideal bir cennet bahçesi. Bergama'dan Kozak yoluna sapıp, bitmeyecek sandığımız rampayı tırmanmaya başladığınızda daha iyi anlamak mümkün bu yolu. Yağmurlarla coşan nehir bazen yolun sağından, bazen de yolun solundan eşlik ediyor. Deniz seviyesinden yükseklere çıktıkça ki zaman zaman 600 metre kadar yükselebilirsiniz, artan oksijen ciğerlerinize dolmaya başladığında anlarsınız bulunduğunuz yerin değerini.
Kozak Yaylası ve yayla yolu bahar aylarında piknik yapmanın keyfini bilenlerin akınına uğruyor. Hafta sonları piknik alanları, mangalını yakanlarla, komşu masayla futbol maçı yapanlarla, ip atlayan, ağaç dallarından sarkan halatlardan yapılmış salıncaklarda sallanan çocuklarla, su kenarında sohbet eden genç aşıklarla, hamaklarda ya da ağaç altlarında haftanın yorgunluğunu atanlarla doluyor. Piknik alanlarının içinde en bakımlısı ve en çok imkana sahip olanı, Orman Bölge Müdürlüğü tarafından işletilen piknik alanı. Bu piknik alanında kafeteryasından tertemiz tuvaletlerine kadar her türlü imkan sunuluyor piknikçilere.
Yaylanın ikiye ayrılan yolu, gezmeye gelenlere iki seçenek sunuyor. Dağa çıkan yolda bulunan köyler, birbiri ardına sıralanmış mahalleleri andırıyor. Ayvalık yönüne giden köylerden Aşağıbey, Yukarıbey, ve Kaplan, Dikili'den başlayarak Ayvalık'a kadar sahil kesiminde oturanların ya da yazlıkçıların uğrak yeri. Özellikle yazlıkçılar, değişiklik aradıklarında ya da alışveriş yapmak istediklerinde bu köyleri seçiyorlar. Geçimini fıstık çamından sağlayan bu köyler granit taşlarıyla döşenmiş yolları, pırıl pırıl evleri ile ayrı bir huzur veriyor. İnsan ister istemez 'Keşke bütün köyler böyle bakımlı olsa' diye geçiriyor aklından. Mevsim fıstık mevsimi olduğunda köylerde çok az sayıda insanı görebiliyorsunuz. Büyük küçük herkes kozak toplamaya gidiyor. Kaplan Köyü'nden 58 yaşındaki Ahmet Tekin, çamfıstığının önemini şu sözlerle anlatıyor: 'Bizim köylerde ağaçtan ağaca geçmeyen gençlere kız vermezler.'
Köyde kalanlar da ev önlerinde ya da kahvelerde sohbet ederek geçiriyorlar zamanlarını. Kahve sohbetlerinin en ünlüsü Kaplan Köyü'nde 1945 yılında İsmail Kaçar tarafından dikilmiş olan dev çınarın altında olanı. Deyim yerindeyse 7'sinden 70'ine herkes bu çınarın altında zaman geçiriyor.
Kaplan ve Nebiler ılıcası
Kaplan Köyü, Bergama'ya, Dikili'ye ve Ayvalık'a 35'er kilometre uzaklıkta. Ardından da küçük kaplıcasıyla ünlü Nebiler Köyü'ne varıyorsunuz. Nebiler'deki, binası küçük ama yararı çok büyük olan kaplıcanın suları başta kadın hastalıkları olmak üzere, romatizma, deri hastalıkları, kazalardan sonra oluşan geçiçi felç durumlarına iyi geliyor.
Perperene Antik Kenti
Hiç dokunulmamış bir Antik kente ulaşmak istiyorsanız gideceğiniz ilk nokta Aşağıbey Köyü. Strabon'un da andığı ve şu ana kadar herhangi bir bilimsel çabanın yapılamadığı Perperene Antik kenti buradan çok kolay.
Nasıl gidilir?
Kozak Yaylası'na üç yoldan gidebiliyorsunuz. Bunlardan en çok bilineni Bergama'nın içinden geçen yol. Bergama'nın çıkışından Kozak Yaylası 20 kilometre uzaklıkta. Yol ayrımına kadar çoğunluğu rampa olan ancak düzgün bir yola çıkıyor.Yol ayrımına geldikten sonra Aşağıbey, Yukarıbey ve Kaplan Köyü'ne varmak için Ayvalık yönüne sapmanız gerekiyor. Yol ayrımından yaklaşık on kilometre uzakta soldaki tabelaları takip ederek köylere varılıyor. Anayolun iki kilometre uzağında Aşağıbey, Aşağıbey'in dört kilometre uzağında Kaplan Köyüne varıyorsunuz. Dikili'nin Kabakum Mevkii'nin yakınlarındaki ikinci yolla ulaşmak için ise Nebiler Köyü'nün tabelasını gördükten sonra sağa, dağa doğru sapmak gerekiyor. Ayvalık tarafından geleceklerin ise Ayvalık çıkışı yakınlarındaki yol ayrımından Kozak tabelasını takip etmeleri yetiyor.
Nedim Atilla
Akşam
|